YURTTA OLUP BİTENLER Millet Ne ekersen, onu biçersin! S on günlerin hâdiseleri, dettten beri kovuğunda — uyukla- yan irtica tehlıkesının bas kaldır- mak istidadında olduğunu — ortaya çıkarmış bulunmaktadır. Kurbanlı karşılamalar ve ibadethanelere ka- dar uzanan gösterişli törenler kar- şısında bekledikleri saatin artık çal- dığı zehabına kapılanlar, kendilerini birer birer meydana atmağa başla- dılar. P. İktidarını ve Başbakanı methedıyor görünerek resmi teşek- küllerden yardım ve menfaat temi- ninde kolaylıklar gören geri zihni- yetli mecmualar yeniden türedi. Sa- yıları zannedildiğinden pek az, fakat gürültücü ve yaygaracı bir ekalıyet din mevzuunu, hakiki müslümanları teessüre bogan bir pervasızlıkla is- tismara girişti. Şahsi menfaatler ve en tehlikeli silâh- bir müd- meğe kalkışan bu sözde "dinci" bed- bahtların sanatlarını sürgit devam ettirmelerine elbette imkân yoktur. Elbette dunlara bir "dur" diyen çıka- caktır Nitekim cüretkârlık, dil uzatmağa kadar lâpların bekçisi Türk gençliği"nden ilk protesto sesleri yükselmiştir. Bu haftanın başında İstanbulda T. M. F. İkinci başkam, gençlıgın üzün- tülerini ifade etmiş ve "Atatürk düş- manları"na karşı harekete geçmeleri için savcıları vazifeye — çağırmıştır. Eskişehirde, Yüksek İktisat ve Ti- caret Okulu Talebe Cemiyeti İdare Heyeti de ayni mevzu karşısında his- sisi kalmamış ve inkılâplara yapılan tecavüz karşısında duyulan teessürü belirtmiştir. Atatürke varınca "inkı- Hâdise, görmek istemiyenlere bile kendisini zorla kabul ettirecek ka- dar vahimdir. 1952-1953 yıllarında yaşadığımız — tecrübelerden bir defa gene havayı müsait zannederek baş kaldıran, fakat yumruğu yeyince ko- vuğuna çekilen mürteci zihniyet ge- meydanı boş zannetmektedir. Manzara, 18 Ocak 1953 te Başbakan dnan Menderesin Gaziantepte yap- tığı konuşmada çizdiği şu tablodan farksızdır: "Türlü acayıp ve mukaddes isim- ler altında bir sürü gazete ve risale neşredilmektedir. Bunların tetkikin- de ilk göze çarpan nokta bütün bu neşriyatta kullanılan lisandır. Din çok ulvi, mukaddes ve nezih bir mef- humdur. Bunların kullandıkları lisan ise terbıyelı bir insanın ağzına ala- mıyacağı kadar kötü, bayağı ve müs- tehcendir... Allah Peygamber ve on- arın emirleri için mücadeleye gir- diklerini soylıyenlere sormak lâzım gelir: erbiyesiz, edepsiz lisan- dan Allah ve Peygamber hoşnut olur mu?" 4 Bu konuşmadan sonra 6 uzun yıl geçmiş ve ayni meseleler, ayni veha- metle "kötü, bayağı ve müstehcen" bir lisanla mukaddes olarak ne bili- yorsak onlara ne Allanın, ne de Pey- gamberin hoşnut olmıyacağı bir şe- kilde saldırmaktadır. Gene Başba- kan nan Menderesin ağzıyla bir hüküm vermek lâzım gelirse: "İnsana âdeta öyle geliyor ki şim- di de genç demokrasimiz, bu gibi vel- veleli ve tahripkâr neşriyatın zulme- ti içinde soysuzlaçtırılıp yok edilmek istenmektedir Politikacılar Barutçu artık yok... Bu haftanın başında Pazartesi gü- nce ince yağan — yağmurun busbutun grileştirdiği Ankara sema- sının altında çok hazin bir cenaze tö- reni yapıldı ve politika hayatımızın örnek adamlarından biri olan Faik Ahmet Barutçu toprağa verildi. De- mokratik Cumhuriyet idealine can- dan bağlılığı, Karadeniz şivesinin kıymetinden hiç bir şey kaybettire- mediği tok sözlü hitabeti ve en ufa bir leke düşmemiş siyasi mücadele- siyle gönüllerde yer kazanan Barut- çunun ufulü bütün yurtta teessür u- yandırdı. Pazartesi günü öğle vakti, tarihi Hacıbayram Camiinin musal- la taşı üzerinde duran Barutçunun al bayrağa sarılı tabutu — etrafında kümelenen muazzam kalabalık, du- yulan matemi elle tutulur bir hale getiriyordu. Bu acı kayıptan doğan keder, bütün —yüzlerde en usta bir heykeltraş tarafından yontulmuşça- sına okunuyordu. O gün Hacıbayram Camiinin önünde, başta Barutçunun memleketi olan Trabzon olmak üze- re, yurdun dört bucağından bu ha- zin törende hazır bulunmak ve mer- huma karşı son vazifeyi ifa etmek için gelen heyetler erken saatlerden itibaren toplanmağa — başlamışlardı. Baro heyeti, üniversiteliler, Barut- çuya hayranlık duyan bü uk ir va- tandaş topluluğu, partılıler kendile- rine gösterilen yerlerdeydi. 1947 - 1949 yılları arasında — Hasan Saka kabinesinde Başbakan — yardımcılığı yapan C. H. P. Meclis Grup Başkan vekili Barutçunun cenazesi 1 merasimle kaldırılacaktı. geçeceği yollar trafıge Muhafız Alayının mera bölüğü başlarında Sancakları oldugu halde meydanda yerlerini almışlardı. Ba- rutçunun ailesi efradı, — yanlarında Cemil Sait Barlas oldugu halde Tür- benin önünde duruyorlardı, Törene resmi şahsiyetlerden ilk gelen İçiş- leri Bakanı Dr. Namık Gedik oldu. Beraberinde Atıf Benderlioğlu var- dı. Daha sonra Tevfik İleri, Hayret- tin Erkmen, Ethem Menderes, Baş- bakanı temsilen müsteşarı — Ahmet Salih Korur vı Başkan vekillerinden Ibrahım Kırazoglu gel- diler ve merhumun ailesine başsağ- lığı diledikten sonra yerlerini aldı- lar. Milletvekilleri arasında Osman Bölükbaşı da vardı. İnönü, merasi- min başlamasına birkaç dakika ka- la beraberinde Nüvit Yetkin olduğu halde geldi. Cenaze namazı kılındıktan sonra Barutçunun cenaze torenınden görünüş Nur içinde yatsın!... AKİS 21 MART 1959