Sergiler İki zihniyet u ayın başında Polonyanın baş- şehri Varşovada Başbakanlık bi- nasının kabul salonlarında son dere- ce enteresan bir sanayi sergisi ya- pıldı Bu, 'bakın, bizim' ne cicileri- miz var” kabilinden alışılmış bir sergi değildi. Bilâkis, organizatörler -ki ticaret mufettışlerıydı— Polonya- da imal edilen ötü mâlları top- lamaya çalışmışlar ve bunda muvaf- fak olmuşlardı. Müfettişlerin topla- dığı biribirinden acayip — mamuller başbakanlığın dört odasını adama- kıllı dolduracak kadar çoktu: Ateşe konulunca kendileri ateş alan — ta- valar, bir haltercinin bile çekip çe- kip uzatamadıgı lâstik şerıtlerı için- de mevya bulunmayan yvalı şe- kerlemeler, tahtaya dokundurulunca bükülüveren destereler, çamaşır yı- kamıyan çamaşır makinaları sergi- nin en büyük bir dikkatle temaşa e- dilen malları arasındaydı. Serginin ıkıncı hususiyeti, fiyat komisyonunun en karakuşi kararla- rının teşhir edılmesıydi. Meselâ ser- gide yan 'yana duran biri kocaman, diğeri mini mini iki şişe vardı. Bu şişeler ayni fabrikanın, ayni kalite- deki kolonyasıyla doluydu Ama mi- ni mini şişenin üstünde fiyat, — ko- caman şişenin üstündekinden — daha büyüktü. Kahverengi kâğıtla amba- laj edilmiş sabunlara, yeşil kâğıda sarılmış ayni cins sabunlardan iki misli fiyat biçilmişti. Fiyat komis- yonuna başka bir mal gösterip hal- ka başka mal sunan kooperatifler vardı: Bir kooperatif fiyat teshili için, kontrol komisyonuna çok renk- li şık bir sveter yollamış, iyi bir fi- yat almıştı. Ama aslında, sattığı bi- msiz gri sveterlerdi. Dördüncü ka- Iıte ceketlerin en iyi kalite diye gös- terildikleri vâki idi. Perde imal den bir kooperatif, kullandığı pa- muğun kalitesini düşürerek ve per- delerin enini daraltarak 40 bin do- lar kâr etmişti. Sergi, bunun gibi daha bir yığın aksaklığı teşhir ediyordu. Ticaret müfettişleri, kalitesiz ve yüksek fi- HEERKES 0 eırR OKUY AKİS, 21 MART 1959 VE MALİ SAHADA Ya Ekmek, Ya Hürriyet! A na malzeme olarak "Hürriyet" ve "Demokrasi" kelimelerinin kul- lanıldığı miting nutuklarıyla etrafında taraftar toplıyan ve bura- dan aldığı kuvvetle iktidar mevkiine ulaşan D programındaki ta- ahhütleri omuz arkasına atmağa başladığı günden itibaren, bu hareke- tine bir mazeret aramaktadır. Bulunan şuphesız şu meşhur görülmemiş kalkınmadır. D. mazeretlerin en beğenileni, Hürriyet ve demokrasi laflar P. idarecilerinde artık eski şevki uyandırmağa kâfi gelme- mektedır Bilâkis söz dönüp dolaşıp hürriyetlere dayanınca, parmak- lar şimdi şeker veya çimento fabrikalarını göstermekte ve vatandaş- ların gözlerinin içine baka istersiniz, yoksa fabrika mokratlar dırlar. neye sürülmektedir. mesinde Kalafat tarafından bir doktrin haline kalkınma, sonra hürriyet... aka şu sual sorulmaktadır: ski halkın fabrikaları hürriyetlerine tercih ettiği Bu iddia, unutulan programın bir mazereti olarak sık sık sah— Bu mazeret, 1957 seçimlerindeki D. P. beyanna- "Hurrıyet mi kapalı hürriyet âşığı De- iddiasında- getirilmiştir: Evvela Daha geçen hafta, Koordinasyon Bakanı Sebati Ataman, Zongul- dak D. P. kongresin de "17 bin efsunkar didarı hürriyet" D. P. müş, bir leri hakkındaki endişelerini, D. P ye istihza ile karşılarken, Zafer bunlar hakkında ileri gitmekte bir mahzur görmemiştir. adı kalkınmadır ve iktidar edebiyatının bütün kasidelerinin yecek kadar okul hürriyeti"nden edebiyatında artık iyice gözden düş- alay mevzuu haline getırılmıştır bahsetmıştır Şu Muhalefetin rejim mesele- Başkanı "O da neymiş?" di- "işporta malları" di- Şimdiki didarın ilhamı kalkınmadan -hem de görülmemişi- gelmektedir. Hakikaten kalkınıp kalkınmadığımız suali bir kenara bile, yeni sevgilinin damarlarındaki kanın "dolar" edilen bir hakikattir ve bu dola nız kabul bırakılsa olduğu münakaşa- rları elımıze sayan m, hürriyet bahsinde kalkınma edebiyatçıları ile ayni fikirde olmadıgını açıklamıştır. Başkan BEisenhower, nan mesajında bu görüşü açıkça ifade etmiştir: seçmek zorunda kalmamasını temin etmek, hür dünyanın diğer müilletlerinin vazifesidir". Ayni mesajda yer alan diğer bir cümle: dur: İnsanlar hayat seviyelerini yükseltmek isteyebilirler; mek ve hürriyetten birini s bizim -Amerikanın- ve dış vardım dolayısile Kongrede oku- "Hiç bir milletin ek- "İspata çalıştığımız dâva şu- ili ama bunun için de hürriyetlerinden feragat etmeleri gerekmez". Dolarları alanların ilk unuttukları şey dolarların niçin alındığı ol- dünyanın temel biyatını, yoktur yatlı mallar yüzünden halkın uğra- dığı zararları belirtmeye bilhassa i- tina göstermişlerdi. Hattâ bu aksak- lıkların halka - kaça — malolduğunu gösteren hesaplar yapmışlardı. Ser- gi bilhassa fabrika — direktörleri, fi- yat komisyonu üyeleri, ticari mevzu- larla iştigal eden şahsiyetler tara- fından defalarca gezildi. Nelv York Times'ın muhabiri bile davetliler a- rasındaydı "Yabancılara rezil olu- ıuz" gibi devekuşu siyasetine gidil- memiş, henüz emekleme devresinde bulunan Polonya istihlak maddeleri sanayii mamullerinin en acayip öÖr- nekleri, yabancılardan gizlenmemiş- ti. Sergide fabrika cephelerinden çıkardıkları deftercik- lere uzun notlar aldıkları, sonra be- raberlerinde bir sürü memurla bir- likte yeniden sergiye — geldikleri ve memurlarla hararetli münakaşalara giriştikleri görüldü. Polonya basını aksaklıkları uzun uzun yazdı. Hiç direktörlerinin hedefi budur kısılan hurrıyetlerın bır bedelı ir mazeretin örtmeye muvaffak olamıyacağı çıplak haki- Her şeyden önce hurrıyet Mensubu olduğumuz hür üzde e görülmemiş kalkınma ede- olarak kabul etmeğe imkân kimse basını görülmemiş kalkınma- yı -Polonya hakikaten hızla kalkı- nan bir memlekettir- baltalamakla suçlandırmadı. Aksine, aksaklıkları duyurduğu için basın tebrik edildi. Zira Polonvalı idareciler, aksaklık- ların düzeltilmesi — için her şeyden evvel aksaklıkların ortaya çıkarıl* ması gerektiğine — inanıyor, — basını bu yolda çalışmaya teşvik ediyor- lardı. Polonyadaki serginin sanayi ma- mullerinin memleketimizdeki acıklı hatırlatmaması — imkânsızdır: Yazmıyan mürekkepler, yapışmıyan otomobil lâstiği yamaları, traş et- miyen jilet bıçakları v.s. bugün her- kesin rastladığı normal hadıselerdır Bu hâdiseler karşısında, acaba ida- reciler ne yapmaktadırlar? Yaptık- ları zafer kasideleri okumaktan iba- “Artık dışarıya mutaç deği- yapıyoruz" politikacıların ağsın- 19 sözler, mesul