MUSİKİ Hikmet Şımşek Suna Kanla konsere hazırlanırken Şef muavinliği tı körlenmiş bir şehir olan İzmir için bir orkestranın ve bir musiki derneği- nin ne kadar faydalı olacağım düşün- müştür. Cesaretini kıranlar yok de- ğildi. Kendisine İzmirin bir tüccar şehri olduğunu, incir ve pamuğun ya- sında Mendelssohn ve Schubert'in pa- ra etmiyeceğini, sanat faalıyetlerının tutunamıyacagını söylemişler Her- şeye rağmen kolu kanadı kırılmayan Barlas işe giriştikten kısa zaman sonra İzmir halkının uyanık ve iyi niyetli olduğu, müsbet ve dürüst gör- düğü her teşebbüse yardım ettıgı ne— ticesine varmıştır. İzmirde daha ö de, seyrek, istikrazsız teşkilâtsız ol mak üzere, orkestra çalışmaları ya- pılmıştı. Barlas bu çalışmalara bir istikamet verdi; mevcut elemanları bir biçime, bir düzene soktu. İzmire vardığından bir yıl sonra mevcut or- kestrayı yaşatmak, desteklemek ga- yesiyle, bir Filârmoni Derneğinin ku- rulmasını sağladı. Kanserler öncele- ri, 200 kişi alan Eğitim Merkezi sa- lonunda veriliyordu. İzmir halkının senfonik musikiye gösterdiği rağbet üzerine, konser yeri olarak 630 kişi alan oşk Sineması salonu seçildi. Yeni durumuyla bugune kadar yirmi- den fazla konser vermiş olan orkestra 1958-59 mevsimine geçen Kasım ayı- nın ilk haftasında. Filarmoni Derneği abonman serisinden altı konser ver- mek üzere başlamıştır. Bu mevsimin solistleri -çalacakları eserlerle birlik- te, önceden tesbit ve ilân edilmiştir: Serıde Barlas, Ferdi Statzer, Mithat Fenmen —pıyanıstler— Lily Statzer —keman—, lay ve Martin Bochmann -viyolonselciler-. Orkestra repertuarı maceraperest bir davranı- şı aksettirmektedir: şimdilik klâsik ve ilk romantik çağlan temsil eden, Haydn, Mozart Weber, Beethoven, 28 yolunda... Schubert gibi bestecilerin eserlerin- den meydana gelmiştir. n eser kesiminde orkestranın tecrübesi ve -şehir bandosu üyeleri dışında- musikişinasların hepsinin a- matör oluşları büyük rol oynamakta- dır. 42 kişilik İzmir orkestrasında avukatlar, bankacılar, tüccarlar, Es- hot şube müdürleri, bir tornacı, bir asker, bir tıb talebesi vardır. Hepsı kendilerini candan, içten bir musiki sevgisiyle bu çalışmaya vermişlerdir. Geçen yıla kadar üyelerin her biri -şef Barlas dahil- ayda sadece 60 lira almaktaydılar Bu yıl bu para 120 liraya yükseltilmiştir Bundan başka her prova ve konser için, bir viyolon- selci ve bir kontrabascı Aydından, bir obuacı da Manisadan gelmektedir. Üye adedinin artması şimdilik, başka bir iş için İzmire gelmiş çalgıcılara bağlıdır. Gerçi İstanbul Konservatuarı ol- sun, Cumhurbaşkanlığı — Orkestrası olsun İzmir orkestrasına nota bakı- mından yardım etmektedirler. Fakat İzmirin bu genç ve idealist musiki topluluğunun eksiklikleri notayla kalmamaktadır; Hükümetin ve Be- lediyenin yardımları beklenmekte- dir. Memleketin sanat hayatının bü- tün mesuliyetini yüklenmiş olan Mil- li Eğitim. Bakanlığı Güzel Sanatlar Umum Müdürlüğü, Türkiyenin sanat hayatının bütün kesimlerine karşı ol- duğu gibi. İzmir Orkestrasına karşı olan vazifesini de yerine getirmemek- tedir. Güzel Sanatlar Umum Müdür- lüğünün, bu orkestranın gerçekten bir profesyonel orkestra, Müzik O- kulunun da gerçekten bir konserva- tuar haline gelmesini sağlıyacak a- lâkası, Türkiyenin üçüncü büyük şeh- rinin sanat çevrelerinde bugün için henüz ümit ve hayal safhasındadır. Öte yandan -bir zamanlar İstanbulda olduğu gibi- İzmir Belediyesinin bu orkestrayı tamamen ele alması da is- tenmektedir. Şimdilik bu arkestraya alâka ve yardım gösteren, İzmirdeki man — Konsolosu J. ehrfels'dir. Konsolos, Almanyada ünlü şefler ya- nında tecrübesini artırması için, Or- han Barlasa bir burs sağlamıştır ve orkestraya nota ve bir kaç çalgı- -bir fagot ve bir obua- hediye etmiş- tir. Fakat orkestranın çalgı ihtiyacı Alman Konsolosunun şahsi gayretle- rıyle karşılanacak gibi değildir. Bu- gün kullanılan eski, bozuk, kalitesiz çalgıların yerine yenılerının alınması iyi niyetli sanatseverlerin mütevazi gayretleriyle — değil, daha — kuvvetli ellerin yardımıyla mümkün olabilir Kimbilir, belki gene Milli Eğitim Ba- kanlıgından önce Rockefeller Vakfı bu ihtiyacın karşılanması gerektiğini hissedecek, yardım elini uzatacaktır. Hallaç ile tenekeci I zmırın mütevazı orkestrası şöyle rsun basketin şanlı şerefli Cum- hurbaşkanlıgı Orkestrası bile henüz kırık dökük çalgılarla, tenekeciye lehimletilmiş tronbonlar, — çatlakları macunla kapatılmaya çalışılmış obu- alar, bir hallaçtan tedarik edilmiş kontrabas telleriyle musiki yapma zorundadır. Çalgı meselesinin halle- dileceği hususundaki ümidler de ar- tık orkestranın şefinde olsun, üyele- rinde — olsun mamen kırılmaştır Rockefeller yardımı sayesinde yakın- da yepyeni çalgılarıyla konserlerini verecek olan İstanbul Orkestrasına karşılık, Türkiyenin resmi orkestra- sı hurdalarla çalmıya devam edecek- tir. Ne orkestra üyelerinin sızlanma- ları, ne basındaki şikâyetler, ne de orkestranın konserlerinde çalgı bo- zukluğu yüzünden çıkan çirkin ses- ler bu tarihi topluluğun mesuliyetini yüklenenleri tedirgin edememiş, on- lara birşeyler yapma lüzumunu his- settirememiştir. ötü çalgılarına rağmen son bir yıl içinde Cumhurbaşkanlığı Orkest- rasının icra kalitesinde olsun, reper- tuarının değişmesi ve Zzenginleşmesi suretiyle bu topluluğun yurdumuzun kültür hayatında işgal ettiği mevkide olsun, belirli bir yükselme olduysa bu yalnız ve yalnız, geçen yıl bu za- manlar Cumhurbaşkanlığı Orkestra- sının şefliğine tâyin olunan Robert Lawrence sayesinde gerçekleşebil- miştir. Layvrence'ın orkestraya aşıladıgı musiki zevki ve çalışma hevesi m sim bitip de Amerikalı şef yurduna döndüğünde sönüp gidecek midir? Bu tamamen. Lawrence'ın yerine tâ- yin edilecek şefin şahsıyetıne bağlı olacaktır. Praetorius'un ölümünü ta- kip eden on yıl içinde orkestrayı baş- sız -daha doğrusu asla "şef” denemi- yecek, Haymo Taeuber gibi kişilerin idaresinde- bırakan Güzel Sanatlar mum Müdürlüğü. Lawrence tecrü- besinin verdiği müspet dersten fay- dalanmıyacak olduğu takdirde Cum- hurbaşkanlığı . Orkestrası iki yıl i- çinde kazandıklarını, hiç şüphe edil- mesin ki, gene kaybedecektir. Bu ara, AKİS, 21 MART 1959