ANLAŞMA TEŞEBBÜSÜ müfreze ve gönüllüleriyle güneye doğru — ilerleyerek sahil bölgesini temizlemişti. Ancak Seyit İdris Sâbya civarında barınıp kalmış ve geniş, susuz bölgelerle çev- rilen Sabya mıntıkası düşmemişti. Yemenden sevko- unan bir sefer heyeti sahile çıkarılmış, ilerlemesi, su- suzluk yüzünden felâketi mucip olmuştu. Anlaşıldı ki Seyit İdris hareketinin bastırılması için, hususiyle as- keri kolları su teşkilâtı ile teçhiz etmek' mecburiyeti gibi, şimdilik imkânı olmayan bir vaziyet — karşısında bulunuyorduk. Taarruz durduruldu ve yeni karara ka- dar Seyit İdrisin etrafa yaptığı fiili ve telkini taşkın- lık karşılanmakla yetinildi. Yemende sükünet hasıl ol- duktan sonra, ordu kumandanı İstanbula âti için tek- lifini yaptı. Önümüzde iki şık vardı: Ya İmamı son köyüne kadar çölde takip edecek, yeni kuvvetler ve vasıtalarla uzun bir sulhu temin etmeğe teşebbus ede- cektik. Bu halde de sulhün ne kadar süreceğini ve devletle halk arasındaki düşmanlığın ne kadar arta- cağını kestirmek mümkün değildi. Yahut ta İmam Yahya ile bir anlaşma ve uzlaşma imkânını ciddi ola- rak aramamız lâzımdı. Hükümetin esas siyaseti ola- rak böyle bir teşebbüse müsaade etmesi isteniyordu. Meşrutiyet ilâm üzerine her tarafta olduğu gibi, Ye- mende de idare, ordu ve halk arasında ümit ve heye- can verici dostluk gösterilen yapılmıştı. İmam Yah- yada ve halkta yeni idare içinde kan dökme devrinin sona ereceği ümitleri ve nutukları parlayıp, yayılmış- tı. Ne yazık ki kısa bir zaman içinde ümitler kaybol- muş, yeni gönderilen askeri ve mülki âmirlerin, eski idarenin suiistimallerinden temiz olarak fakat tecrü- beleri daha kıt bir durumda sert tutumları 1910 ayak- lanmasını meydana getirmişti. ZEYDİ - HANEFİ İKİLİĞİ hmet İzzet Paşada İmam Yahya ile anlaşmak te- şebbüsünde limit bulunduğu kanaati vardı. Biz erkanıharbiyesindeki subaylar hepimiz Yemen seferi- nin bir anlaşmayla bitmesini memleket için en fay- dalı başarı sayıyorduk. Bu esnada aramızda bazı de— ğişiklikler olmuş, arkadaşlar idari, askeri, vazifelere ayrılmışlardı. Ben ha rbte binbaslık rutbe— sini kazanarak kırmay başkanlığına getirilmiştim. Genç arkadaşlarım ve diğer subaylarla askeri ve si- yasi vazifeleri yapmağa çalışıyorduk. İmamla müna- sebetleri ve Arapça muhabereleri teferruatı ile İzzet Paşa ayrı bir bürodan idare ederdi. Biz sadece bu muhaberelerin esaslarından haberdar olurduk. İmam Yahya ile anlaşma müzakeresi uzun sürmüştür. İstan- bulda eski Yemen mütehassıslarının, devletin bu ka- dar emekten sonra, uzlaşmaya gitmesini hoş görmedik- leri seziliyordu. Eskiden beri Yemende yerleşmiş olan askeri ve sivil bir sınıf ta buna taraftar değildi. Müs- temleke sayılabilecek uzak bölgelerde uzun — müddet kalmış insanlarda bir garip ruh haleti peyda olur. Mıntıkaya ısınırlar, orada bir itibar üstünlüğü ıçınde yaşamağa alışırlar anavatanın şerefi ve selâmeti o sö- mürgede kendilerinin hâkim olmasına bağlı yürekten inanırlar. Bu sömürgeciler için anlaşma ile yeni bir hal şekli tasavvur etmek aklın almıyacağı ha- talı bir yoldur. Yemende böyle bir tabaka varlı. Bir anlaşma teşebbüsü için asıl onların karsı koymasını ve her vasıtayla İstanbula şikâyetler — yağdırmalarını yenmek lâzımdı. Meşrutiyetten sonra Yemene ulema- dan, büyük memuriyetlerle, muhterem insanlar hususi vazifelerle gönderilmişti. Bunlar Seriye mahkemeleri- nin doğruluk ve liyakat içinde işlemesi için çok dik- katliydiler. Hanefi mezhebinin esaslarını Zeydi mez- hebinin mensuplarına anlatmak ve sevdirmek için ça- lışıyorlardı Bu yüksek memurlar Yemen meselesinin r uzlaşma ile hallonulmasına razı değillerdi. Islahat olarak mezhep esası üzerinde calışmak 1910 isyanının « AKİS, 21 MART 1959 hem erken, hem çok şiddetli patlaması için başlıca sebep olmuştu ve isyan kanlı bir suretle bastırıldık- tan sonra da sebep teşhis ve kabul edilmemişti. "İmam Yahya, ile anlaşma müzakeresi — nihayet bir noktada düğümlendi. Şeyhülislâm kapısı İmamın Zey- diler üzerinde, kendi mezhebine göre hâkim tâyin et- mesini kabul etmıyordu Herşeyden evvel Hilâfet hak- kının tanınması lâzım geldiği söyleniyordu. Zaten son 40 seneden beri Zeydilerle aramızdaki kanlı musade— melerin asıl sebebi de mezhepçe halife tanınan İma ile Osmanlı halifesinin makam çatışmasından ibaretti. Şurası da dikkate değer ki Hanefi ve Zeydi mezhepleri arasında ne fark olduğunu bilmek ve bulmak ta kolay degıldı Farklar o kadar ehemmiyetsiz- ve o kadar teferruat içindeydi. Asıl fark Peygamber sülâlesinden bir Seyidin İmam tanınması mecburiyetinden geliyor- du. Mutaassıp halk, silâh kullanmayı öğrendikten son- ra cüretli kılavuzlar arkasında mütemadiyen çarpış- mağa alışmıştı. "Biz, Arabistan yarımadasının güneyinde — geniş Aden bolgelerınden başka ta raya kadar, Yemen- den büyük ve nibeten mamur erlerın hattâ tabıı zen- ginlikleri bulunan bölgelerin, [ngılızler tarafından üç beş memur ile idare edildiğini görüyorduk. Yemenin anavatanı mütemadiyen kemiren bir âfet halinden ne şekilde olursa olsun, çıkarılmasını bütün inancımızla istiyorduk. Sene 1911e geçti. İtalya harbi çıktı, Ye- men abluka altına girdi. İstanbuldan Yemen anlaş- masının neticelenmesine ve imzasına izin verildi. Bu mevzuda, ordu kumandanı ile İmam Yahya arasında, hudutlar yakınında bir görüşme hazırlandı. Hep bera- ber gittik ve İmamı gördük. Ahmet İzzet Paşa Arap- ça konuşabiliyordu, dostane görüştüler. İtalya harbi anavatanda büyük bir hiddet uyandırdığı kadar Ye- mende de şiddetli kırgınlığa sebep olmuştu. Bingazi- de ve Trabulusgarpta kurulan mukavemet hareketim heyecanla takip ediyorduk. Bingazide Enver bey, Mus- tafa Kemal bey, Trablusta Neşet Paşa, Fethi bey isim- leri mukavemetin başlıca timsalleri olarak — güvenin kaynağı idiler. "Yemende bizim durumumuz güçleşmişti. Abluka ile anavatandan her türlü ıkmal ımka ları kesilmişti. Zeyillerle daha bir iki ay önce edilmiş olan an- laşmanın nasıl imtahan geçırecegı şuphe ile düşünülü- yordu. İtalyanlar Osmanlı devleti, —aleyhine yerlilerle temas ve tertip aramağa başlamışlardı. Ufuk Yemen- de bulunan Türkler için tehlikeli ihtimallerle doluydu. Bütün bu sıkıntılar nihayet tamir edilmez neticelere vardırılmaksızın geçirilmiştir. Yalnız az zamanda an- laşıldı ki Seyit İdris, ltalyanlarla anlaşmış ve beraber muharebeyi taahhüt etmiştir. Ahmet İzzet Paşa çok güçlüğe uğramadan İmam- la, Seyıt İdris aleyhine bir ittifak temin etmiştir. İmam, Seyıt İdris mıntikasıyla harb hali ilân ediyordu. Biz kendisine paraca olduğu gibi. bir müfreze ile de yar- dım edecektik. Bundan sonra Yemen seferinin ağırlık merkezi Tahamaya Luhiye civarına tedrici bir surette intikal etmiştir. [ 'j" & # aa ."( n !şfıııh M (Bu hatıratın her hakkı mahfuzdur. Kısmen dahi ikti- bas edilemez.) 15