YURTTA OLUP BİTENLER Adalet Neylersin?.. eçen haftanın başında salı günü, Gceketımn kolları, — gömleğinin manşetlerini ve kol düğmeleri ' ni İyi- ce gösterecek şekilde dıkılmış kibar tavırlı, sempatik yüzlü bir hatip -Adalet Bakanı Esat Budakoğlu- Bü- yük Millet Meclisi kürsüsünde iza- hat veriyordu. Mevzu Adalet Bakan- lığı bütçesiydi. baha önce konuşan ve' çok iyi -bir çalışmanın mahsulü- nü ortaya koyan C. . SÖZCÜSÜ Adil Sağıroğlu daha çok hâkim te- minatı üzerinde durduğu için kan da izahatını bu meseleye 'teksif etti. Anlattı, anlattı, adaletin pole- mik mevzuu yapılmasmdan şikâyet etti ve neticeyi şöyle adı: "Bun- lar, her yıl bütçesinde tekrar edilen mevzulardır. Yine geçen sene arzet- miştim, gerek Hâkimler Kanunu ve gerekse mevzuat bakımından hâkim teminatının daha muhkem hale gel- ânesı yolunda çahşmalarımız yar- ır hakkın- ederek li biribirinin oldu.A olan her- Bu cümle- onuncu defa i- Hemen aynı tarafından geçen da. daha son- da 29 SsÖy- geçen yıl "Bugü ileri- ye zaman, ta- dursun, lâf- bile yara- mamış, müessese- sini daha yolcu etmiş- ti. Bakanın sözlerini hayretle dinle- yen C.H.P. lilerden çoğu, onun sa- mimiyetine olan itimatlarını kaybe- der gibi oldular, Banları da "Canım adam istiyor ama, yapamıyor işte” dediler. Ama Bakanlık bırşeyler is- 4 Ankaradaki hazin merasimden bir görünüş Gönüller acı ile burkuldu tenen yer değil, bir şeyler yapılan yerdi. Istedıgını yapamıyanlara dü- şen de. "Allahaısmarladık" — deyip gitmekten ibarettir. Bu yapılmadık- tan sonra, meselenin polemik mev- zuu haline getirilmesinden — şikâyet etmemek gerekir. Millet Hazin törenler u haftanın başında Pazartesi, gü- nü öğle vakti, dondurucu bir so- ğuk ve şiddetli kar fırtınası An- karayı kasıp kavururken, tarihi Ha- cibayram camiinin önünde toplanan büyük kalabalık arasında yaşlı, fa- kat pek dinç görünüşlü biri dikkati çekiyordu. Soğuktan — korunabilmek için siyah paltosuna sıkıca sarınmış, Kasım Gülekle Nüvit Yetkinin ara- sında duran bu dinç adam, P. Genel Başkanı İnönüydü. İnönü o gün, Hacıbayram camiinin — önüne, Londra civarındaki uçak kazası kur- banlarının cenaze töreninde hazır bu- lunmak 1çın gelmişti. Bayraklara sa- -h 1 ut, cami avlusunda, mu- salla taşları Üzerinde duruyordu Ka- -a kurbanlarının naaşları Londrada yapılan bir merasimden sonra, dört motorlu bir İngiliz askeri nakliye uçağı ile yurda getirilmiş ve Esen- boğada hazin bir törenle karşılan- mışlardı. Kazadan sonra bir hafta geçmesine rTağmen, uğranılan kay- bın uyandırdığı büyük teessür bütün yurdu kaplamakta devam ediyordu. Hele naaşların Londradan yar- da getirilmesi ve hazin cenaze törenleri, yüreklerdeki acıyı daha da kuvvetlendırmıştı Pazartesi — gülü, cenaze alayının gereceği yolun iki tarafında kümelenen — Ankaralıların çoğu gozlerınden boşanan yaşlan zaptetmeğe — muvaffak olamıyordu Duyulan teessür o kadar büyüktü ki, intizamı teminle vazifeli polis me- murlan, yollara taşan kalabahğa karşı "lütfen" veya "rica ediyoruz" ile başlıyan nazik cümleler söylemek- ten ileri gitmiyorlardı. Tören, saat 13'den s hurbaşkanı Celâl Bayar sonra başladı. İnönü, saat beri Hacıbayram camii — karşısında bekliyordu. Törene de — protokolün milletvekillerine ayırdıgı sırada yer alarak iştira Top arabaları üzerindeki bayra- ğa sarili tabutlardan yedisi.Çiçek- dağ meydanından sonra Şehitliğe gi- den yola girdi ve çok hazin bir me- rasimden sonra Abdullah Parla, Şe- Tif Arzık Muzaffer Ersü. Güner Türkm Münir Özbek. Gündüz Te- zel ve Mehmet Ali Görmüş toprağa verildi. Kemal Zeytinoğlunun cenazesi, bir gün sonra Eskişehire götürülm ek ü- zere, evine bırakıldı. Geriye kalan 6 sanduka da. İstasyonda hususi bir katara yüklenerek İstanbula götürül- dü. Balı günü, Ankaradaki — hazin merasimin bir benzeri de İstanbul- da yapıldı ve Server Somuncuoğlu, İlhan Savut. Lütfi Biberoğlu, Sabri Kazmaoğlu, Gönül Uygur ile Bur- han Tan da ebedi istirahatgâhları- na tevdi olundular. Cum- geldı2kten Başbakanın sıhhati stanbulda kaza kurbanlarının top- rağa verildiği sırada, yurtta Baş- bakan Adnan Menderesin — sıhhati hakkında duyulan endişeler tama- men zail olmuş bulunuyordu. Gerçi Dr. Fazıl Küçük daha önce, Başba- kanı hastahanede ziyaret ettıgını ve kendisini son dereceliyi ve "neşeli" AKİS, 28 ŞUBAT 1959