komşuları Bir Amatör İktisatçı emleketin çektiği iktisadi sıkıntıları D. P. İk- Mtıdarı istediği kadar inkâr edebılır ama biz- zat kendisinin ne kadar büyük bir ıktısatçı sı- kıntısı" içinde kıvrandığı Bütçe müzakereleri sı- rasında bütün açıklıgı ile. ortaya yıkmış bulun- maktadır. O kadar P. İktidarının dokuzun- cu muhteşem butçesının faziletlerini sayıp dök- mek bahtiyarlığı bu yıl Dr. Mükerrem Sarola -doktorasını iktisat değil, tıp kolunda yapmışt müyesser olmuş ve böylece takke düşünce, saklanması mümkün olmayan hakikat, bütün parlaklığı ile gözleri kamaştırmıştır Fena mı olmuş- tur ? Dogrus bunu iddia etmek pek tür. Zira Sarol, bir doktorun -hele bir de politikacı olursa- iktisadı ve iktisai politikayı nasıl muaye- ne edeceğinin parlak bir örneğini vermıştır ki, boyle bir fırsat her za- man ele geçmez. Böyle faydalı bir iş yaptığı için, Dr. Sarol ne kadar tebrik edilse azdır. Hazakatli doktorun "kan, arter, damar tıkanıklığı, halsizlik, ki- fayetsizlik" gibi tıbbi kelimelerin arasında "defl asyon, enflasyon, eks- pansiyon, istikrar, paranın devir sürati, tabii fiyat nizamı" gibi ikti- sat mamullerinden aktarma ıstılahlar koyarak ve görülmemiş, kalkın- ma edebiyatından da biraz alkol ilâve ederek hazırladığı kokteyl -doğ- rusu eliksir -iktisadi dertlere değil ama, neşesizliğe karşı kati bir deva olmuştur. Bu kokteylin verdiği baş donmesı arasında, amatör iktisatçı doktor, iktisat ilmini altüst edecek güçte yeni tarıfler de bulmuştur Mese la biliyor musunuz,, deflasyon nedir? "Deflasyon bir nevi aka- metten, bir nevi iktisadi kararsızlıktan gelen bir para ve kredı tıka- nıklığıdır". Dert böylece teşhis edildikten sonra muhterem doktorun reçetesi şudur: "Yollarımız ne kadar artarsa milli ekonomi deflasyon tıkanıklığından o kadar kolay kur! ulur Demek ki zaman zaman bu hastalığa yakalanan Amerikanın "yolsuzluk"a kurban gittiğini ka- bul etmek lâzım! Amerikalı dostlarımız duymasınlar, dertlerine bu kadar kolay deva bulan doktorumuzu maliyelerinin başına geçirmeğe ve bol bol yol yaparak deflasyondan kurtulmağa — kalkarlar da, bizi boyle bir degerden mahrum bırakırlar... "Yollar artarsa e- misyon müessesesi o kadar rahat, ferah ve Sıhhatli çalışır”, yani yol yaparsan, ıstedıgın kadar para basarsın diyebilen bir başka ikti- sadı deha yetişsin Şüphesiz amator iktisatçı doktorun en alâka çekici keşfi, C. H. P. İktidarının 27 yıl çektıgı hastalığa koyduğu teşhistir. Hastalık, ki- fayetsizlik ve umumi halsizliktir. Hastalığın mikrobu? Deflasyon Ama talihsizliğe bakın ki, iktisattan Dr. Sarol kadar anlamıyan Ma— liye Bakanı Hasan Polatka bir gün sonra C. P. nin nasıl enflâs- yon -yani deflasyonun aksi- yaptığını, nasıl karşılıksız para bastığını müdafaa sadedinde uzun uzun anlatacaktır. Amatör İktisatçı doktora göre, D. P. kredi musluklarını açıve- rince, iktisadi hayata yüzüne kan gelmiştir. Yalnız "kredi dozu" bi- Taz fazla kaçırıldıgı ve hastaya biraz fazla musamaha gösterildiği 'icin "tansiyon" yükselmiş, spekü lasyon almış — yürümüştür. Ama 4 Ağustosta kredi dozu ayarlandığı için hastanın tansiyonu normal ha- le gelmiştir. u malümatın Hukuk ve İktisat Fakültelerinin birinci sınıfların- dan ıkıncıye geçmeye yeteceği şüphelidir ama, bir nutuk ver- mek için ziyadesiyle kâfi olduğu tecrübeyle sabıttır Bu nutukla D. nin -sevimli doktorun tabiriyle-. "1957 seçimlerim muteakıp menfi tel— kin ve propagandalarla içeride Ve dışarıda, hattâ en iyimser İnsanları bile -sarsmak istidadını gösteren bedbinlik havası"nı dağıttığı da dü- şünülürse, bundan sonra iktisatta amatörlerin profesyonellerden çok daha fazla rağbet görmelerini beklemek lâzımda*. alarma rağmen, Türkiye Güney İsrailden, Lübnandan, na giderken, bu nisbet Surıyede yüz- de 17,5 ve İsrailde ise yüzde 22,8 i- hattâ Suriyeden daha az bir yatırım — di. Bunun neticesi olarak Türkiyede gayreti gösteriyordu. Meselâ 1953 - 1956 devresinde Türkiyede mevcut kaynakların ancak yüzde 13,7 si is- tihlâk, edilmeyip yatırım masrafları- 18 kalkınma hızı değil, ileri Batı mem- leketlerinden, siyasi istikrarsızlık i- çinde bocalayan Suriyeden bile ya- vaştı. Bundan başka yatırımlar pro- duktlf olmıyan sahalara yöneltilmiş- İşin daha da acı tarafı, kalkınma ıddıasında bulunan bir. memlekette milli gelirden —yatırımlara ayrılan payın yıldan yıla artması gerektiği halde, Türkiyede bu hisse azalmak- taydı. 1954 de gayri safi milli hası— tiği halde bu nısbet 1955 de 14,2 ye, 1956 da 13,9 a, .1957 de 11,7 ve düş- müştü malât sanayiinde büyük mües- seselerın yatırımları 1956 da. 522 milyon iken, 1957 de cari fiyatlarla 413 milyona inerek, enflâsyonla kal- kınma olmıyacağı hakikati teyid e- dilmiştir. Demek ki Türkiyede katlanılan bütün sıkıntıların mazereti olan kalkınma da mevcut değildi. Diğer memleketlerde daha az sıkıntı, fa- kat daha hızlı bir kalkınma vardı. Aksalın bu cepheden taarruzuna karşı D. P. kalesini müdafaa vazi- fesi Samet Ağaoğlu, Dr. Mukerrem Sarol, Zeyyat Mandalinci, Behzat Bılgm gibi amatör ıktısatçılara düş- tü. Zeyyat Mandalinci "Milli hasıla 1950 - 1957. devresinde 10 milyar- dan 57 milyara yükselmiştir" diye- rek -1957 de milli hasıla cari fiyat- larla 31, sabit fiyatlarla 15 milyar- dan ibarettir- iktisadi hayatı ne ka- r yakından takip ettiğini — ispat eyledi. "İlmi" Behzat Bilgin ihracat yıldan yıla azaldığı * halde, ihracatı arttıran yatırımlar yapıldıgını sÖy- ledi ve kalkınmadan duydu gu ifti- harı belirtti. Samet Agaoglu "hata- larına -kullar hata — işlemeden ol- maz-, israflarına rağmen, iddia et—. tıgımız gibi plansızlıklarına rağmen bütçenin Türk vatanını çok ileri bir medeniyet seviyesine getirdiğini an- lattı. Hele D. P. ruhunu. Atatürk ruhunun mirasçısı olarak ilân eden meşhur tarihçi Hikmet Bayur "Ak- sal 1914'ten evvelki iktisatçılar gibi konuştu" diyerek işin içinden çıktı. Orjinal fikirli - tarihçiye Aksalın kullandığı analiz metodlarının 1914' te mevcut olmadığını, — Aksalın en modern iktisat ilminin diliyle konuş- tuğunu hatırlatmak nezaketsızlıgını yapmayı kimse göze alamadı. Amatörlerden gelen bu perişan cevaplar, tabii kimseyi şaşırtmadı. İktisat bilmeden, iktisadi mevzular üzerinde at oynatmaya — kalkanlar- dan daha fazlasını beklemek abesti. Ama hiç değilse Maliye Bakanı Po- latkanın. Aksala ciddi bir cevap ver- meye çalışması lâzımdı. FFakat ne gezer... Polatkan da "muhalefeti ür- küten canlı âbide ve şahitler"den fazla bir şey söylemedi. Halbuki bu canlı âbide ve şahitler hakkında büt- hi Baykamın söyliyeceği çok şey vardı. Canlı şahitler uphi Baykam. o gün Meclise. D. P. nin öğündüğü eserlere ait birçok fotoğrafla birlikte gelmişti. Baykamın D. P. ılletvekıllerıne cö- mertçe gösterdiği bu fotoğraflar, baş- lanıp ta bir türlü bıtırılemıyen eser- AKİS, 28 ŞUBAT 1959