TİYATRO Ankara Perdeler Açılırken eçen hafta Ankaralılar, Büyük o binasının iki yanına dı- zılmış sıyah afişlerle karşılaştılar © Afişlerde Devlet Tıyatrosunun per- delerını 1 Ekimde açacagı bildirili- ordu. Ankaralılar, aşagı yukarı bir aydan beri, -Muhsit bekliyorlardı.' Devlet — Tiyatrosunda, bazı degışıklıklerın olacağı şüphesiz- di. İşte geçen hafta, afişlerin asıl- masının hemen peşinden, soluğu ti- yatro gişesinde alanlar ilk sürprizle daha gişede burun buruna geldiler. Biletler pahalanmıştı... Devlet Ti- yatrosu da, vatan sathındaki zam kalkınmasına ayak uydurm uş, fi- yatlarında ayarlama yapmıştı! Değişen İktidar işeden geçen yıllara nazaran bir G lira daha fazla ödeyerek ayrılan birçok tiyatroseverin, fiyatların yük- selmesiyle birlikte tiyatro kalıtesının e yükselmesine dua ettiği muhak- kiktir'. Gışedekı degışıklıkten "ıktı- dar değişikliği" ni haber ve yah afişlere kadar Devlet Tıyatro- sundaki her kıpırdanma, yeni mev- simde yeni birtakım şeylerin olaca- ğını haber vermektedir Şu son bir ay tıyatro çevrelerı— ni, Devlet Tıyatrosundakı tıdar degı ikliği" ve arkas da lecek değışıklıkler bır haylı meşgul etmiştir. Birçok kimse, yıllardan be- ri, Türk Tıyatrosunun kaderını elin- de tutmuş olan Mi tuğrulun, Türkiyenin tek tiyatrosu denebıle- cek Devlet Tiyatrosundan uzaklaştı- rılmasını, kara bir haber gibi karşı- lamıştır. Şurası muhakkaktır ki, ba- ında; Muhsin Ertuğrulun ayrılması ile tiyatronun çökeceğinden — bahse- den, yasaların çıkması, en fazla Dev- let Tiyatrosu oyuncularını kızdırmış- tır. Demek ki onlar Muh rtuğ- rulun sihirli degnegı ile ıdare edılen birer kukladan başka birşey değil- diler. Bu düşünce Devlet Tiyatrosu oyuncularını bir hayli kamçılamış- İşte Devlet Tıyatrosu, Ankara- dakı dört sahnesiyle yeni — mevsime bu hava içinde girmektedir. — Gerçi 30 yirciyi idare etmeye" Devlet Tiyatrosundakiler için böyle bir kamçılan söylenebilir. Tiyatromuzun Meseleleri Yeni Mevsimin Manzarası eçen hafta başında, bir yolcu- G luktan memlekete yeni — dön- müş, Edirne asfaltı üstünde İstan- bula yaklaşıyorduk. Yol arkadaş- larımızdan biri tiyatro — meraklısı bır İsviçreli — kadın Dünyanın nen en fakir mılletıne mensup bulunan bu genç hanım ikide bir- de artık Avru,; dan çıkıp 'Orient'e gırdıgımızden ralarda — birçok medeni zevklerden vazgeçmek ge- rekeceğinden falan bahsedıyordu Bir ara, "Ah" dedi "en kötüsü nedir, biliyor musunuz? Bu taraf— larda tiyatro olmaması." Hatunu bu lıususta aydınlatmak ömrümün en r keyifli işlerinden biri oldu: Güney sınırımızdan çıkmadan önce leketimizde iki hafta kadar kal- mak isterse yol üstünde opera operetler harıç İstanbulda yedı Ankarada dört ve Adanada bir pi- yes seyredebılecegını anlattım -he- le bu sonuncusunu soylarken üçüz dogurmuş lohus ibi um-. Hayretler içinde — kaldı, bu hesapça hiç değilse faaliyet geniş- liği bakımından Türk tiyatrosunun İsviçre tiyatrosuna üstün sayılma- sı gerekeceğini kabul etti ve özür iledi. İş bununla kalsa iyi. Ama biraz düşününce memleketimizde — kurul- muş ve kurulmakta olan tiyatro r mekanizmasının nasıl işlediği, han- gi hedeflere doğru şuurlu yürütül- düğü meselesi ortaya çıkıyor. Nite- kim muhatabım bana üç sual sor- bir du ve her biriyle tiyatro hayatımı- zın zayıf bir noktasını deşmiş oldu. 1) "Türkiyede amatör tiyatro fa- aliyeti ne durum İtiraf ede- lim ki profesyonel faaliyete kıyas- la hiç te çelişmiş durumda değil. Amatör topluluklar — hâlâ bir iki gençlik grubundan ibaret; mevsim başında onlardan da henuz ses se- da çıkmadı. 2) "Türk tıyatrolarında oynanan pıyeslerden yüzde kaçın yazarı ” Burad da durum içler başınd muhtelif şehırlerde halkımızın karşısına çı- kan on dört piyesten- yalnız ikisi telif -bu ikisinden biri de eski bir eser-, 3) "Türk tiyatrolarında oyna- nan yabancı piyesler nelerdir"" İki üç istisnayla, hepsi "olsa da 0- lur, olmasa da" kabilinden şeyler. Içlerınde klâsikliğe en yakın sayı- sanatını daha iyi göstermek için, o- yuncuların ları olması bir garip iddiadır ama. ne "kamçılanmıya ihtiyaç- beri "se- olan da olsa birkaç yld alışmış maya da ihtiyaç olduğu Devlet Tiyatrosu, bu hafta geçer- memnun- da Refik ERDURAN labilecek Cyrano. Çoğunun ne ni- yetle seçildiğini anlamak imkânsız. Bizim memleketin aktüel bir mese- lesine uygun düşüyor deseniz, de- ğill Çok tutup gişeyi darphaneye çevirecek şeyler deseniz, -yine bir iki istisnayla, değil. Kultur hizme- ti? Hiç değil. Anlayabilene aşkol- sun! - Görülüyor ki, son yıllarda bina, temsil ve seyirci sayısı bakımından tıyatromuzun kaydettiği gelışme e kadar b yük olursa olsun, özü ve genel görünüşü henüz istenilen hale gelmiş değildir. Bu hal bir sü- ü fabrika yapıp ta istihsali dü- zenleyememeğe benzıyor Kabaha- tin buyuk kısmı ro zevkinin başkalarını seyretmek— le olduğu kadar insanın kendi ça- lışmasıyla da alınabılecegını, yani amatör faaliyet imkânlarını bilmi- yor Profesyonel tiyatrolar arasın- iş bölül yok. Bu sa- hada bızden ilerde bulunan memle- ketlerde bazı sahneler — "avant dır, bazıları bulvar tıyat- rosudur, bazı buyu kö ğu kere resmi resmı- tiyatrolar da klâsikleri yaşatırlar, bir mükemmellik ölçüsünü ayakta tutmağa çalışarak gelenekleri ko- urlar. Bizde ise herkes — herşeyi bırden yapmağa çalışıyor. Netice: hiçbir şey mükemmel yapılmıyor. Şöyle bir hafızanızı yoklayın. Son rkaç mevsimde nefesinizi kesen, ömrünüz oldukça unutamayacağı- nız, dört başı mamur kaç temsil gördünüz? İnsaflı bir seyirciyse- niz belki bir, belki iki temsil saya- bilirsiniz... ama o kadar. Halbuki ize her mevsimde hiç değilse üç dört boyle temsil göstermenin mal- zemesi ve imkânı bugün memleke- timizde mevcut. Sadece düşünme- miz, hangi mutfakta ne helvası ya- pacağımıza karar vermemiz ve 0- na göre derlenip — toparlanmamız gerekiyor. Yeni mevsimin karışık manza- rasına rağmen, bu derlenip topar- lanmanın işaretleri yok değil. An- kara Devlet Tıyatrosunun sahnele- ri arasında bir nevi iş bolümü ya- pılacağı bıldırılıyor Istanbul Şehır Tiyatrosunda da bir yen düz hazırlığı var. Bu degışıklıklerın derde deva olup olamayacağını ye- ni mevsimin ilk ayları gösterecek. ken perdelerını bu kıpırdanmalarla açmıştı on y içinde tiyatro çevrelerını bir haylı meşgul etmiş olan Devlet Tiyatrosu meselesi böy- lece aydınlığa çıkmış olacaktır. A- caba Muhsin Ertugrulsuz bır tiyat- ro çökmiye mahküm mudur? İşte bu sorunun cevabı, bu hafta ıçınde aşa- yukarı verılmış olacaktı ÂKİS, 4 EYLÜL 1958