Kıbrıs Kovadis! eni İngiliz plânının bu kadar abuk ilân edileceğini — doğrus kimse beklemiyordu. Sohbetlerde bu— lunmak arzusu ile Atina. Ankara ve Lefkoşede Akdeniz turuna çıktığını ihsasa çalışan MacMillan sürat re- korunu kırdı. Londraya varır var- maz kabineyi topladı ve geçen haf- tanın sonuna doğru muaddel İngiliz plânını ilân etti. Yeni plan, eskisine nazaran bir hayli aleyhımızdedır Kıbrıslıların çifte vatandaşlık taşıma hakkı meç- hul bir tarihe kadar "tehir" edilmiş- tir. Adeta, Valinin muavini olarak düşünülen Türk ve Yunan temsilci- lerinin apoletleri sökülmüştür. Bu temsilciler, bundan — böyle — Valinin başkanlığındaki bir cins kabine ro- lü oynıyacak olan konseye giremi- yeceklerdir. Sadece basit bir müşa- hit olarak Adada — bulunacaklardır. Türkiyeye verilen tâviz eğer tâviz sayılırsa, Adada ayrı — belediyelerin teşkilinden ibarettir. Fakat eski ve yeni plân nasıl olsa cemaat işleri- nin idaresi için iki ayrı meclisin ku- rulmasını tanımaktadır. Bu meclis- lerin dışında ayrı belediyelerin ku- rulması hemen hemen hiç bir şey i- fade etmemektedir.' Bundan — başka yapacakları iş bir türlü tarif edil- miyen cemaat meclıslerının selahı— yetlerinin — kısılması , mümkündür. Her şeyden fenası, yeni plan ılerıde "iki cemaatın biraraya gelebileceği"- ni yazarak, gayenin taksim olmadığı- nı ihsas etmektedir! Hattâ yeni plân, Ada Türk ve Rumlarını tek bir mec- liste toplamayı bile düşünmektedir. Yeni plân, İngiliz Başbakanı Mac- Millan'ın sürpriz seyahatinin mânâ- sını açıkça ortaya koymaktadır: Türkiyeyi nasıl olsa ikna edebilece- ğinden emin olan Majestelerinin Hü- kümeti Kıbrıs plânının sahneye ko- nabilmesi için, — Yunanistana bazı tavizler vermek zorunda — olduğuna MacMillan bu kanaate fesinde yapılan Londra konferansın- da varmıştır. O sıralarda Newsweek'- in meşhur periskop sütununda, Kıb- rıs meselesinde — uzlaşıcı bir tutum takınmayan Türkiyeye yeni kredile- rin açılmasına Majestelerinin Hükü- metinin aleyhtar olduğu yazılıyordu. una rağmen yardım yapıldı ve İn- giltere de 10 milyon dolarla kredi ve- renler arasına katıldı. Anlaşılan Lon- dra konferansı, MacMillan'ın mane- viyatını kuvvetlendirdi. Bunun üze- rine İngiliz Başbakanı Atinaya koş- tu ve Foot plânı hakkında Yunanis- tanın endişelerinin nazarı itibare a- lınacağını bildirdi. n Hükümeti çoktan beri muhtariyeti kabul etmeğe ve self - determination iddiasını gayri —muay- yen bir müddet için unutmağa ha- kirdi. Foot Plânına yaptığı tenkidler, planın ileride taksime yol açabıle— cek hükümler ihtiva etmesinden iba- retti Eğer taksime — götürülebilecek AKİS, 22 AĞUSTOS 1958 Hüsran!.. Gene Hüsran!.. ış politikamız bir defa daha başarısızlığa uğramış — bulunuyor. D Hem de, milletçe büyük ehemmıyet verdiğimiz bir meselede. Kıb- rıs mesele ınde Yeni hüsranın "uyanık, durendiş ve azimli dış politi- kamız"ın, vazifesi İktidarı murakabe olan D. P. Meclis Grubu tara- fından teşekkure layık bulunmasından sadece bir hafta sonra gelip eski hüsranlara eklenmiş bulunması insanı düşündürecek Ur meseledir. Dış politikaların başarı kazanması veya başarısızlığa — uğraması elbette ki her zaman sadece hariciyelerin elinde bulunan bir şey de ğildir. Şartlar en kudretli hariciyeleri mat edebilir, yahut beceriksiz hariciyeler gene şartların oyunu neticesi Zzafer kazanabılır Zira dış politikada, tâbirin de ifade ettiği öyle dış faktörler vardır ki bunlar hesaba katılmaksızın bir hariciyenin başarısı veya başarısızlığı hak- kında hüküm verilemez. Ama bir hariciyenin başarısızlığı hadiselere yanlış teşhis koyması, hayallerini hakikat sanması ve nihayet doğru olmayan bir takım hususları doğruymuş gibi göstermeye çalışması neticesiyle mutlaka bir tedbir almak zarureti vardır. Bu tedbiri ise, Demokrasiyle idare edilen memleketlerde, eğer Hariciyenin başında— ki zat tebdil-i mekândaki ferahlık fazıletını bizzat kavramıyorsa, İk- tidar partisinin teşrii grubları halleder. İngiltere şöyle yaptı, İngiltere böyle yaptı, işte İngiltereye güve- nilmez, bizim kıymetimizi bilmiyorlar! Bunların hepsi güzeldir. Fa- kat bir D. P. milletvekilinin sorması lâzım değil midir: Peki, İngilte- re yeni plânını takdim ettikten bu yana Dışişleri Bakanı Zorlunun beyanatları nedir? Bu beyanatlarda söylenenler ile bugün karşımıza çıkan acı gerçek arasında dağlar kadar fark vardır. Kusur kimdedir, bilinmez. Ancak bilinen ya bizim hariciyenin kendisine anlamadığı, ya söylemek istediklerini anlatamadığı, ya da nü etmenin, bugünü atlatıp yarın için Allah kerim demenin Dışışlerı Ba— kanlıgında başlıca prensip olduğudur Bir d:ş politikanın iç politika usullerıyle idare edilmeyeceğini, edilirse sadece hüsran getireceğini son üzücü netice bir gözler önüne koymaktadır. Zorlu metodlar, dış polıtıkanın gor üşül- düğü meclisleri miting meydanlarıyla karıştırmak hâdiseleri hakiki mahiyetlerinden başka şekilde .göstermeye çalışmak ve sonra sahiden öyleymişler gibi bir tavır takınmak hariciyemizin son senelerdeki mütemadi başarısızlıklarının neticesidir. Meseleyi gözler önüne sermek lâzımdır: Kıbrıs mevzuunda İngil- tere bir plân teklif etmiştir. Bu plân üzerinde iki hariciye manevraya gırışmıştır Şimdi plân, tâdillerle tatbike konuluyor. Ne görüyoruz? plân Türkiyenin aleyhine ve Yunanistanın lehine bir şekil almış- tır Turkıyenın esas hedefinden -Taksimden- uzaklaşmıştır, Yunanis- tanın esas hedefine -Enosis- yaklaşmıştır. Eğer durendiş, uyanık ve azimli hattı hareket buysa söyleyecek söz kalmaz. Ama bu hattı ha- reket ne durendiştir, ne uyanıktır, ne azimlidir; sadece ve sadece gaf söylenenleri doludur. Yazık değil mi Kıbrısa? hükümler kaldırılırsa, Atina, — Foot Plânını kabule hazırdı. Ankaradaki Yunan elçisi bu görüşü tanıdıkları- nı defalarca anlatmıştır. Nitekim Ka- ramanlis ve — Makarios Atinada, MacMillana ve Foot'a taksim kapısı— nı Fiilen kapamak şartıyla, yedi se- nelik bir muhtariyet devrini kabule hazır olduklarını bıldırmışlerdır Şim diLondranında kısmen bu görüşü benimsediği anlaşılmaktadır. Cifte vatandaşlık fikrinden vazgeçilmesi- ni ve adaki Türk ve Yunan tem- silcilerinin rollerinin — sıfıra indiril- mesini başka türlü izaha imkân yok- tur. MacMillan Atinadan sonra. Türk Hükümetinin son tereddütlerini yen- me ve yanlış tefsirlere — mey- dân vermemek için Ankaraya gel- miştir. Ankarada kısalıkları hayret uyandıran goruşmeler yapılmış ve 'görüş teatisi" nde bulunuldugunu bildiren müzakereler gibi — kısacık" bir tebliğ yayınlanmıştır. İşlerin sarpa sardığı zamanlarda neşri adet olan bu tarz bir tebliğe ragmen ' MacMillan hususi Comet u- çağına binerken son derece ıyımser— di. Tebliğin kısalığının iyiye alâm olduğunu söyliyerek, ıyımserlıgını gazetecilerden saklamadı. uvaldaki mızra * ngılterenın yeni planı Ankarada n ufak bir tepki uyandırmadı. Bu ortasında Ankarada ma- nidar bir sessizlik hüküm sür- mektedir. Foot Plânının kine nazaran son d ze olan ilk — versiyonundan evvel- i i hatırlamamaya imkan "Ya taksim, ya ölüm" sa- dalarının çınladığı gunlerdı Dışişle- ri Bakanı Zorlu "derh aksim" den başka lâf söylemiyor, gece ya- --ları İngiliz Büyük Elçisini huzu- 9