T Hastalıklar Yel üfürecek, su götürecek! ağlık Bakanlığı, —aldığı yeni bir tedbirle her türlü hijyenik şart- lardan mahrum — köylü Vatandaşla— rımızı gözettiğini bir kere daha bel- li etti. Artık öylü — vatandaşlalar rahat edebilirler. Lâğım — sularının içme sularına karışmasına, kafi de- recede vitamin alamayışlarına, ilaç ve hekimin hint kumaşından daha nadir bulunmasına rağmen hastalık- lar onlara dokunmayacaktır Memle- ketimizde peynir gemisini lâfla yü- rütmenin faydalarını görmekte ge- cikmiyen Saglık ve — Sosyal Yardım Bakanlığı işin kolayını, bulmuştur. Derhal seyyar sağlık müzeleri ha- zırlanacak, bunlar yurdun en ücra koşelerıne kadar gönderilecek halkın Zat sağlığı" korunacaktır! ahve ve okullarının duvarlarını süsleyen tayyare büyüklüğünde — sivri sinek ve efsane ejderhalarım andıran bit- lerle dolu sağlık afişlerinin yanında, takviye kuvveti olarak sağlık müze- leri de yer alınca, koyl ün hiç- korkus kalmıya- Bakanhgının ye- hekim köyden amıllerını kovala- ve her geçtiği köyde has- talık membalarını kurutacak, çe- şitli hastalıktan mustarip — vatan- daşları hasret kaldıkları sıhhate ka- vuşturacaktır. Ama nasıl? Bu hayır- lı teşebbüs, her aydın kişinin ve bil- hassa hekimlerin zihninde bir istih- fam doğurmaktan hali almamış- tır. Bu gelip geçici seyyar müzeler; kaldıkları kısa bir zamanda köydeki yaşama — şartlarım nasıl hijyenik şartlara uydurabilecek? Bunu neyle, elindeki hangi imkânlarla yapacak? Sıhhat nefesini üfüreceği 40-90 bin köye hangi yollardan rüzgâr gibi e- rışecek" İlâç dilinden başkasını bil- n ve anlamıyan mikroplara bu muzenın dili nasıl tercüme edilecek- tir? Meselâ süt, eynir, yumurta, et ve bilhassa streptomisin v.s. den başka kuvvet tanımıyan verem ba- sili, seyyar sağlık müzesindeki delik deşık ciğer resimleriyle nasıl korku- tulacak, frengi spiroketi ucu yenmiş alçı mülâjları ile nasıl ürkütülecek- tir. bir hastalıktan caktır! — Sağlık lokman Okur yazar nisbeti & 36 olan memleketimizde afiş altı yazılar köylü vatandaş tarafından nasıl o- kunacaktır? —Sağlık — Bakanlığı bu meselelere orijinal buluşu "seyyar müzeler"le çare — bulabilecek midir? Köylümüzün hastalıklarının tek se- bebi, onların bu konudaki bılgısız— likleri midir? Sanmıyoruz, Eğer öy- le olsa idi, sıhhatin ve hastalıktan korunmanın ne demek olduğunu pek iyi bilen üniversitelilerin bulaşıcı hastalıklardan tamamen — kurtulmuş olmaları gerekirdi. Oysaki üniversi- tede yapılan muayenelerde 1000 de 26 I B 20 aktif tüberküloz tesbit edilmiştir. Talebelerin bilgisini gelıştırırken hayat şartlarının da zeltilmesinin şart kabul edildiği Fransada üniver- siteliler arasında veremli adedi 1000 Bu gemi lâfla yürümez ağlık Bakanlığı, — zaten sembolik derecek kadar dar olan bütçesin- den ayırabileceği cüzi bir miktarla bütün vatan sathını kaplıyan köyle- rimizin sağlık — meselelerini, dostlar alışverişte görsün kabilinden ele lamaz. Hiç şüphesiz, halk saghgının korunmasında sağlık propagandası— nın rolü buyuktur Daha iyi şartlar— da yaşama, daha iyi gıda, bol ve çe- şitli ilâç temin edılmedıkten sonra bu propagandanın tek başına va- Sağlık Bakanlığının kapısı yoşürlü — kalkınma! tandaşları hastalıklardan koruyama- yacağı aşikârdır. Meselâ verem sa- vaş haftasında — radyoda — her saat başı, "Vatandaş, vereni tedavisi ka- bil bir hastalıktır" demekle veremli vatandaşın ölümüne mam olunamaz. Bunun böyle olmadıgının en sağlam delili bu vecizenin en çok tekrarlan- dığı 1955 senesinde 100.000 nüfusta verem ölüm nispetinin İstanbulda 7744, —Ankarada 75,2 tamirde 168, Adanada 71, Borsada 174,3, ve Si- nopta 400 gıbı çok yüksek sevıyeler— de bulunmasıdır. Aynı hastalık 1954 senesinde 100.000 nüfusta Fransada ancak 31,9 İrlandada 35,3 Almanya- da 20.3, Danimarkada 7,7, Hollanda- da 7,5 kişiyi öldürebiliyordu. Bu memleketlerde sağlı propagandası yapıldığına göre, memleketimizdeki ölüm nispetinin yüksek bulunması- nın sebebi sağlık propagandasının eksikliği olamaz. Sebep, bu memle- ketlerde yardımcı, tamamlayıcı va- sıta olarak kullanılan sağlık propa- gandasını, veremle ve her türlü has- talıkla savaşta tek ve — yeter savaş Olarak kullanmıya — kalkışmâmızdır.. Bütçenin yarısından çoğu Görülme- miş İmara Görülmemiş Kalkınmaya harcanınca verem basiline karşı el- de tatlı dilden başka bir şey kalma- maktır. Bu yüzden de, verem basili- nin yılan olduğunu unutmak Zzorun- da kalınmaktadır. Hal böyleyken D animarkada. veremden ölüm nis- peti binde 7,5 a düşmüştür. A- ma yaptığı verem — savaşında bu memleket her nüfus — başına senede 14 Kuron -2 dolar, harcar. Hollanda- l1 vatandaş ise sanatoryum kuyruk- larında senelerce beklemez, her an yatağı hazırdır. Hollandada sağlık propagandası, yüksek' hayat stan- dardı, hastahane, hekim ve ilâç sağ- landıktan sonra başlar. Orada da sağlık müzeleri vardır ama, Hollan- dalılar onları sırf dede ve babaları- nın hastalıklar karşısında ne derece zavallı kaldıklarım tarihi bilgi kabi- linden öğrenmek için gezerler Yok- sa tedavi görmek için değil! Yüsek hayat yüksek fiyat standardı — yerine politikası güden De- mokrat Parti iktidarından yolları meydanlaş tırmak, meydanları yol yapmak gibi işler için — milyonlara ihtiyacı bulunduğu bir sırada Sene de nüfus başına iki dolar sarfederek verem savaşına girişmesi, yani sene- de 50 milyon doları bu sahada harca- ması elbette beklenemez. Bu P. genel politikasının, hususiyle saglık politikasının hudutlarını aşan bir şeydir. Demek ki Sağlık — Bakanlığının Önemle ele alması lâzım gelen mese- lesi, sağlık propagandası değil, te- min edilecek yüksek hayat standar- dına uygun hastahane, hekim ve ilâç meselelerini halletmektir. Sağ- lık propagandası ise sadece araçları kullanmayı öğretmek gayesini gü- der. İyi hayat şartları, hastananeler tıbbi personel ve kolay bulunabilen ilâçlar temin edilemedikten sonra va- tandaştan hasta olmamasını, başka- larını hasta etmemesini 1stemek ona silâhsız cepheye sürüp arkasından "hadi aslanım" demekten farksızdır. Hele halkının yarıdan fazlasının ku azma bilmediği, kara sevdadan, birçok hastalıkların çarpmasından ileri geldiği zanne- dilen memleketimizde din adamları- nın sağlık işlerine karıştırılmak is- tenmesi, işlerin artık Allaha bırakıl- dıgım gösterir.. Bu hâl aydınlarımı- zı "seyyar müzeler" in faydaları hu- susunda büsbütün karamsar kılmak- tadır. Kısaca, yokların yerine Sağ- lık müzelerini koymak, sağlık eğiti- mine din adamlarım karıştırmak, muzdarip vatandaşlarla alay etmek, ilmi hiçe saymak demekti AKİS, 23 AĞUSTOS 1958