Haftanın İçinden ŞARTLI İ nsanlar tuhaf oluyorlar. Bir vazifenin ifası gerekiyor da biz o vazifeyi, türlü şahsi sebeplerden dolayı ya- pamıyor muyuz, hemen bahanesini keşfediyor ve ken- dimizi mazur göstermek için bin dereden su getiriyo- ruz. Size tavsiye ederim, eğer Demokrat mılletvekılle- Muhatabınız kendiliğinden, sanki soran — varm size siyasi tutumunun izahını yapacaktır. tır ki D. Meclis Grubunun son tebliği bir mecburi- yetin netıcesıdır D. P. Meclis Grubunda İktidarın ic- raatına karşı bir hareket mevcuttur. Kalabalık bir küt- le bu icraatı tasvip etmemekte ve yapılanları beğenme- mektedir. Zaten yapılanları beğenmeğe imkân mı var- d r? Hakıkatlerı herkes gibi, D. P. Meclis Grubunun bir çok âzası -ve bu arada sizin muhatabınız, da gör- : e olmadığı aşikârdır. Devlet idare etmenin kolay olmadığı ortaya çıkmıştır. Üstelik D. P. Meclis Grubunda hemen her- kes samimiyetle kanidir ki başta İsmet İnönü, C. H. P bir ihtilâl partisi değildir. Fakat partinin — içinde iki ü n "sübversif" hareketleri bilerek kuvvetlendırmekted ir. k is- ir. Bun- ların tutumlarının memleket düşmanlarının ekmeğine yağ sürdüğü mesuliyet sahipleri tarafından ifade edilmiş- tir. Bu ifadenin delilleri gerçi açıklanmamıştır ama, vaziyetin kapalı şekilde dahi izahı D. Meclis Gru- bunu dikkatli davranmaya sevketmıştır İktidara ge- lince, onu D Meclis Grubu muma çevirmek niyet Bunun zarureti de ortadadır. Muhalefetin tutumu yok mu? şte o, D Grubunun elini, ayağını bağlamakta, onu hareketsız hale getirmektedir. Ne olur, Muhalefet biraz sesini kesse de, D lis Grubu murakabe vazifesini ye- rine getirse, İktidarı frenlese, yurtta huzursuzlugu arttıran şiddet tedbirlerini teker teker kaldır: M halefet biraz muhalefetten vazgeçse ve o İşi de leti temsil eden" Meclis Grubuna bıraksa, nız nasıl her şey halledılecek hattâ İktidarın başı tu- tumunu değiştirmediği takdirde devrilecektir. Zaten iş bir kere o raddeye gelse, İktidarın başının tutumunu değiştirmemesi bahis mevzuu bile değildir. Kısacası muhatabınız D. P. Meclis Grubundan ittifakla çıkan ve Demokrasiyle zerre kadar a ı bu lunm dığı hu susunda aynı ittifak mevcut olan teblıgı “yüreği kan ağlayarak" imzalamıştır, Büyük Mecliste de Grup ka- rarlarına yüreği glayarak uyacak ve belki de yeni şiddet tedbırlerının alınması ıçın parmağını kal- mıl- dıracaktır. Bunun, mleket huzuruna zararlı olduğunu bile bile.. Ama bu ruh haleti, sadece İktidara münhasır de- ğildir. Muhalefetin kendı iç dertlerinin halledilememe- si de aynı mealde sebeplere bağlan tadır. Bir ğunu söyleyecektir. Onun hafifliklerini, C. H. P. ye verdiği zararları, sırf mevkiinde kalabilmek için bütün teşkilâtı nasıl, tek meziyetleri kendisini tutmaktan ibaret bulunan bir takını kalitesiz insanlarla doldur- maya çalıştığını anlatacaklar, şahsi endişeleri öteki asıl endişelerden üstün tutmanın mahzurunu söyleye- ceklerdir. , sanki büyük bir esef duyuyorlarmış gibi ilâve edeceklerdir: "Ama İktidar bütün toplarını AKİS, 23 AĞUSTOS 1958 VAZİFE bu zata tevcih etmişken, nasıl olur da onu feda ede- biliriz?" Bu zihniyet degışmedıkçe işlerin iyilik istikameti- ni tutması imkânsızdır H albııkı aslında bu, ınsanların bir tuhaf — olmaları Söz hurd Herkes Metin TOKER kendi kapısının önünü temizlerse, sokaklar pırıl pırıl olurdu! Aynı şekilde, herkes kendi vazifesini, başka- larının vazife yapıp yapmadıklarına bakmaksızın ye- rine getirse memlekette ne huzursuzluk kalırdı, ne de halledilemeyecek mesele.. Zaten başkalarının vazifele- rini yapmadıkları sözü de, çok zaman bir bahaneden başka şey değildir ya.. D. Meclis Grubunda eğer İktidarın hatalı yolda bulunduguna samimiyetle kani olanlar varsa ve bu lar memleket menfaatlerini parti mülâhazalarının üs- tünde tutuyorlarsa, son D Meclis Grubu tebliğinin hiç olmazsa ittifakla çıkmaması gerekirdi. Bu tebliğ ittifakla çıktığına göre, hayal etmenin âlemi yoktur. İktidarın tutumunu, bir ayyen gayeye müteveccih şahsi endişeler dolayısıyla fikirlerini söylemeyenler, bu fikirler uğrunda mücadele etmeyenler ve sonra, sizin- le konuşurken gelip "Ama birader, şu Muhalefet de muhalefet etmekten bir türlü vazgeçmiyor ki.." diyen- lerdir. Aynı şekilde, Muhalefet saflarında olan ve Mu- halefetın zararına faaliyet gösteren otları ayıklamayı "bir sonraki Kurultay" a bırakan ateşli muha- lıflerı de anlamaya imkân yoktu bu memleket hepimizinse ve bu topraklar üzerinde bizim, çocuklarımızın mesut, korkudan azade, hür yaşamamızı istiyorsak yapacağımız ilk iş omuzu- muzdakı vazifeyi bir şartlı vazife saymaktan vazgeç- izdir. Bunun kolay olmadığı aşikârdır. Alışkan- lıkların süratle yenilemeyeceğini de herkes bilir. Ana nihayet, bu bir mecburiyettir. D. Meclis Grubunun İktidarı tasvip etmeyen bir mensubunun en tabii vazifesi Meclis kürsüsünde ol- masa dahi Grup kursusunde fikirlerini dile getirmesi, mucadelesını i ile kanaatleri arasında riyle, huyları itibariyle, yetişme tarzları itibariyle, ka- fa teşekkülleri İtibariyle muzir sayılan şahısları bir tas- fiyeye tâbi tutmalarıdır. Aksi, şahıslara tapmaktır. Aslına bakılırsa, Demokrasılerde en büyük tehlike demagoglardı Demag ar akt erini, kuvvet- yağmurun sü urdugu kirlilikler gibi ide Bunu yapmayanlar, boşuna hayale kapılmamalıdırlar, zira herkes kendilerı hakkındaki notu Mü e vermektedır ve kendileri herkesten zının olmadığı hakikati bir kere akıllara girerse yolun en azından yarısı katedilmiş olur. Bunun çaresi ise, gelip size fütursuzca martaval atanların, "Canım, Mu- halefet bırakmıyor ki.." veya "Canım, İktidar bırak- mıyor ki.." diyenlerin yüzüne istihfafla bakmak ve bir kahkaha atmaktır. Ben,öyledeyapıyorum.