geçim darlığı yüzünden ıstırap çe- ken milyonların derdi ön plânda ele alınırsa, memleket huzura kavuşur, P. de şeref payını ala- Yoksa, C. H. P. yi tehditle, ter- -iple yolundan ve mücadelesinden a- lıkoymaga çalışmak boştu. Çünkü C. i büyük kuvvete dayanı- yordu Davalarının haklı oluşu ve Türk Milletinin gitgide kabaran sev- gisi. Teblıg şu sözlerle sona eriyor- du: "C. H ., büyük ve tarihi va- zifesine, hak muzaffer oluncaya ka- dar, adalet muzaffer oluncaya kadar, hürriyet muzaffer oluncaya kadar yılmadan devam edecektir D.P. Yılan hikâyesi Bu hafta gazetelerde D. P. ile il- gili bir tek haber çıktı: D. P. Büyük Kongresi Ekimde yapılacak- tı! Haberi okuyanlar gülümsemek- ten kendilerini alamadılar. Zira D. P. Büyük Kongresinin yapılacağı haberi gazetelerin beylik — haberleri arasına çoktan girmişti ve hangi Ankara muhabiri habersiz kalsa, - gazetesinden — söz 1şıtmemek ıçm hoşuna giden bir tarihi D. yük Kongresinin kararlaşmış tarıhı olarak bildiriyordu. Son havadise göre bütün kademe kongrelerinin E— kime kadar tamamlanması lüzumi D. P. teşkilâtına Genel Merkez ta— rafından tamim olunmuştu. Büyük "Kongre de Ekimde Ankarada, muh- temelen soğuk hava tertibatlı Büyük Sinemada -sahibi C. H. P. devrınde C. H. P. liydi ve sinemasını D. kongresi içın kiraya vermezdi, D. P. devrinde D. lidir ve sinemasını C. H. P. Kurultayı için kiraya vermez- yapılacaktı. beri okuyanların gülümsemesi sebepsiz degildir Zira İstanbul ga- zetelerinin bu D. P. Büyük Kongresi neviinden başka havadisleri de var- ır. Meselâ yaz gelip haberler ke- satlaştı mı, Haziran ayında bir me- sele sutunlard boy gösterir: Yeni- kapı sahillerinde, açıkta denize gi- renler! Temmuz ayı, sinek istilâsı- na karşı Belediyenin hareketsiz ka- lışım tenkid ayıdır. Ağustosta şeh- rin susuz kalmış olması dile dola- nır. Eylülde haber piyasasında tek- rar hareket başlar ve böylece klâ— sik havadisler yerlerini ciddi hava- dislere terkeder. Bu senelerden beri sürüp gıtmektedır. Son zaman- lardaki tek ilâve D. P. Büyük Kon- gresinin de bunlara katılmış olma- sından ibarettir. Hakikaten bu hafta, bazı gaze- teler Büyük Kongrenin Ekimde ya- pılacağını yazarlarken İktidar Par- tisinin köstebek yuvasına — dönmüş Rüzgârlı Sokaktaki Genel — Merke- i oynuyordu ve bir hademe "beylerin nerede olduğu" nu soranlara, gözleri, hayretten açık: "— Yazın beylerin burada ne i- şi var?" cevabını veriyordu. AKİS, 23 AĞUSTOS 1958 A danadaki Amerikalılar Meselesi ir mesele, üzerinde haftalardır ısrar edildiği halde, karanlıkta bı rakılıyor: Adanaya men Amerikan kuvvetleri oraya nasıl gelmiş» lerdir? Bu husus, Büyük Meclisin geçen — toplantısında hükümet adı- na verilen ve Dr. Namık Gedike kıraat ettirilen izahatta mesküt ge- çiliyordu. Sanki böyle bir hâdise olmamıştı, sanki dost dahi olsa niha- yet yabancı askerler topraklarımızdaki bir üsse yerleşmemişti, san- kı Adanalıları bir gece sabaha kadar uyutmayan uçak seslerini An- karada kimse duymamıştı Daha sonra, Muhalefet lideri tarafından açıkça ve umumi efkâr önünde İktidara tevcih edilen bu yoldaki sual de şimdiye kadar selâhiyetli veya makül konuşan ağızlar tarafından cevaplandırılmamıştır. Sadece iktidar organları böyle bir sualin so- rulmasını, mutad veçhile, İnönünün tahrik yaptığının, C. H. P. tara- fından ihtilâl hazırlandığının, Muhalefetin gayrimeşru yolda olduğu- nun delili olanak damgalamışlardır! Böylece C. nin suçları ha- nesine, Karagöz gazetesinin bir yazısından sonra İsmet İnönünün bu suali de alâkalı zevat tarafından kaydedilivermiştir. Şimdi ümit edi- lır ki, bu satırların okunduğu sırada toplantısına başlayacak olan Bü- yük Mecliste hükümet Adanada Amerikan askerlerinin ne aradıkla- rını ve bunların hangi mekanizmanın işlemesi neticesi oraya (geldik- lerini izah lütfunda bulunsun. Zira Adanadaki üs bir NATO üssü olmakla beraber Amerikan askerlerının oraya gelmesinin bir NATO karan icabı olmadığı açık- lanmıştır. Hattâ NATO'nun bundan ancak müteakiben haberdar edil- dıgı de bilinmektedir. Üstelik her NATO âzası devletin her NATO üssüne, istediği anda asker indirme yetkisi olmamak gerekir. Yoksa, Ankaradaki bir basın toplantısında belırtıldıgı gibi, bakarsınız. Yunan askerleri Türkiyedeki bir NATO üssüne, Türk askerleri Yunanistan- daki bir NATO üssüne selâmsız sabahsız inivermişler. Bunun ciddi- yetle bir alâkası yoktur ve mesele halen umumi efkâr bakımından ka- ranlıktadır, mutlaka aydınlanmasına lüzum vardır. Bir noktanın belirtilmesi gerekir: Türkiyenin menfaati icap et- tirdiği hallerde Amerikan askerlerinin yanı başımızda bulunmaları- na hiç kimsenin itirazı yoktur. Hattâ dünya barışı bakımından görü- lecek askeri zaruretleri de bu millet kolaylıkla takdir ed. Amerika- hların Adanaya dostane maksatların dışında gelmiş oldukları ise hiç kimsenin aklının köşesinden dahi geçmemektedir. Amerikaya karşı Türkiyede derin bir sevgi ve emniyet vardır. Fakat milletlerarasın- daki sevgi ve emniyet daima bakım isteyen nadide çiçeklere benzer. Washington'daki idareciler İkinci Dünya Harbini hemen takıp eden günlerde dünyanın dört bir tarafında belirmiş olan bu sevgi ve em- niyetin sırf bir takım psikolojik hatalar yapıldıgı için şurada veya burada nasıl zayıflayıp hırpalandığını, ha "Welcome US" ların "Go Home US" lar haline geldiğini unutmamalıdırlar Türkiyede umumi efkârın Adana meselesi hakkında aydınlatılmasını isteyenler herkesten çok bu endişeyi yüreklerinde — duyanlardır. — Amerikalılar Adanaya bir talep karşılığında mı gelmişlerdir, yoksa oraya inmeyi kendileri mi talep etmişlerdir? İki hükümet arasında karşılıklı bir anlaşmanın mevcudiyeti muhakkaktır, fakat bu anlaşmanın mahiye- ti nedir, hangi zaruretin İcabı olmuştur, bunların bilinmesi lâzımdır. Türk - Amerikan dostluğu aydınlık üzerinde ayakta durabilir ve an- cak o takdirde müsbet işler Zaten bu hâdise üzerine gerekli ışığın dökülmesi niçin şimdiye kadar ihmal edilmiştir, anlamak son derece zordur. Böyle genişlikte bir askeri hareketin elbette ki akisleri olacaktır. İşine geldiği zaman- lar "Muhalefetın tahrıklerınden düşman radyoları faydalanıyor" diye feryat eden nları İktidarın sükütundan aynı düşman rad- yoların nasıl faydalandıklarını niçin göz önünde tutmaz? Mesele bir prensip meselesi olarak ele alındıgı takdirde — yanlış anlamalar hemen bertaraf ediliverir. Türkiy tidar ve Muhalefet bir çok noktada ayrılsalar bile Amerıkaya karşı dostluk duymakta tam mutabakat halindedirler. Orta Doğunun sayısız memleketinde İktidar değışıklığı Batıya karşı tutumda da bir değişiklik doğurabı- lir. Böyle bir ihtimalin Türkiyede mevcut bulunmadığını bilecek ka- bılıyette Amerikan dıplomatlarının memleketimizde vazife gördükle- rini ümit ederiz. Ama bu, Adana meselesi çapında bir hareket hak- kında aydınlık esirgenirse Muhalefet lıderının -en ziyade Türk - Ame- rikan dostlugunun İstikbalini göz önünde tutarak- vaziyet almasına elbette ki mâni değildir. Türkiyede bu vazıyetı İsmet İnönü almazsa kim alacaktır? Hükümet Meclisin bu seferki toplantısında her halde zararlı ih- malini telâfi edecek ve mesele de, aydınlanır aydınlanmaz bir mesele olmaktan çıkacaktır.