nin bulunduğu — binanın kapısından çıkıp Eminönüne doğru ilerliyen iki genç adamdan biri durdu ve büyük bir pişmanlıkla:. — Tuh! İç politikamızın büyük münakaşa mevzularından birini e- saslı şekilde — halledebilirdik.. Tam yakalamıştık. Ya- dedi. Arkadaşı hayretle kendisine ba- karken birincisi izah etti: "— Kasım Gülekin sünnetli mi» yoksa sünnetsiz mi olduğu münaka- şası!" Teklif ötekine de cazip görünmüş olmalı ki iki ahbap . İstanbul gaze- telerinden ikisinin muhabiriydiler - bir ara dönüp, hatırlarına yeni ge- len suali de avukat — yazıhanesinde basın toplantısı yapan mahcup ta- zeye sormayı düşündüler ama, kızın evine gitmiş olacağını hesapladıkla- rından vaz geçtiler. Eee, mahcup ta- ze ailesinden ne derece çekindiğini biraz evvel ihsas etmemiş miydi? Gazeteciler o gün dünyanın en garip basın toplantısında hazır bu- lundular ve bir kısmı, gözlerinden boşanıncaya kadar güldüler. Toplantıyı yapan esmer, kısa saçlı, pat burunlu, — vücudunun alt kısmı üst Kısmına nazaran daha gelişmiş, güzellikle veya cazibeyle alâkası pek az bir genç kadındı. Devlet Hava — Yollarında Zaten kendisinin de, yanındaki ar- kadaşlarının da üzerlerinde mavi e- - beyaz gömlekten — müteşekkil hostes üniforması vardı ve kepleri- ni ellerinde tutuyorlardı. Mahcup taze adını da söyledi, resim çekil- mesi için poz da aldı. Ama gazete- ciler ilk isminin baş harfini yazmak- la iktifa ettiler: B. Gorulmemış top- lantının temi şuydu: C. P. Genel Sekreteri Kasım Gulek 'beni nasıl iğfal etti! Mahcup taze bu işin bü- tün tafsilâtını, her halde basına kar- şı duyduğu geniş sevgi dolayısıyla, hiç bir teferruatı saklamaksızın an- attı. Gazetecıler mahcup tazenin çıp- lak ve "alâka çekici" bir resmini o gün Akşam gazetesinde görmüşler- di. Mahcup taze o resimde pek "iş- tahaver" göründüğünden kendisinin bir basın toplantısı yapacağı Babı- âlide kulaktan kulağa süratle yayıl- mış, -zaten gazetelere telefonla ha- ber de verilmişti-, büyük memnun- uyandırmıştı. Fakat gazeteciler alakalıyla karşılaştıklarında — hayal sukutuna — uğramışlardı. Allahtan mahcup tazenin anlattıklarının "tuz- lu ve biberli" olması, manzaranın doğurduğu bu hayal sukutunu kıs- men izale etti. Bir iğfalin hikâyesi ahcup tazenin anlattıgına göre hâdise —şöyle — cereyan etmişti: Mahçup taze, yanında vefakâr ar- kadaşı -kendisi gibi hostes- C bu- lunduğu halde bir gün — Ayazpaşa- dan otomobille geçerken kaldırımda yürüyen Kasım Güleki görmüştü. AKİS, 23 AĞUSTOS 1958 İki kız "politik sebeplerden dolayı büyük hayranlık duydukları" Genel Sekretere elle işaret etmişlerdi. Açık- göz Genel Sekreter de kendilerine mukabele etmiş ve yanma gelmele- rini istemişti. Bunun üzerine hayran kızlar arabayı savmışlar, "büyük if- tihar duyarak" Kasım Gülekin ya- nına gitmişlerdi. Kasım Gülek de kendilerini evine davet etmişti. Mahcup taze hikayenin burasın- da' Kasım Gülekin evinin bütün hu- susıyetlerını anlattı. Evi bilenler, r B. yi oraya Kasım Gulek gotur— medıyseB nin mutlaka bir "apart- man faresi" olacağı hususunda itti- fak ettiler. Mahcup taze devam etti. Evde' oturmuşlardı. Genel Sekreterin kendilerine pek bir şey ikram etme- diği anlaşılıyordu. Genel Sekreteri tanıyanlar B. nin bu açıklamasının da his olmazsa Kasım Güleki ıyı ta- nıyan biri tarafından B. ye -eğer- B. YURTTA OLUP BİTENLER silââ da Kasım Gülekin yaz aylarında evinde nasıl dolaştığım bilenler tara- -ından yadırganmadı. Genel Sekre- ter B. ye bir duş yapmasını tavsiye etmişti. Gerçi duşla politik tenvir arasında münasebet kurmak kolay degıldı ama, mahcup taze "saflığın- dan" buna da rıza göstermişti. Du- şunu yaptıktan sonra bâr bornoza bürünmüş ve odaya dönüp koltuk üzerine oturmuştu. Mahcup tazenin 'hikâyesinin bun- dan sonrası, — -kendisinin Brigitte Bardot olmaması hariç-, meşhur "Ve.. Allah kadını yarattı"filminin sansür edilmiş kısımlarındaki tafsi- lat kadar bol tafsilata büründü. Ga- zeteciler, işin o faslını yazamıyacak- larını bıldıklerı halde, mahcup taze- nin anlattıklarım can kulağıyla din- lediler. Mahcup taze daha Sekreterle aynı sonra Genel derecede istifadeli Mahçup Tazenin meşhur resmi Bu da bir poz nin anlattıkları hayal — mahsulüyse- fısıldandığını kabul zorunda kaldı- lar. Kasım gülek orada, iki hayranı- na, dans teklif etmişti. Kızlar kabul edince de pikaba Mambo İtalyano plâğını koymuştu ve dans edilmişti. Dans dansı takip etmiş, kızlar Gü- leke yalnız politikadaki değil, dans- daki maharetinden — dolayı da hay- ranlık duymaya başlamışlardı! Son- ra mahcup taze ve arkadaşı gitmek için izin istemişlerdi. Fakat Genel Sekreter mahcup tazeden daha kal- masını, kalmazsa arkadan yalnız gelmesini rica etmişti. B. "O kadar ısrar etti ki, dayanamadım" dedi. İhtimal ki, saf bir genç kız olduğun- dan, Gülekin kendisini niçin C. H. P. ye rey vermek lâzım geldiği husu- sunda tenvir edeceğini sanmıştı. B. Gülekin evine yalnız geldiğinde se- vimli Genel Sekreteri yeşil bir şort- la bulmuştu. Mahcup tazenin verdiği bu taf- "hasbihal" lerde bulunmuştu. — Zaten ilk ziyarette "işin farkına vardığın- da bağırıp evin tenhalığı - dolayısıy- la sesini işittirememiş olması kar- —ısında Gülekin arzusuna ram oldu- u" için ziyaretlere devamda mah- zur görmemişti. FFakat bu sırada "hadıseyı ailesinin duyması" endişe- si yüreğine düşmüştü. İşte ihtimal ki simdi, sırf bu endışenın neticesi basın toplantısını yapıp "içine sokul- dugu vaziyeti" umumi efkârın bilgi- sine arzediyor ve gene bu endişe ne- ticesi, gazete — fotoğrafçılarına poz Verıyordu Zate iki gun evve savcılığa resm ederek "Kasım Gülek tarafından iğfal edil- diği"ni — bildirmiş, hakkının korun- masını Adaletten talep etmişti. Ada- let, mülkün temeli değil miydi? Mukabil taarru Hâdise, bahis mevzuu Kasım Gülek olduğu için geçen haftanın sonun- da derhal "günün hâdisesi" oldu. Ha- 15