C E M Yakası satenli siyah — kurvaze bir smokin giymiş asık çehreli, kır- laşmış saçlı adam, muayyen bir te- şebbüsten çok fazla kâr sağlamayı hayal edip de, sonradan masrafı da- hi kurtaramamanm asabiyet ve telâ- -1 içinde önündeki mikrofonu unuta- rak yüksek sesle "Ver şu vazoyu be kardeşim, ver şu vazoyu" diye ko- nuşunca birden yükselen bir kahka- ha tufanı ile karşılaştı. Hadise geçen haftanın sonunda cumartesi — gecesi saat 23.30'da Açık Hava Tiyatrosun- da onbeş memleketin güzellerinin ka- tıldığı Avrupa Güzellik Müsabaka- sında cereyan ediyordu. Smokinli a- dam, Avrupa Güzellik Komitesi Tür- kiye Temsilcisi İzzet Aykol'du. Ay- kol yükselen kahkahalara — aldırma- dan devam etti: "Efendim, — şimdi Gazeteciler Cemiyeti İkinci Başkanı Osman Nebioğlu, Türkiye temsilcili- ğinin hediyelerini derece alan güzel- lere dağıtacak. Birinciye bir gümüş şekerlik. İkinciye bir bakır vazo. U- çüncüyeee..." İzzet Aykol cümlesini bitirememişti ki hazurundan biri o- turduğu yerden bağırdı: "Yok daha neler, bir Şakir Zümre sobası!" A- çık Hava Tiyatrosu bir defa — daha kahkahalara boğuldu. İkinciden De- finciye kadar derece alan güzellere de ikinciye verilen vazonun birer eşi veriliyordu. 17.5 lira kıymetinde hiç bir sanat ve hatıra kıymeti olmayan alelade bakır vazolar! Türkiyede ikinci defa — yapılan Avrupa Güzellik Kraliçeliği müsaba- kası, zincirleme organizasyon fiyas- koları halinde cereyan etti. Yüklü ve yıpratıcı program daha ilk gününden bir kenara atıldı. Ama bu 19 yaşın- daki Yeşilköylü güzelimiz Ezel Ol- cay kadar, muhtelif iklimlerden şen- lenen Istanbula gelen ondört dilberin İ Y E T de* baş şikâyeti oldu. Müsabakanın gerçek gayesi unutulmuş, organizas- yon bir teshir şekline — dökülmüştü. Aslında Avrupanın onbeş en güzel kızı olması gereken güzeller, mayola- riı koltuklarının altında — İstanbulda semt semt, Anadoluda şehir şehir do- laştırılarak bir ticaret seyahatine çıkarılmışlardı Fakat bu gayretkeş- lik hiç de müsbet bir netice verme- miş, astronomik duhuliye ücretleri -20, 25, ve 40 lira- insanların ka- zıklanmağa müsait bir psikoz içinde bulundukları Kurban Bayramına rağmen ancak bin kişilik bir kala- balık toplayabilmişti. Açık Hava Ti- yatrosunda toplanan bu bin kişinin ekseriyetini de bakkal, kasap, manav gibi devrin en fazla kazanan züm- resine mensup insanlar teşkil edi- yordu. O gün Açık Hava Tiyatrosun- da tek fikir işçisine bile rastlanma- dı. O kadar ki İstanbul sosyetesi da- hi bu müsabakaya rağbet gösterme- mişti. Davetiyesi tek kişi için 80 lira olan Hilton Oteli havuzu kenarında- ki baloda ise sadece 65 kişi bulundu. Huri misali güzeller, İstanbula ayak bastıkları dakikadan Türkiyeyi terkettikleri dakikaya kadar yakı- şıklı züğürtler, zengin geçkinler ta- rafından bir abluka altına alındılar. Buna rağmen çapkınların ellerine ge- çen, hüsrandan başka birşey olmadı. Zira her güzele İstanbulun — maruf Ahlâk Zabıtasına taş çıkartacak de- recede başarılı temsilciler refakat e- diyordu. Çapkınlar arasında en bü- yük başarıyı şöhretli, hem de Eldo- rado tipi 1958 modeli Calillac'lı An- karalı genç avukat Ferda Kahraman elde etti. Fakat onunki de göz ban- yosundan veya el sıkışmasından ile- ri gidemedi. Güzellere yapılan sayı- sız kokteyl parti davetlerinden sade- Güzeller Lidoda Seçmesi — güç AKİS, 5 TEMMUZ 1958 Fransız güzeli Avrupayı temsil edebilirdi.. ce Kahramanınki kabul edildi. Genç avukatın İstanbulda iken ikameti a- det edindiği Hilton otelinin günlük ücreti -servis hariç- 350 lira olan. Karadeniz dairesinde verdiği — kok- teyl hem kendisine pek sükse sağla- mış hem de pek muhteşem olmuştu. Diğer çapkınlarsa soluğu müsabaka- da alarak gözlerini "cilalamakla" ik- tifa etmeğe mecbur kaldılar. Müsabakanın maksadının çok taş- tığını gören bazı güzeller programa itiraz — ettiler. Sırf bu — yüzden programın İzmir faslı iptal edildi de İzmirlilerin gözleri nurlanmaktan mahrum kaldı. Aykol, merkantilist bir tasarruf zihniyeti yüzünden na- zeninleri İzmire ve Ankaraya otobüs- le götürmeğe — kalkışmıştı. — Fakat temsilciler Aykolu canlarına kas- tetmekle itham ettiler de otobüs ye- rine uçak yolculuğunda karar kılın- dı Güzellerle Aykol arasında ilk ih- tilâf, İstanbula ayak basıldığı akşam patlak verdi. Güzeller, Aykolun sağ- layacağı reklâma karşılık tenzilâtla kiralanan kuytu mahaldeki bir otel- de odalarda ikişer ikişer yatmak is- tememişlerdi. Otel o kadar kuytu bir mahaldeydi ki, güzelleri hava ala- nından getiren otobüs buraya gire- memiş de güzeller köşe başından otele kadar ellerinde bavulları ile yürü- mek zorunda kalmışlardı. Nihayet cumartesi olmuş ve mü- sabaka günü gelip çatmıştı. — Açık Hava Tiyatrosunda yapılan konuş- malar, mikrofondan B. M. M. Başka- nı Refik Koraltana yapılan lar, güzellerin tuvaletlerle geçişi fa- sıllarınınbulunduğumüsabakanınsı— kıcı ve fuzuli tarafları da mazi ol- duktan sonra sıra mayoyla — geçişe geldi Nefesler tutulmuş, — gözlükler 29