Okuyucu mektupları Mimari hakkında Fikir ve politika — dergilerimizde olsun, sanat ve edebıyat dergı— meslek dergilerinin inhisarında kal- mıştır. Edebiyat, spor, tiyatro, si- nema, moda bahislerinin — yanısıra şimdi AKİS mimari ile halk ara- sında bir köprü kurmağa başladı. Buna en çok sevinen hiç şüphesiz benim. Abdullah — Kuranın faydalı başarılı çabası yayınlarının da bu alanda ogretıcı, aydınlatıcı olmasına yol a Tahir Pamir - İzmir hakkında Sanat Sevenler Kulübünde yap- tığım konuşmaya ilgi duyan AKİS'e teşekkür ederim. Ancak bu konuşmayı yapmamdaki sad ve bir sözüm yanlış aksettırıl— mi Tiyatro İlk toplantıda bulunanların he- men hepsi "Türk tıyatrosunun ha— lâ yazarsız olduğunu" i lerdi. Hâlbuki modern Türk tiyatrosunda vardır. Fakat çok çabuk unuttuğu- k muz, kendi değerlerimize duda bükerek baktığımız, hele hiç a- raştırmadığımız — için, bu isimler. Çok yakın geçmışın karanlıklarına karişmışlardır Unutulan ve in- kâr edilen — tiyatro yazarları de- ğil de, meselâ ilim adamları ya- hut sporcular yahut ü kabullenmek. Türk Tiyatro — tarihi, bir kaç eksik deneme hâriç, araştırılma— . 50 yıl önceki metinleri bil- zıl gibi mış ısımlerı atlıyoruz. kafa, kulaktan dolma bı]gı ıle baş- kalarının kanaati ve evki ile hüküm vermez. Dava budur. Son olarak bir lirtmek isterim. Goldoni ile Vefik Musahipzade Celâli miştim. hususu da be- Konuşmamda Paşayı — değil, mukayese et- Turgut Özakman — Ankara zik bir şekilde de idareye muvaffak olmanız dolayısıyla tebrıklerımı lüt- fen kabul ediniz.. "Bunun yalnız sizin şahsi mezıyet ve liyakatiniz sayesinde tahakkuk ettiğini hazır bulunanların hepsi gibi ben de tak- dir etmiş bulunuyorum-., "Mües- sir ve adil şekilde riyasetiniz..." Ve nihayet bir tane daha: "Çok muhte- rem meslektaşım Bay Onat, ümit ederim ki tam sıhhat ve afiyete ka- vuşmuşsunuzdur... Gerçekten tevazuun — böylesi de görülmüş ve işitilmiş değildi! Dertler, dertler, dertler... çılış konuşmasını Cumhurbaşka- nından başlayıp — protokol sırası- na göre şekerci Hacı Bekire kadar teşekkürler sıralayıp - tamamlayan Onatı en fazla hırpalayan konuşma- yı, İzmir Tabib Odası Başkanı Dr. Lebit Yurdoğlu yaptı. Yurdoğlu di- Dr. Ahmet Rasim Onat Kokteyle — buyurmaz — milsiniz? yordu ki: Merkez konseyinin faali- yet raporunda Allahlık İşçi Sigorta- ları Kurumunu ıslah, enseye daya- nan tabanca namlusu haline gelmiş ilâç ve sıhhi malzeme buhranını gi- dermek için yapılmış tek bir teşeb- büsten dahi bahis yoktur. Modern Türk tıbbı, hastayı büyücüden ve so- fudan kurtarmıştı Fakat şimdi has- ta "nasıl olsa yazdığı ilâç eczanede bulunmuyor" diyerek artık hekime gelmiyor, yeniden softa ve büyücü- Bir adam bir yaralasa mahke- sürünüyor. —Halbuki memleketteki ilâç buhranı binlerce, milyonlarca insanin hayatım tehdit altında tutuyor, Türk Tabibler Birli- ği, yedek parça isteyen şoför, ham madde isteyen kalaycı kadar dahi sesini duyuramıyor. Hekim veya diş doktoru, bürokrat ve idareci zihni- d yetin elinde memurlaştırılmakta, devlet kapısına — muhtaç edilmekte- dir. Bir takım zenginler en basit bir safra kesesi ameliyatı için binlerce liralık dövizle Avrupalara, Amerika- lara giderken, 25 milyon Türk bu- rada ilâç ve sıhhi malzeme buhranı ile başhaşa ecel teri döküyor. İşçi Sigortaları Kurumunda hastalar te- davi değil idare ediliyor. Hasta he- kimi, hekim de hastasını seçebilme- lidir. Bürokrat ve idareci Zzihniyet- ten cemiyeti ve hastayı kurtarmak lâzımdır. Yurdoglundan sonra konuşan ha- tipler ise, "Ölü gözünden yaş, Sağ- lık ve Sosyal Yardım Bakanlığından iş çıkmaz, kendi dâvalarımızı bizzat halledelim" dediler. İşçi Sigortaları Kurumunun hekimleri, istismar et- tiği, meselâ bir idrar tahlilini 75 ku- ruşa yaptırdığı ileri sürüldü. Böyle bir mevzuatı hazırlıyanların acaba on İliraya idrar şişesini elleriyle tu- tup tutmayacakları Bay- kam, her zamanki gibi. aleniyet me- selesi üzerinde durdu. Türk Tabibler Birliği dâvalarını açık bir şekilde cemiyete mal edememişti. — Büyük Kongrenin yapıldığı binanın kapısı- nın önünde bir tek kırmızı plâkalı a- rabanın bile bulunmaması iddiaların en. bariz deliliydi. Problemler cemi- yete mal edilince hal çaresi bulmak kolaylaşırdı O bilhassa B. deki 63 hekim milletvekili başta olmak üzere idareci ve politi- kacılar cemiyete mal edilmiş tıb dâ- vaları üzerine eğilmeğe mecbur ka- lacaktı Baykam, Büyük Kongrenin öğle yemeği tatilini altmış dakika olarak ilân edince itiraz sesleri yükselti. Sefaletten, yokluk ve ıstırap çembe- rinden bahseden delegeler arasından biri "efendim, en yakın lokanta Kon- yalı, oraya da sadece buradan gidiş geliş altmış dakika sürer" diye ba- ğırınca, hemen g herkes, hassaten Büyük Kongreyi takip eden gazete- ciler, bu lüks sınıf âşevinin adını sarf eden dudakların sahibini gözle- ri ile aradılar. Ama aradıkları sür- prizle karşılaşamadılar, — zira — du- dakların sahibi Dr. Onat ve arkadaşları mevkilerini bir sene daha işgal edeceklerdir. Böyle bir mazhariyete, Türk Tabib Odaları Kanununun himmeti ile eriş- mişlerdir. Çünkü Türk Tabib Odala- rı, mevzuata göre her sene büyük kongre toplar, fakat Merkez Konse- yini iki senede bir yeniler. —Yoksa altıncı Büyük Kongre mukarreratını bile tatbik edemeyen Onat ve arka- daşları, çoktandır Merkez Konseyin- de misafir haline gelmişlerdir. Yedinci Büyük Kongrenin bir a- vuç delegesi meyus, ümitsiz kongre- yi terk etti. Zıra dertlerıne deva bul- ması alemdarlarında değişen tu. Aynı sistem, prensip ve zihniye- tin acıları oniki ay daha çekilecek, yazışma yoluyla icraat devam edip gidecekti! AKİS, 5 TEMMUZ 1958