Kıbrıs Hareketten lâfa ayramın ilk iki günü Türkiye- nin her tarafında pek çok kim- se, saat akşamın beşini — geçtiğinde radyosunun düğmesini heyecanla çe- . İstanbulda Federasyon kupası- nın finali oynanıyordu. Galatasaray ile Beşiktaş arka — arkaya iki gün Mithat Paşa stadyumunda karşılaşa- caklardı ve kazanan kupayı alacak- tı. Bu kadar mühim bir maçı radyo- lar elbette ki naklederlerdi. Fakat cumartesi günü de, pazar günü de düğmeye el atanlar hayal sukutuna uğradılar. Radyolar maçı nakletmi- yorlardı Hâdise — itirazlara ve tenkidlere ting salgını" da Kıbrıs — meselesine karşı olan alâka sanki bezginlik ha- line gelmiş gibi bir his — uyandırdı. Üstelik bir çok yerdeki toplantıya pek az sayıda vatandaş katıldı, be- le mitinglerin sonunda, sıcağın tesi- riyle meydanların tamamıle boş kal- dığı görüldü. Bu sırada, "Ya Tak- sim, Ya Ölüm" parolası bile ciddiye- tini kaybederek biraz fazla ağıza düştü. Eğer radyo, geç kalmış bir gayretkeşlikle her toplantıyı aynen vermek hatasına kapılmasaydı bu, elbette ki böyle olmayacaktı. Açılan müzakere kapıları albuki —Kıbrıs meselesinde bu hafta manzara bir kere daha de- gışmıştı Bu bakımdan bizim de ye- ni vaziyete uymamız, hadiselerin ge- YURTTA OLUP BİTENLER Hakiki durum Geçen hartanın ortasında, Avam Kamarasının Kıbrıs mevzuunda yaptığı umumi müzakere, dünyanın bu ilk parlamentosunun — şöhretine layık bir şekilde cereyan etti. Konuş- malar ve tenkitler son derece ölçülü oldu. Gerek İktidar, gerek Muhale- fet partisinin Türkiye veya Yunanis- tanda yeni ümitlere yol açacak söz- lerden dikkatle kaçındığı hissedili- yordu. İşçi Partisi sözcüsü Callaghan'ın Yunanlılar lehine yaptığı — tenkitler, teferruata taallük ediyordu. İşçi Par- tisi, iki ayrı Cemaat Meclisi teklıf'ı Adalılar ile Yunanistan ve Tür arısında bağlar tesisi fikrini pek be— ğenmemişti. Ama bu noktalar üze- — Menderes - MacMillan - Karamanlis — Barika-i yol açtı. Bir kupa finalini nasıl olur da radyo naklen vermezdi? — Böyle şey olur muydu? Gurultu çoğalınca radyo idaresi bir açıklama yapma zorunda kaldı. "Elde yeter sayıda teknik eleman bulunmadığından ya- yın yapılamamıştı; teknik elemanla- rın hepsi Kıbrıs mitinglerinin üç rad- yoda birden naklen yayını işiyle va- zifelendirilmişti." Hakikaten bütün bir hafta, he- men istisnasız her gün, öğleden son- ra radyolarını açanlar bir köşede ya- pılmakta olan bir Kıbrıs mitinginde seslerini Peyami Sefanın bile beğen- mediği hatiplerin aynı sözleri tekrar- ladığını duydular. İşin üzücü tarafı şuydu: İstanbul, Ankara ve İzmirde- ki muhteşem mitinglerin insanın ha- kikaten tüylerini diken diken eden havası bu yüzden kayboldu ve mü- balâğa edilen her hareket gibi "mi- AKİS, 5 TEMMUZ 1958 hakikat, - müsademe-i rektirdiği tutumu takınmamız lâzım- dı. Maalesef hariciyemiz, senelerden beri, bilhassa Kıbrıs meselesinde vi- tesi zamanında değiştirme işini — bir türlü beceremiyordu. Herkesin vite- si üçe takıp süratle yol aldıgı sıra- da biz birden ikiye yeni geçiyor ve uzun müddet orada kalıyor, herkesin vitesi bire takıp yokuşları kolaylık- la aldığı sırada biz üçüncü — viteste bocalayıp duruyorduk. Nitekim bu hafta içinde Kıbrıs meselesi gösteri ve miting safihasından çıkıp dıplo— matik temaslar safhasına girmiş bu- lunduğu halde harıl harıl meydan toplantılarını teşvik ediyorduk. Bu- na.mukabil siyasi gelişmeler bizi da- ha az ilgilendiriyor, gazetelerimizde bile baş sütunları ciddi haberlerden ziyade iri laflar işgal ediyordu. Hal- buki ortada basiretli davranmamızı gerektiren hadiseler vardı. efkârdan — doğar rinde fazla ısrar edilmedi ve MacMil- lan'ın da şükranla belirttiği gibi ih- tiyatlı konuşuldu. İşçiler, mazide o- lan bitenleri zikretmekten kaçınan İktidar partisini müşkül duruma dü- şürecek eski defterleri karıştırma cazibesine mukavemet etmesini bil- diler. "Teferruata muteallık sualle- re cevap vermiyeceğini" söyleyen MacMillan'ı sıkıştırmaya da kalkış- madılar. İktidar ve Muhalefetin Kıbrısla alâkalı esas meselede hemfikir ol- dukları görülüyordu. Her iki parti de Adalıların ve ilgili üç hükümetin menfaatlerini telif edecek bir — hal şekline taraftardı. Her. iki parti de 1958 yılının ortasında Yunanistan ve Türkiyeyi tam manasıyla tatmin e- decek bir çare bulmanın imkânsız ol- duğunu teslim ediyordu. Bu durum- 11