5 Temmuz 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

5 Temmuz 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER dirler. Yani, İstanbulda cereyan e- den muhakemeyi takip etmek iste- yen bir ordu mensubunun en az tuğ- general rütbesinde olması gerekmek- tedir. Zira sanıklar arasında kıdemli albaylar vardır. Bütün — bunlar ve bunlara benzer formaliteler yuzun- den Harbiyedeki muhakemenin sa- fahatını pek az dinleyici takip ede- hildi Bu dinleyiciler arasında bilhas- muhbir binbaşının — akrabaları dıkkatı çekiyordu. Sanık dokuz subaydan sekizinin -dokuzuncusu Samet — Kuşçudur- a- vukatlarının sayısı yırmıbeştır ve unlar yı münavebe ile takip etmektedirler. Devamlı olarak her çelsede hazır bulunan tek avukat İlhami Sancardır. Muhbir Binbaşı Samet Kuşçu daha ilk celselerden birinde yalnız hâkimler heyetını red- detmekle kalmamış, bizzat kendi a vukatını da reddetmiştir. Bunun üz rine avukatı Samedi müdafaa etmek— ten vazgeçmıştır Samet Kuşçu, ken- dısının mahke me huzurunda hem sa- nık, muhbir, hem de müdafi sı- fatıyla bulundugunu ileri sürmekte ve bu bakımdan üç söz hakkı iste- mektedir. Halen mevkufiyeti devam eden tek sanık olan muhbir Samedin mahkeme —huzurundaki bu ve buna benzer bir takım hallerı, sinir hasta- hkları üzerinde ihtisa sahibi bazı kimselerce — hezeyanı ıtısat'ı vasıflandırılmakta ve adil tıbba sev- ki ile müşahed altına — alınması gerektiği ileri sürülmektedir. Yedi aya yakın zaman — mevkuf kalıp, Kurban Bayramının hemen a- rifesinde edilen sanık e- mekli lerde C arkadaşı bundan sonraki duruşmala- ra gayri mevkuf olarak katılacak- lardır. Bilindiği gibi bu dâvada sa- nıklardan Cemal Yıldırım ve Samet Kuşçu için Orduyu isyana teşvik" isnadı ile asgarı beş yıllık, geri ka- lan yedi subay içinse "Orduda fesat yaratmak" isnadıyla azami beşer se- nelik hapis cezaları talep edilmişti. Dâvanın halen ifadelerine müracaat edilmemiş dört şahidi vardır. Bun- lar da mık Gedik, Şem'i Ergin, Milli Savunma Bakanlığı Hukuk İş- leri Başkanı Tümgeneral Arif Onat ve halen Niğde Vali Vekılı olan Hay- rettin Nakiboğludur. Bu —şahitlerin de diğer şahitler gibi İstanbula celp edilerek ifadelerine müracaat edil- mesi ileri surulmuşse de bu talep ka- bul edilmemiş ve bunların ifadeleri- nin bulundukları yerlerdeki Askeri Mahkemelerce istinabe suretıyle a- lnmasına karar verilmiştir. Dâvanın umumi seyri, duruşma- ların bir aya kadar bir neticeye bağ- 10 Cemal Yıldırım ve arkadaşları Sabrın sonu selâmettir! lanacağı kanaatini — doğurmaktadır. Adalet er veya geç tecelli edecek, durum aydınlığa kavuşacaktır. Böy- lece seçımlerle ılgili meşhur “Bâlâ yolu suikastı", "Gaziantep te sivil harbe teşebbüs" ve "İstanbulda or- duyu isyana teşvik" gibi dehşetengiz isimler taşıyan hadiselerin mahiyeti anlaşılmış olacaktır. Bunların her bi- ri hakkında seçimleri hemen takip eden günlerde esaslı vaziyet almış olan İçişleri Bakanı Doktorun duru- mu da bu vesileyle ısıl ışıl aydınla- nacaktı Asayiş Bakan politikaya dalınca... B u haftanın başında, Bayram gün- lerinde, Güney hududunda bir çok koy korkulu günler geçirdi. Köyle- rin ekserisi Mardine bağlıydı. Di- yarbakıra bağlı bazı köyler de dirgin — oldular. Hiç beklenılmedık saatlerde _ıandarmalar buraları bası- yor, ellerinde, emniyetleri açık tü- fekler olduğu halde arama yapıyor- lardı.' Halk izbelerden dışarı çıkarı- hyor, izbelere giriliyor, her tara alt üst ediliyor, erkekler ve kadın- lar ciddi —olarak sıkıştırılıyordu Bizzat İçişleri Bakanı Dr. Namık Gedik, İçişleri Bakanlarının Başba- kanların mütemadiyen yanında bu- lunmak, onlara telkinler yapmak, onların dış dünya ile temaslarım te- min etm aşka da vazifeleri bulunduğunu duşunmuş ve asayişin son derece bozulduğu güneye inmiş- ti. Daha doğrusu, Başbakan tara- fından oraya gönderilmişti. Güneyde dört başı mamur çeteler bir müddet- ten beri cirit atmaya, büyük soygun- lara girişmeye başlamışlardı. Ankarayı telâşa veren hâdise ge- çen haftanın başında Mardin ile Dı yarbakır arasında cereyan etti. Yüz- leri maskeli haydutlar şosenın Bey- han köprüsü — mevkiinde r tuttu- lar ve yedi vasıtanın yolunu fütur- gittiler. Sanki civarda bir kov- boy filmi çevrılıyordu Üstelik hâ- dise mahalli Mardine 25, Diyarbakı- ra 65 kılometre mesafedeydi, — bir buçuk kilometre ötede Jandarma ka- rakolu, üç yüz metre mesafede de Karayolları şantiyesi vardı! Fakat hâdiseler o kovboy filmin- den ibaret kalmadı. Gene kovboy t'ılmlerınde olduğu gibi dağlarda ya- futursuzlukla Urfaya indi ve haraç almak iste Başkanını sokak ortasında tabancayla vurup öldürdü. Zaten halk Mehm Polat adındaki o uyuz eşkiya yuzunden uzun Za- mandır dehşet içinde yaşıyor, fakat ilk cinayetini bir kan davası uğru- na işlemiş olan sıska, tüberküloz haydut bir türlü ele geçirilemiyordu. Üçüncü kovboy filmi, gene Suri- ye hududu civarında cereyan etti. Bu sefer atlı kaçakçılar hep o fü- tursuzluk içinde hududu — geçerken karşılaştılar, müsademe düştü. Kaçakçıların bir yeye atladı, diğer bir kısmı Türkiye- de kayboldu. Ankarada tepki .. ç vahim hâdisenin birarada vu- kuu geçen haftanın ortasında An- karada tepki yaratmaktan geri kal- madı. Muhalefetle uğraşmak ıyıydı ama, asıl eşkıyalarla uğraşmak İçiş- leri Bakanlığının vazifesiydi. Mey- danı boş bulanlar azıtmışlardı. Dr. Namık Gedik büyük bir süratle gü- neye sevkedildi. Ayrıca askeri bir- likler harekete geçti. Bunların tesiri bu hafta içinde göründü. — Evvelâ Uyuz eşkiya M Polat saklan- dığı mağarada kıstırılıp — yakalandı ve. Urfaya getirilip bizzat Bakan ta- rafından halka teşhir olundu. Urfa o gün bayram yapıyordu. Yol soy- guncularının üçü de ele geçti. Öte- kiler takip ediliyordu. Suriye hudu- du sıkı şekılde kapatıldı. Kaçakçıla- n da peşine düşüldü. Hadıse, sene- lerdır cereyan eden ve D. P. edebi- yatında 'Özalp faciası" , "Karaköprü faciası" diye adlandırılan hâdisele- rin eşiydi. kaçakçılar, besleniyorlar, pılacak şey, b pıldığı gibi şüpheli köyleri basmak, şüpheli şahısları fena hakle sıkıştır- maktan başka şey değildi. Nitekim gosterışlı şekılde harekete geçilince güneydeki sum halk rahatladı. Urfa Valisi ışının Muhalefet partısı başkanı dogmek Içışlerı Bakanı işi- nin İnönünün evi civarına polis ve fotoğrafçı sevketmek olmadığını an- ladıklarında azan eşkiyalar pek âlâ yola geliyorlardı. AKİS, 5 TEMMUZ 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: