Okuyucu mektupları eçen hafta AKİS'te Karacanın bir mektubu çıktı. Ben de Mu şer, onar lütufta bulunduğunuz, he- le son ay buna bile ihtiyaç hisset- meyip 150-200 lira ile ağzımızı ka- pamak ıstedıgınız yazılmış - mese- lâ bana 335 lir. iz de buna ıçerlemış, oturmuş bir cevap dokturmuşsunuz Çok gü- zel, çok m Ama mektubunuzda gereken nok- talara cevap vermeyip işi beylik kalem oyunlarına dökmeniz, işaret edilen noktalara erkekçe; hayır, ben Salihin de, Kâmuranın da, Gül- rizin de paralarını günü —gününe verdim. Makbuzlar elimdedir. İşte tarıhlerı işte numaraları dı— lirasıdır- O 200 lira da alacaklıya odenmış ir de- rnek fırsatını kaçırd ınızi farket miyor musun den alacakları vardır ve bu hâlâ ö- denmemiştir. "Kâmuran Bey ise Anne Frank da Peter rolü için; rejisörün tavsi- yesi ile, delikanlılık çağını çoktan geride bırakmış, oldukça iri kıyım gövdesini ufacık bir çocuk haline sokmağa katlandığı için angaje e- dilmiştir" diyorsunuz. İlahi Bay Karaca Kâmuran Yü- ceyi size bır rejisörün, -yani halde- anlayan bir rejisörün tavsiye etme- sinden tabii ne olabilir? Sonra: "delıkanlılık çağını çok— sahnemdeki ! demişsiniz. Gerçek bir aktör için, dört ayı sizin tiyatroda bilıyor musunuz? mülümün dere- cesine hayretinizin bir ifadesi ben- ce. Teşekkür ederim. Kâmuran Yüce -İstanbul AKİS, 14 HAZİRAN 1958 T 1I İstanbul Oda Tiyatrosu da Tiyatrosu ikinci oyununa mevsimi kapadıktan sonra Ka- dıköy Süreyya Sinemasında başladı Alışılmış ılk gecelerden ayrı bir ha- va taşıya temsilin önemli deği- şikliklerınden bırıncısı, tiyatro sever seyircilerin ortalarda — görünmeyişi, ikincisi de; pantalonlu küçük hanım- ların salına salına yürüyüşleriydi. Öteki - The Second Man - ü perdelik bir Amerikan komedisi, S. Behrman yazmış, oglu da dilimize çevirmiş. Tercüme o kadar başarılı idi ki, seyirci sahne- Altan Karıaş İyi oyun, kötü teferrüat de konuşulan dilin tabiiliğine, biz- denliği hayran kalıyordu. Esprile- rin karşılıkları ıyı bulunmuş, dialog- larda duru bir türkçe kullanılmıştı. Ama ne yazık ki pıyesın sudan a- lışılmış bir konus ardı: Sto ley, kadınlardan aldığı para ile geçinen, zengin bir kadınla evle- nebilmek peşinde koşan gayesiz, çap- kın bir hikayecidir. Arkadaşı Austin ise onun tam aksine, çekingen bir fizik bilginidir. O kadar çekingendir ki nişanlısı Monica'ya bile sevgisini söyliyemeyip, karşısında şaşırıp kal— maktadır. Her b u halin: şikâyet eden Austıne, Stoley yol göstermekte, kadınlara karşı nasıl davranmâsı gerektiğini öğretmekte- dir. Ailesinin ısrarı üzerine nişanlan- dığı —Austin'i sevmeyen Momca da YA T R O Stoley'ı sevmektedir. Stoley'e itiraf ettiği z kendisini sevdiğini öğrenir. Fakat Stoley çabuk kendisine gelir, bu ih- tirasın, tasavvurlarını altust edeceği- Monica aşkını aman, onun da ni düşünerek, Monica'ya bu ışten vazgeçmelerini — söyler Monıc a'nın evden ayrılmas dan sonra tesadü- fen oraya uğr yan Austin nışanlısı— nın eldıvenını divanın üzerinde bu- lunca, — kafasında olayları bağlayarak — aldatıldığını Vs... bırbırıne zanneder Oyunu sahneye Mücap Otflu- oğlu koymuş. Ama program mecmuası mevcut olmadığı için bu hususta kesin konuşm Ofluoglu zaman zam aman — “Misafir"in — mizansenlerini tekrarlamakla kome anlayışının hareketli bir tempodan ileri gıdeme— dıgın ve iyi bir sahneye koyucu ol- sı için biraz daha beklemesi lazım geldıgını göstermiştir. Bilhassa oynadığı Stoley rolün- de sahnede gidiş gelişleri, omuzları- nı hafif kaldırıp anı duruşları — sık sık pantalon çekmesi ve hele telefon başında şarkı rnırıldanmasıyla re- jisör olarak evvelâ "Misafir" sonra "Arsenik"i hatırlatıyor, aktorluk ta- rafı ile de bu hatırlatma ta "Yarış"- a kadar iniyordu. Bu bakımdan Oflu- oğlu iyi bir rejisör olmak veya iyi bir aktor sıfatına hak kazanmak ar- zusunda orsa; ya sahneye koyduğu pıyeslerde oynamamak ya- hut da oynadığı piyeslere başka bir rejisör bulmak kararını almalıdır. Ken dısınden istikbalin Türk Tıyatrosu yacağına inanmak lâzımdır. Mücap Ofluoğlunun bu iki işi bırden başar- ma gayreti kendi kendini tekrardan başka bir hataya daha düşmesine sebep oluyor: Ofluoğlu temponun komedideki ehemmiyetine inandı- ğından olacak gerek konuşmasında- ki sürat, gerek karakterindeki zora- ki çevıklıkle Münir Özkulu hatırlatı— yor. Tabii bu hatırlatma da t - raftan Mücap Ofluoğlunun aleyhı— ne işliyor. Altan Karındaş; — genç delişmen "Monia"yı Ofluoğlu ile tezat teşkil eden bir kolaylıkla canlandırdı. Ton- ları samimi, jest ve mımıklerı rahat- tı. Yalnız ara sıra mübalâğaya ka- çryor, biraz daha ağır ve sakin oy- nanması gereken sahnelerde sempa- tik görünmek uğruna aşırı hareket ler yapıyordu Ama bu ufak eksik- likler iyi oyun golgelemıyecek kadar teferruatta kalıyor. Temsilin en muvaffak oyuncusu genç fizik âlimi "Austin"i oynayan Sevdiği kızdan çe sevgisini —itiraf edemiyecek kadar sıkılgan genç Amaerikalıyı, ro- le uymayan fiziğine rağmen seyirci- ye kabul ettirmesini bildi. Nisbeten kısa rolünü ön plâna geçirdi. Hele ikinci perdede Monica'nın Stoley'in 29