a dost bir Kuzey Afrika bırhgının teşkılını hayati bir mesele saymakt. dır. Bu sebeple Cezayır harbı yuzun— vam ettiği, müddetçe Amerika her an, hiç arzu etmediği bu tercihi yap- maya Zzorlanabilir. İşte bu sebepler yüzünden, dokuz milyon müslümanı Fransız yapmaya kalkışan De Gaulle, son derece tehli- keli bir vaftiz macerasının başlangı- cındadır. NATO ve General Fransanm “meşru diktatör”"ü hali- ne gelen General, geçen hafta Kuzey Afrıka kadar NATO'nun is- tikbali hakkında da endişeler uyan- dırıyordu. Dulles, De Gaulle'ün NA TO" tadile kalkmasından veya Ruslarla tek başına anlaşmaya te- şebbüs etmesınden korkmaktadır Kuzey Afrikadaki muhtemel muvaf- VATANDAŞLAR zanmak için değil, hür Cezayir va- tandaşı haline gelmek — gayesiyle dovuşmekted e çare ki, “Fransada halen Ce- zayir meselesını halletmeye mukte- dir tek adam olan General De Ga- ulle, bu hakıkatlere gözlerini kapa— mıştır. Kafasında on beş sene ev- vel ortaya attığı, dokuz mılyon müslümanı Fransız vatandaşı yap- mak fikriyle Cezayir topraklarına ayak basmıştır. Kardeşlik komedi- sine katılan müslümanların sevinç tezahürleri, iyi ve cömert nimetle- rinden kimsenin şüphe — etme- diği Generale, o tarihlerden beri köprülerin altından çok su aktığını kolayca unutturmuştur. Milli Kah- raman, vatandaş olmanın icapları hakikaten yerine getirilirse dokuz milyon müslüman Cezayirlinin sev- gili Marianne'ın kollarına atılaca- ğına inanmaktadır. General De Gaulle, ordu şefleri- nin de benimsediği bu hayali ger- çekleştirebilecek idir? Bir mil- yon efendiye, dokuz milyon hizmet- kârın da onlar kadar efendi oldu- ğunu kabul ettirebilecek midir? Bir ölüm kalım mücadelesi yapan Kurtuluş Ordusu, kendilerine da- nışmaya bile lüzum görmeden ka- derlerini tâyine kalkışan başı gök- lerdeki bu adamı dinliyecek midir? Bu suallere evet diyebilmek için in- sanın Cezayir ve XX. asır dünya- sının gerçeklerinden haberdar ol- maması lâzımdır. Memleketin zen- ginliklerini, siyasi — organlarını ve devlet idaresini elinde tutan Av- rupalılar, müslümanların sayı üs- tünlüğüne dayanarak siyasi hâki- miyeti ellerine geçirmesine asla ya- naşmıyacaklardır. Nitekim gönüllü olarak kardeşlik piyesini — oynadık- ları günlerde bile, Umumi Selâmet Komitesinde, muslumanlarm sayısı Avru_palılarınkınden dokuz defa az- dı! İşte Cezayirdeki eşitlik anlayı- şı budur, iyi niyet sahibi Generalin bazı ordu şeflerinin de yardımıyla, eşitlik fikrini zorla kabul ettirmeye kalkışması ihtimaline karşı da, bir milyon Fransızın liderleri hazırlık- lıdırlar Komünist Maonun Çin köy;- AKİS, 14 HAZİRAN 1958 Doğan AVCIOĞLU lülerini demir bir disiplin altına al- mak için kullandığı teşkilâtlanma metodlarını şimdiden Cezayirde tat- bik etmektedirler. Bu şekilde, ken- di adamlarını seçtirmek imkânı ko- layca bulacaklardır. Polis onların tarafındadır, idare ve bir kısım subaylar onlardandır. Bu durumda Sezar bile, Cezayirli müslümanları ıkıncı sınıf vatandaş olmaktan kur- taramıyacaktır. Ceza yır Kurtuluş hareketi, "entegrasyon" fikrine derhal kati bır "Hayır" ce- vabı vermiştir. Generali "Fransa- nın müstemleke siyasetinin pren- siplerine uygun" bir şekilde hare- ket etmekle suçlandıran — Cezayir ihlilâli İcra Komitesi "harbin de- vamının ve muhtemelen bütün Ku- zey Afrıkaya yayılmasımn tam me- suliyetini" yeni hükümet başkanı- nın taşıdığını bıldırmıştır O halde eneral De e, seleflerinin baş- ladığı harbe devam etmek zorunda kalacaktır ve bu haksız harp muh- temelen Tunus ve Fasa da yayıla- caktır. Bu sebeple kendi ıstıkballe rinin de Cezayir dâvasının halline bağlı oldugunu bilen Faslıların De Gaulle ün tekliflerine ilk reaksiyo- nu "felâket" kelimesi olmuştur. Tu- nus ta aynı kanaati taşımaktadır. Harp, Amerikanın istiklâlini koru- maya azimli göründüğü Tunusa da yayılırsa, meşhur Altıncı Filonun uruma seyirci kalamıyacağın- dan şüphe yoktur. Bu şartlar al- tında Kuzey Afrikanın istikbali ka- ranlık gözükmektedir. Amerikanın pek beğendiği ve Kahirenin hiç ho- şuna gitmeyen Batı taraftarı Ku- zey Afrika Federasyonu hayal ol- mak üzeredir. Sözü Kuzey Afrika realitelerini en iyi ve yalandan tanıyan Burgibaya bırakalım: "İs- tikbâl hakkında plânlar yaparken bu suni kardeşlik üzerine bina kur- maya çalışıldığını görünce, benden Fransanın tarihi tekâmüle ayak uyduramadığını, arzularını haki- katlerin yerine geçirdiğini ve Kuzey Afrikada kendisine düşen rolü oy- namaya hazır olmadığını mekten başka lâf bekliyemezsiniz." DÜNYADA OLUP BİTENLER Genğral Norstad Korkulu rüyalar görüyor fakiyetsizlikler, NATO'nun karargâ- hı Fransayı Nasır tipi bir nötraliz- me suruklıyebılır Büyüklük peşin- deki mağrur Generalin mizacı böyle bir teşebbüse müsaittir. Bu tehlikeyi peşinen, önlemek için NATO Başku- mandanı Norstad'ın Generalle derhal temasa geçmeye çalışacagı şüphesiz- dir. Yalnız De Gaulle'ü görmek, sa- nıldığından — zor bır istir. 1951 de NAT aşkumandanı Eisenhower, Generalle goruşmek istemiş ve onu ğle meğine çağırmıştı. Fakat De Gaulle "Burası Fransadır, Eisen- hower benim ayağıma gelmelı diye- rek daveti reddetmişti." Daha sonra- ları Selwyn Lloyd ve Dulles da aynı mağrur “Hayır" cevabıyla karşılaş- mışlardı. Harp — sırasında Roosevelt te aynı akıbete uğramıştı... De Gavlle'ün NATO hakkındaki fikirleri hiç de ferahlatıcı — değildir. Daha kurulduğu tarihten beri Ge- neral, Kuzey Atlantik — Antlaşması- nın amansız bir münekkidi kesilmiş- tir. NATO'da Fransanın üvey evlât muamelesi gördüğünü, kâfi kuman- danlığa sahip olmadığını söylemiş- tir. De Gaulle, 1955'ten itibaren NA- TO ve Bırleşmış Milletlerin bir mâ- nası kalmadığını düşünmeye başla- mıştır. NATO, Rus tehlikesi karşı- sında mevcuttu, Kremlinden bahar ruzgarları eser esmez parçalanacak- General o günlerde dostlarına Atom bombası son derece kıymetli bir silâh.. Fakat şu NATO'nun ne kıymeti var ki?" diyordu. General 1967 de büyük ölçüde tadil edilme- dikçe, Fransanın N dan çekil- mesinin uygun olup olmıyacağı me- selesi üzerinde kafa yoruyordu. NA- 23