DÜNYADA OLUP BİTENLER TO, Fransayı bir haline getirmişti. Bu bir "ittifak de- ğil, tabiiyet"ti. General birkaç ay evvel dostlarına 'Fransa NATO çekilmeli, zira bu pakt memleketin menfaatlerine ve istiklâline — aykırı- dır" sozlerını söylüyordu. De Gaul- le'e göre usya Fransayı bombala- sa, Amerika Birleşmiş Milletlerde protestoyla yetinecek, müttefiki için kolunu bile kıpırdatmıyacaktır. O halde Fransayı Cezayirde zayıüatan bu 1tt1faka ne lüzum vardır? ATO Başkumandanı Nors- tada kendısıyle taban tabana zıt fikirlere sahip mağrur ve inatçı bir adamı ikna etmeye çalışmak gibi zor ve nankör bir vazıfe âuşme kte- Amerikan peyki Amerıka NATO'yu az çok tadil etmeye yanaşma dıkça, yirminci as- rın Jean d'Arc'ı ile kolay kolay bir anlaşma zemini bulamıyacaktır. A. B. D. Ike ve Mac başbaşa Geçen haftanın sonunda iki eski silâh Aarkadaşı, Eisenhower ve MacMillan Washingtonda buluştu- lar. İngiliz Başbakanının Amerikayı ziyareti çok evvelden kararlaştırıl- mıştı. Görüşmelerin merkezi sıkleti- ni dolar ve sterling arasındaki ikti- sadi meseleler teşkil edecekti. İngil- tere dolar ve sterling bölgeleri ara- sındaki münasebetlerin yeniden göz- den geçirilmesini, Asya ve Afrika i- çin yeni bir iktisadi kalkınma prog- ramının — hazırlanmasını — istiyordu. Fakat General De Gauülle'ün işbaşı-, | na gelmesi, Cezayir ve Lübnan hâdi- seleri, iktisadi meseleleri 1k1ncı plâ- na geçirmiştir. De Gaulle'ü harp sı- rasında yakinen tanımak fırsatını bulan iki hükümet başkanı, onun hakkında hiçbir hayale kapılmamak- tadırlar. Bu sebeple Kuzey Afrikada Fransayı ne dereceye kadar destek- liyeceklerini ve De Gaulle tek başına Moskova yolunu tutmaya kalkarsa ne yapacaklarını kararlaştıracaklar- dır. Maamafih iki şef herşeyden ev- vel mağrur Fransız Generalini yatış- tırma ve kızdırmama yollarını arı- yacaklardır.. Atom — denemelerinin durdurulup durdurulmaması da, A- merika ve İngilterenin ehemmiyetle üzerinde duracakları mevzular arasın dadır. Bu arada MacMillan'ın mühim meselelerden vakit bulursa, dolar ke- sesini elinde tuttan Sam Amcanın Kıbrıs meselesinde nüfuzunu kullan- masını istememesi için hiçbir sebep yoktur... Kıbrıs meselesinde ka ve Ingılterenın tam bir görüş bır— lâgıne sahip oldukları unutulmamalı- 1r. Formoza Hür dünyanın kalesi Menderesın ziyareti sırasında Hür Asya memleketlerini bir pakt 24 içinde toplama fikrini ortaya atan ve İran Şahından sonra Hür Asya- nın üçüncü temsilcisi Kral Hüseyini karşılamaya hazırlanan Hür dünya- nın kalelerinden Formoza, bu haf- tanın ortasında basın hürriyetinden geriye kalan ne varsa onları da or- tadan kaldırmak üzeredir. Milli Mec- lisin gizli bir toplantısında, evet giz- li bir toplantısında, hükümete gaze- teleri istediği gibir kapamak hakkı verilecektir. Kanun — tasarısı geçen haftanın sonunda Meclisin üç ko- misyonu tarafından kaptı kaçtı bir toplantı sonunda kabul edildi. İyi i- şin altı ayda çıktığı Formozada Ko- misyonların — kararlaştırılan — saatte toplandığı vaki değildi. Bu sebeple milletvekilleri o gün de teşrifte ace- le etmemişlerdi. Gelgelelim hüküme- Çan - Kay - Şek Hürriyetin — Kalesi! tin sözünden çıkmayan kırk kadar milletvekili vaktinden — evvel komis- yona teşrif buyurdular ve muhalif- lerin yetişmesine meydan vermeden ittifakla tasarının — Meclise sevkini kararlaştırdılar. Treni kaçıran 22 muhalifin protestoları bir işe yara- madı. Tasarının Anayasaya aykırı olduğunu iddia eden bazı safdil ga- zetelerin Meclise sunduğu dilekçeyi ise hiç kimse ciddiye almadı. Hürri- yetin sadece — Dulles'a ithaf edilen nutuklarda kullanmaya mahsus bir kelime olduğunu bir türlü anlamak istemeyenler, Formozada hâlâ bey- hude yere mücadele etmektedirler. Hattâ bazı müzevirler hükümeti A- merikan gazetelerine Jurnal etmişler- dir. Amerikan basını da mutad üzere Çan Kay Seki diktatörlükle suçlan- dırmıştır. Tabii ki bütün bu gürültü- ler kanunun çıkmasına mani olama- mıştır. Yalnız bu sefer, nutuklarında Formozadan hurrıyetın ve demok- rasınm bekçisi, Hür Dünyanın kale- si" gibi ke imelerle bahseden Dulles biraz üzüntülüdür. Zira diplomasiye "kâfirler, müminler,, gibi yeni gö- rüşler getiren dindar Dulles, mensup olduğu Presbiteryen kilisesinden a- ğır bir takdirname almıştır: Kilise, dış siyaset hakkında hazırladığı bir raporda, Amerikanın demokrasi ve hürriyet an'anelerine asla uymıyan diktatörlerle — yapılan — ittifaklarını şiddetle reddetmektedir. Kilise için, bir askeri üs verir vermez, hürriye- tin zerresi bulunmayan memleketle- rin "Hür Dünya" üyesi libasına bü- rünmeleri affedilmez — bir mürailik örneğidir. Kilise bu iki — yüzlü siya- sunda ısrar etmektedirler. Rapor her gece İncil okuyan Mr. Dulles'ın uykusunu kaçıracak müt- hiş bir tehditle bitmektedir: Bu iki yüzlülük devam ederse, Allah, Ko- münistler — vasıtasıyla Amerikanın üzerine felâket yağdıracaktır.. Lübnan Fırtınanın sonuna doğru Orta Doğunun İsviçresinde — bir aydır sürüp giden iç harp bu hafta da son bulmadı. Harbin bir ay- lık blânçosu 500 ölüye yaklaşmak- tadır. Avrupa prenslerine benzi- yen asil tavırlı Cumhurbaşkanının yeniden seçilmekten vazgeçmesi bile muhalefetı yatıştırmamıştır. Cha- moun'un derhal istifa etmesi husu- sunda ısrar etmemektedirler. Arap Birliği de, Libyada bir haf- ta süren hararetli — müzakerelerden sonra meseleyi çıkmazdan kurtarma- ya muvaffak olamamıştır. — Birliğin altı üyesi, dört maddelik bir karar sureti hazırlamıştır. Bu karara gö- e Arap devletleri, aralarında ihtilâf- lara sebep olan hareketlerden kaçı- nacaklardır. Olayları incelemek için Lübnana bir heyet gönderilecek ve halk karışıklıklara son vermeye da- vet edilecektir. Buna karşılık da Lübnan Birleşmiş Milletlere yaptığı şikâyeti geri alacaktır. Gelgelelim Lübnan. Hükümeti, Mısırı takbih et- meye yanaşmıyan bu karar suretini geçen hafta reddetti. Bu durumda mesele yeniden Güvenlik. Konseyinin önüne gelmektedir. Yalnız Güvenli Konseyinin de dâvayı halletmek yo- lunda yapabileceği bir şey yoktur. Konseydeki hava Mısırın aleyhine donerse, Rus vetosu işi halledecektir. Esasen iç harbe bir mesul arama pişmiş aşa su katmaktan başka 1şe yaramıyacaktır. Lübnanın karşılaş- tığı temel mesele, ikiye bölünen memleketi yeniden bırleştırecek bir lider ve yeni bir dış siyaset bulmak- tan ibarettir. Bunu Lübnanlılar îmcak kendi aralarında halledebilir- er. AKİS, 14 HAZİRAN 1958