DÜNYADA OLUP BİTENLER kazanacağımızdan eminiz" demekte- dir. Milliyetçiler Cezayir — meselesini yeniden Birleşmiş Milletlere götürme- ye karar vermişlerdir. Cezayirde harp zaten — bütün şiddetiyle devam et- mektedir. Resmi tebliğler bile Mayı- sın son iki haftasında ikibin milliyet- — den mesele hallolmıyacaktır. cinin öldürüldüğünü, göstermektedir. — Dünyası için, Bu harp, daha uzun müddet bu şe- rCafı, kilde devam edecektir. Cezayir mesele sini halletmeye muktedir tek Fran- sız ne yazık ki yegâne hal çaresinin Cezayirin istiklâli ve Kuzey Afrika menilektlerinin eğit haklarla Fransa- nın da katıldığı bir federasyonda top- lanmaktan ibaret bulunduğunu görememiş ve tatbiki imkânsız demo- de bir hal şekline saplanmıştır. An- laşılan Fransa, Hindi Çini gibi Ku— zey Afrikayı da tamamen kaybetm Batı işin daha firaklı bir ta- Fransa istese de istemese de, Cezayır dâvasının çoktan mılletler— arası bir mesele haline gelmiş olma- sıdır. Amerika bütün Afrikanın ve diğer müslüman memleketlerin Rus blokuna kaymasını önlemek için Ba- İKİNCİ SINIF Bene Coty ve De Gaulle Dördüncü Cumhuriyetin iki başı! 10 milyon Fransız Cezayirdeki sabık asi şeflerin Ge- neral hakkındaki korkuları ger- çekleşmedi. De Gaulle Umumi Selâ- met Komiteleri şebekesini dağıtma yoluna gitmedi. Sadece Komıtelerın lemekle yetindi. Kahraman sabık a ları kâğıt üzerinde eşit haklara sahip Fransız vatandaşı yapma fikrini be- nimsemiş — göründü. muvaffakiyetti. Generalin milliyetçilerle müzakereye girişmeye kalkışmaması ve istiklâl lâfı etme- esi Umumi Selâmet Komitesinin iş- lerını çok kolaylaştırıyordu. Hakika- ten General, Hükümet binasının bal- konundan meydanda toplanan — yüz bin kişiye "on milyon Fransızın Ceza- yiri"nden bahsetti. Bone şehrinde Kurtuluş Ordusuna hitaben yaptığı bir konuşmada. Mıllıyetçılerı "kardeş kavgasına" son vermeye ve "dağlar- Üç ay sonra bir referandum yapıla- R ferandumun müslümanların bü- cegi şuphesız ir! mumi Sela Komitesi usulaları- nı ıstediğı 1st1kamete çevirme arpa boyu ilerletmiyecektir. Milliyet- çi Kurtuluş hareketi şimdiden De Ga- ülle'e "Hayır" — cevabıni. vermiştir. Hareketin New Yorktaki sözcüsü Mu- hammed Yezid "Bize bırakılan tek yol harptir. Harbi de eninde sonunda 22 nsan hakları memleketinin İhti- lâlden beri zaman zaman tatbi- kine çalıştığı asil bir fikir vardır: Anavatanda yaşıyan İnsanlardan tek farkı derilerinin biraz, daha ko- yu renk olmasından ibaret bulunan müstemleke halkını eşit haklara sahip Fransız vatandaşı yapmak... Bundan tam 110 sene evvel Milli Meclise, uzak Okyanus adaların- dan bazı siyah renkli mebuslar gön- derten bu düşüncedir. İkinci Dünya Harbi sırasında, daha Londradayken General De Ga- ülle bu eski fikri hatırlamış ve bir kararnameyle Kuzey Afrikadaki müslümanları Fransız vatandaşlığı payesine yükseltmişti. Müslüman liderlerin o zamanlar sevinçle kar- şıladığı bu kararname tatbik edil- medi, tatbik edilemezdi de.. Zira kâğıt üzerinde yapılan ”9 milyon müslüman Cezayirli * 1 — milyon Fransız — 10 milyon Fransız" şek- lindeki basit cem ameliyesi "efen- di - hizmetkar"” gerçeğini değiştir, meğe muktedir değildir. Nitekim Cezayirdeki Fransızlar ve Paristeki bir çok politikacı, hizmetkârlarına samimi Olarak eşit haklar tanıma- ya asla yanaşmamışlar ve ayrı se- çim daireleri, hileli seçimler gibi a- navatanda çoktan unutulan oyun- lar sayesinde Cezayirlilerin hakika- ten vatandaş olmalarını önlemişler- dir. Memuriyet kapısı, ticaret ha- yatı ve mümbit topraklar müslü- manlara kapalı kalmıştır Milliyetçi müslüman liderlerin, Fransız vatandaşlığı fikrinin, ne kadar iyi nıyetlerle verilirse Verıl— sin, tatbiki imkânsız bir hayal ol-, dugunu anlamaları için bu —ufak tecrübe kâfi geldi. Hâlen liderler, Fransızlarla eşitliği temin etmenin tek yolunun Cezayirin istiklâlinden geçtiğini bilmektedirler. İşte bu se- beple istiklââ — mücadelesine başla- dılar ve Kurtuluş Ordusu en mo- dern silâhlarla mücehhez yarım milyonluk Fransız Ordusunun ye- nemiyeceği bir kuvvet haline geldi. Yıllardır süren savaş gerek Paris- teki siyaset adamlarına, gerek, Ce- zayirli milliyetçilere, — Arapları Fransız yapmak hayalini unuttur- du. Cezayirdekl bir milyon Fransı- zın, Orduyla birlikte Paris hükü- metine baş kaldırması üzerine bu "entegrasyon" fikri tekrar sahneye çıkmıştır. "Efendi - hizmetkâr" münasebetini devam ettirmek için kazan kaldıranlar, ne sihirdir ne keramet, birdenbire hizmetkarla- rıyla sarmaş dolaş olmuşlardır. Binlerce müslüman, efendileriyle birlikte sokaklarda General De Gaulle şarkısına — söylemeye başla- mıştır. Genç Fransız kızları dünkü uşaklarını kucaklamışlar, — müslü- man kızlar bu beklenmedik kardeş- liğin sarhoşluğa ıçınde peçelerini yırtmışlardır. Bu sürprizin müelli- fi olan kurnaz siyaset adamı Sous- telle'in tabiriyle, sanki bir "muci- ze" vuku bulmuştur. Tabii ki, bütün bunlar rasyon" fikri taraftarı Soustelle'in sahneye koyduğu bir komediden ibarettir Bir milyon Avrupalı, ırk- çılık ve — faşistlik — ithamlarından kurtulmak ve bu fikri benimse- yen orduyu iyice kendilerine bağ- lamak için, hizmetkarlarıyla likte eğlenceli bir piyes oynamaya razı olmuşlardır. Avrupalıar bu zoraki oyunun yakında biteceğini bilmektedirler... Kurtuluş, Ordusu- nun sokulamadığı şehirlerde müs- lüman halk ta, efendi muamelesi görmenin cazibesine dayanamamış, sevinç içinde hakiki — efendilerinin safına katılmıştır. Tecrübeli Gene- ral Massu'nun, müslüman mahal- lesinde (Casbah) fahişelerden ha- raç almakla geçinen "belalılar"ı, hemşehrilerini seferber etmekle va- zifelendirmeyi akıl etmesi de. Fran- sız - Arap kardeşlik tezahürlerinin muvaffakiyetini — çok mıştır. Tabii ki sahne olup bitenlerden haberi olmıyan iyi niyetli seyircilerin gözlerini yaşar- tan bu kardeşlik sahnelerinde, bil- fiil istiklââ mücadelesini yapan Fransanın hakiki — muhataplarını bulmak mümkün değildir. İstiklâl harbi devam etmektedir. Milliyetçi şefler Fransız — vatandaşlığını ka- "enteg- AKİS, 14 HAZİRAN 1958