Haftanın İçinden C.H.P. ALDIĞI REYLERE LAYIK OLMALIDIR Iktısadı sıkıntıların rejim meseleleriyle bir — kat daha agırlaştıgı ve pek çok kimsenin hakikaten bunaklığı bu günlerde Muhalefetin bir teselli kaynağı teşkil edebıldıgını söylemek aşırı iyimserlik olur. Bi- seçimlerden sonraki tutumuyla, “hak- kında beslenılen ümitlerin bir çoğunu boşa çıkarmış- 1964 hezimetinde keyfiyet olarak da pek zayıf bir temsilci grubuyla Meclise giren partinin, 1957'de altı misli artarak parlâmentodaki yerini alması — kendi- sinden birşeyler beklenilmesine haklı şekilde yol aç- mıştır. Şimdiye kadar C. H. P. bu beklenileni vere- memiştir. Gerçi, beklenilende bir mübalağa payının — bulun- duğu doğrudur. Kütleler, dertli oldukları — devirlerde ümit ışığı saydıkları şahısların veya teşekküllerin kuvvetlerini daima gözlerinde büyütürler. lar takatlerinin üstünde işler isterler ve ıstedıklerını elde edemeyince bedbinleşirler. C. H. P. den 1 1946-5! sinin faaliyetini beklemek haksızlıktır. Bugünkü şart- lar o devirdeki şartlardan defalarca ağırdır ve bugün- kü Muhalefet o devirdeki Muhalefetten misillerle sıkı bağlarla bağlıdır. 1946 - 59 Demokratları meydanla- rı serbestçe inletirler, hergün bir yerde toplantı ter- tip ederlerken 1958 Halkçıları masum bir karikatür sergisi açamamaktadırlar. Antidemokratik — tedbirler hıç bır devırde olmadığı kadar şiddetlidir ve insanla- geçi mkânları üzerine dahi Damokles kılıçları sılmıştır Bu kılıçlar, cemiyetlerin temel direkleri sayılması gereken — müesseseleri fonksıyonlarım ifa edemez hale getirmiştir. Büyük Mecliste dahi Muha- lefet için çalışma imkânı, . Muhalefetinin malik olduğa imkânlara nazaran son derece mahdut hale getirilmiştir. Nihayet bunların hepsinden daha mühi- 1947 yılının 12 Temmuzundan itibaren bu memlekette herkes biliyordu ki; hiç olmazsa iktida- rın başı İsmet İnönü Türkiyede batılı manasıyla bir demokratik rejimin kurulmasını samimi surette, ivaz- sız ve ciddi istemektedir, bu rejimi gerçekleştırmeye kararlıdır. Bunun ne mühim bir emniyet faktörü teş- kil ettiği, bugün her, zamandan iyi hissedilmektedir. Bütün bunlar doğrudur, bütün bunlar beklenilen- deki mübalâğa payını teşkil etmektedir. a C. H.P. beklenilenin makul kısmını da n verememıştır Muhalefet, aleyhindeki şartlar hesaba katılmak sure- tiyle dahi daha tesirli, daha verimli olabilirdi. Meclisteki Muhalefet Grubu, iç tüzükteki tadilâta rağmen bu- günküne nisbetle tatminkâr çalışabilirdi. Parti olarak C. H. kendisi hakkında beslenilen ölçülü — ümitleri gerçekleştirebilirdi. Bunların hiçbiri tahakkuk etme- miştir. Bu şikâyetler sıralandığı zaman, Muhalefetin ba- şında bulunan sayın politikacılar "Peki, ne yapmamı- zı istiyorsunuz?" diyebilirler. Nitekim, öyle — demek- tedirler. Yapılması kabil, yapılması faydalı bir çok iş sıralanabilir. Fa u, meseleyi teferruat — sahasına nakledıp esası gozden kaçırmaktan başka fayda ver- m .C. H. P. nin tatmınkar sayılmaması sebebi şu ayyen işin veya bu muayyen işin yapılmaması de- gıldır Oyle olsaydı, tenkitlerin önü kolaylıkla alına- bilird H. P. kendisine verilen reylere lâyık bulun- dugunu gosterecek müessiriydi hareketlerine, — tutu- muna hâlâ veremediği, oynayabileceği role sahip çık- mayı bilmediği içindir ki tenkitleri hak etmektedir. Yoksa» takatının hakikaten üstündeki işleri yapma- dığından değil.. C. H. herşeyden çok bir başıbozuk- luğun, bir hudayınabıtlıgın, duruma hakim olabilecek yerde hadiselerin peşinde — sürüklenmenin — ıstırabını AKİS 3 MAYIS 1958 Metin TOKER çeker görünmektedir. Müessiriyet imkânını — ortadan kaldıran budur. Bir batılı kafa için, C. H. P. nin çalışma tarzını anlamak son derece zordur. Frenkçe tabiriyle "Co- i de mite directeur — İcra Komitesi" olmayan, bel yeryüzünün tek siyasi teşekkülü C. H. P. dir. C. H. P. yi kim idare eder P. nasıl karar verır, . H. P kararlarını nasıl tatbik mevkııne koyar yın Muhalefet ileri gelenlerının bunu — bildikle rı hu- susunda, bu satırların muharriri şüphe — içindedir. C. H. P. nin bir Parti Meclisi vardır. Fakat iki ayda bir toplanan ve otuz âzası bulunan bir komite, elbet- ki "Comite directeur" vazifesini goremez Nıtekım Partı Meclisi, fonksıyonu ıtıbarıyle, bir "gözden geçir rici topluluk" tur. C. H. P. nin bir de Merkez İdare Heyeti mevcuttur Fakat bu heyet» C. H. P. denilince hatıra gelen şahsiyetlerin kendisini adeta boykot et- meleri dolayısıyla bir nevi "teşkilâtla teması — temin edici topluluk" tur ve zaten partiyi temsil etme gibi Ur iddiası da yoktur. Parti Grubuna gelince, — siyasi teşekküllerde Parti Gruplarının rolleri herkes — tara- fından bilinmektedir ve batıda Parti Gruplarmın ya- nında icra komitelerinin bulunması bu iki rolün aynı olmadığının delilidir. . de geriye Genel Baş- kan kalmaktadır ki, Is onu kafası — hakikaten mütemadiyen memleket meselelerıyle dolu bir insan olmakla beraber bir heyetin vazifelerini görmek im- kânından elbette mahrumdur. Bugünkü Muhalefetin sayın liderleri, C. H. P. nin 1946-59 D. P. siyle mukayese edilmesinden hoş- lanmazlar, ıhtımal ki hakları vardır, zira İsmet İnönü gibi bir "İktidarın başı" nın hasreti içindedirler. Ama, bunun dışında, o devirdeki Muhalefetin hakikaten te- sirli, katta çok zaman inisiyatifi elinde tutan bir kuvvet olmasındaki sebebi görmemezlikten gelmeme- lidirler. D. P. bir icra komitesine sahıptı, Bu icra ko- mitesi, adı ne olursa olsun, hergün toplanır, günün şartlarını 'tetkik eder ve güdülecek taktiği — seçerdi. D. P. nin büyükleri mütemadi istişare halindeydiler. Sayın Bayarın sayın Köprülüyü), sayın Köprülünün sayın Menderesi, sayın Menderesin sayın Bayarı görmediği bir tek gün olmazdı. Onlara diğer kurucu sayın Ko- ral tap ve partinin ileri gelenleri, Ağaoğlular, Karaosman- oğlular. İnceler, hatta daha küçük çaptaki parti men- supları katılırdı. Kararlar alınır, kararların tatbik tarzı duzenlenırdı Kimin nereye gitmesine J1lüzum vardır, ne soylemelıdır» kımın karşısına kim çıkarılma— lıdır, şu yolda bir teşebbüs nasıl önlenmelidir, bu yol- da bir teşebbüse nasıl girişilmelidir? D. P. ye mües- siriyet veren bu çalışma tarzıydı. D. P. bu yüzden, bugünkü Muhalefet' partisinin aksine, derli toplu bir manzara gösteriyordu. O devrin Muhalefeti bir sistem mi keşfetmıştı" Ne münasebet. Yaptığı, dünyanın bü- tün siyasi partilerinin çalışma tarzını benimsemek- ten ibaretti. böyle Dünyanın bütün siyasi partileri çalışıyor. Bir tek istisnasıyla: C. H. P. Haftalar geç- mektedir ki sayın İnönü sayın Barutçuyla, sayın Barutçu sayın Gülekle, onlar sayın Aksalla ve Aksal — sayın Feyzioğluyla temas bir yana, yuzyuze gelmemektedır, Haki- Peki, Partıyı kim idare edecektir? Hiç kim katen H. iç kimse tarafından ıdare edılme- mektedır, bir lıudayınabıt ot gibi zaruri işler kendi- kendine veya zorlamalarla tedvir olunup geçmektedir» Eğer C. H. P. bu milletin istikbal için ciddi su- rette bel bağlayacağı tek siyasi teşekkül olmasaydı, omuz sılkılıp geçilebilirdi. Ama reyini, C. H. P. li ol- madığı h. ye verenlerin C. P. den bu reylere layık olmasını istemek haklarıdır