mamile "çıplak" hisseden ve ümit- sizliğe kapılan kadınlar pek çoktur. Hakikaten öyle günler vardır ki, kış- lıklar artık çok fazla, yazlıklar ise çok hafif getir; veyahut bir yaz so- nunu hep titriyerek geçiren hanım- lar bulunur. Tabii bu mevsim araları için ideal — kıyafet çeşitli — bluzlarla giyilen bir küçük tayyördür. Bundan başka gene iki mevsim arasında en lüzumlu kıyafet aynı zamanda par- dösü vazifesi görebilecek bir yağmur» luktur Fakat bu iki esas kıyafet ya- nında iki mevsim arasında en çok iğe yarıyacak olan kıyafet bluz-etek 'kombinezonudur ve 1958 modası bu bluz etek kombinezonunu herzaman- dan cazip şekilde karşımıza çıkar- mıştır. Etekler dar olmalı İki mevsim arası, daha pratik şe- kilde giyilecek etekler dar etekler- dir, çünkü ufak bir ceket hatta- bir örgü palto ile bunlar kolaylıkla so- kak kıyafeti de olabilmektedirler ve 1958 modasının ortaya attığı Over— bluz'lar, yani etek üstüne düşürü len bluzlar ancak dar eteklerle giyi- lebilmektedir. Buna rağmen etek içine giyilen birçok güzel bluz mo- delleri de mevcuttur ve bunlarla, bil- hassa ev içinde, geniş plili zengin e- tekler giymek te pek âlâ mümkün- dür. l_VIodern bluzlar I evsim —arasında — rahatlıkla giyilebilecek uzun kollu şömizye bluzlar, bu se klâsik biçimlerini kaybetmışlerdır Erkek yakası yeri- ne küçük bir eşarpla kapanan veya- hut orijinal kol kapakları taşıyan bu bluzların kumaşları yeknesak ve nötr kumaşlar değildir. Empirmeli, desenli renkli kalın kumaşlarla ya- pılan en spor biçimlerin fanteziye kaçan bir kadın tarafları vardır. Ba- zen de muslin gibi, organza gibi, in- ce nylon gibi fantezi kumaşlardan âdeta erkek biçimli çok ciddi bluzlar yapılmaktadır. Bilhassa genç kızlar- larla genç kadınlar tarafından rağ- bet gören Over-bluz'lar daha ziyade kalın fantezi kumaşlardan yapılmak- tadır. İnce kumaşlardan yapılan bluzlara gelınce bunlar etek içine gi- yilmekt Önce etekler kısaldı... tekler ise son derece kısalmıştır. Hattâ bazı büyük terziler diz ka- paklarını gösterecek kadar ileri gıt— mişlerdir. Halbuki Dior'un meşhu bir sözü vardı: "Kadınlar herşeyden evvel diz kapaklarını gizlemelidirler. Moda mecmualarında, bazan bu prensip çiğnense de elbise eteklerinin boylarını fazlası ile kısaltmaktan bir- çok kadınlar çekinmelidirler. Sonra, , kısa etek giyinmenin de bazı kaide- leri olduğunu kadınlar hiçbir zaman unutmamalıdırlar. Etek boyunu tes- bit etmeden evvel her kadın aynada bacaklarının şeklini tetkık etmelidir. Çok fazla ince, çok fazla kalın, ku- surlu bacaklar kısa etek modasına AKİS, 3 MAYIS 1958 Bir tayyör modeli Suyu yakalara çıktı santimi santimine riayet etmeyebi- lirler. Kısa etek giyinen kadının ba- cakları çok itinalı ve tertemiz olma- hdır, gene kısa etek giyinen bir ka- dın güzelce boyanmış, bakımlı ayak- kabılarla dolaşmalıdır. Çünkü bu takdirde bacaklar ve ayaklar fazlası ile göze çarpar. Kısa etekle çok ek- santrik, fazla teferruatlı, mübalâğa- l1 şekilde uzun iskarpinler giyinmek de çirkin durur, kusa etek, kadının yürüyüşüne de daha çok alakayı çe- ker. İçeri veyahut dışarı — basanlar bunu tashih etmeye çalışmalıdırlar. Gerçi, bu o kadar kolay değildir a- ma nihayet gayr edenler pek alâ muvaffak olabilirler Şarlo gibi bas- mak elbette ki bir kadın için güzel değildir. Kraliçe — Süreyyanın — bile bacaklarının çarpık olması, bu peri padişahının kızı için (handikap sa- yılmaktadır. , CEMİYET Istanbulun büyük cazibesi, bun- ca silkinti ve dert için de Ker- vansaraydaki dilber Flora Balmoral olmakta devam ediyor. Yeni ve eski İktidarın büyükleri de, Boğaziçi sa- hillerini şereüendırdıklerınde guzel Fransız strip - tease yıldızının 'va- linin müsaade ettiği nisbette" yap- tığı gösteriyi seyretmekten geri kal- mıyorlar. Ruhlar şen olmazsa — da» bari gözleri şenlens.ın eçen hafta İstanbulda, Kadırga- da Cinci meydanına bakan ahşap bir konakta hayli eğlenceli bir sahne cereyan etti. Hamamizadelerin köş- klü diye bilinen büyük binanın sakini Nazime Hanımefendi, hasta yatağın- dayken, birden yatak odasında, kar- İstanbul Vali ve — Belediye Mümtaz Tarhan'ı buldu. Mümtaz Tarhan kendisinden bir top istiyordu. Evet bir futbol topu! Na- zime Hanımefendi, şaşkınlıktan az daha küçük dilini yutacaktı. Eğlenceli hâdise şöyle başladı : Vali Mümtaz Tarhan — Kadırga ci- varında yapılmakta olan bir çocuk klübünün binasını gormek için gel- mişti. Çıkışta, en küçüğü 13-14, en büyüğü 18-19 yaşlarında bulunan yir- mi kadar «ocuk bir anda etrafım aldılar ve "efendim, şu karşıki evin hanımı bizim topumuzu aldı, vermi- yor" diye şikâyet ettiler. Çocuklar İstanbula geldiğinden beri mühim ic- raatı "“çocukların koruyucu meleği" rolünü oynamakta olan Valinin şöh- retini duymuşlardı ve kendilerinden tarafa çıkacağını hınzırca bir zekâ ile tahmin ediyorlardı. Filhakika Va- li hemen, "kim aldı sizin topunuzu bakiim" i Çocuklar, Hamamizadelerin köş- künü gösterdiler. Bunun üzerine Va- li, arkasında "gençlik"; gürültülü bir kafilenin başında eve doğru yürüdü. Vali merdivenleri çıkarken çocukla— rın bazıları ellerini "bravo vali iti- matlarım belirttiler. Kapıyı hizmetçi kız açtı. Vali Mümtaz Tarhan ken- disini tanıtarak hanımla görüşmek istediğim bildirdi. Kapıyı açan kız, hanımın rahat- sız olduğu için 'odasından çıkama- dığını fakat Valiyi onun yanına gö- türebileceğini söyledi. Sonra da ha- ber vermek için içeriye girdi. Pek az bir zaman sonra geri geldi ve "buyrun, hanım sizi bekliyor" de- di. Ev sahibesi hanımefendi, misafi- rini Özür dileyerek kabul et- ti. Müzmin bir hastalığın - pençe- sinden kurtulamadığı için böyle ya- talak hale gelişini, bir iki kelimey- le anlatarak, misafirinden — arzusu- nun ne olduğunu sordu. Vali sinirliy- di. "Galiba çocukların topunu almış ve vermemişsiniz, benden rica etti- ler,bende sizden rica ediyorum" Ü 25