DÜNYADA OLUP BİTENLER evine bile bomba fırlatılmıştır. Müftü başta olmak üzere müslüman şefler, Batı taraftarı Başbakana bayram zi- yareti yapmayı reddetmişlerdir. Fa- kat bu tezahürler hiçbir zaman u- mumi bir mahiyet kazanmamıştır. Nitekim Orta Doğu ölçüleriyle dü- rüst sayılabilecek seçimler, iktida- rın ezici galibiyetiyle neticelenmiştir. Fakat bu yeni Amerikan aleyhtarı cereyan sâdece aşırı milliyetçilere, inhisar etmemektedir. Nâsıra sem- pati beslediği kolay kolay iddia e- dilemiyecek olan siyaset — adamları ve gazeteler bile Sam Amcayı ten- kit . fırsatını - kaçırmamaktadırlar. Hiç değilse - yapılan - yardımın çok az olduğunu, söylemektedirler. 1952 den beri Lübnana yapılan 38 milyon- luk yardımı, Rusyanın Suriye ve Mısıra açtığı muazzam — kredilerle mukayese etmektedirler. Sam Amca- nın en çok güvendiği Amerikada ye- tişmiş Dışişleri Bakanı Malik bile, 'geçen haftanın sonunda bu tenkitle- re hak vermek zorunda kaldı. Az o- lan yardımı arttırmak için, Ameri- kayla müzakerelerin cereyan ettıgı— Komisyonundan bir mühlet elde, edebildi. Komisyon hâlen Amerikanın ne kadar yardım yapacağım beklemektedir. az bulursa, reddedeceğini şimdiden açıklamıştır. Bu kararda şantaj ko- usu bulunduğundan şüphe yoktur. Fakat Amerikanın Rusyanın Mısır ve Suriyeye yaptıgı çapta Lübnana yardım etmesi imkânsız — olduğuna göre, şantaj çabucak Amerikan a- leyhtarlıgına dönebilir. Bustani ve ibi düşünenler zaten bunu beklemektedırler " üna bahsedenler için yardımın azlı- ğı veya çokluğu mühim g değildir. Eisenhower doktrininin kabuluyle Lübnanın diğer Arap memleketlerin- den kendini tecrit ettiğini Ve bunun siyast bir hata olduğunu düşünerek “kefaret" gününü beklemektedirler. Batıya en yakın Orta Doğu mem- leketinden gelen bu çatlak sesler, hiç de hayra alâmet sayılmasa ge- rektir. Z’ Testi kırılmadan rta Doğunun diğer bölgelerin- de siyasi çatışmalar sürüp gi- derken, geçen hafta Aden civarında silâhlı çatışmalar yeniden — başl mak üzereydi. Petrol şeyhlıklerını ve bunun için de Aden üssünü her ne pahasına olursa olsun bırakma- mak azminde bulunan İngiltere en- dişedeydi. İngilizleri Adenden kov- maya yeminli Yemen İmamının git- tikçe kuvvetlenmesinden korkuyor- du. Rus silâhları olan ve Birleşik A- rap Cumhuriyetine katılan Yemenin sesini yakında yükselteceğinden hiç şüphe yoktur. Meseleyi Birleşmiş -Milletlere getirmeyi — düşünen İngil- tere, bu durumda emniyet tedbirleri- ni arttırmıştır. Nasır blokuna ka- tılmasından korktuğu, Lahej Sul- tanlığında -testi kırılmadan- ihtiya- ti tevkiflere girişmiştir. Fakat İn- gilterenin tetikte durmasına rağ- men ateş bacayı sarmak üzeredir. Aden Valisi Sir William Luce'un Söylediği gibi "Halk Yemendeki Rus silâhlarının — tesirlerini — hissetmeye başlamıştır. Doğu Batı Usul meseleleri Zirve konuşmalarının hazırlığı et- rafında dönen lâf — savaşı bu hafta da devam etti. Rus Dışişle- ri Bakanı Gromyko, Batı sefirlerinin üçünü bir arada kabule yanaşma- maktadır. Batılılar — Moskovadaki elçilerin illâ bir arada kabulü hu- susunda ısrar etmektedirler; Rusya her halü kârda zirve toplantısının yapılması ve konferansa katıla- cakların ölçüsünün ya çok dar ya çok geniş tutulması fikrinden vaz- Ike ye Nikita'nın geçmiş değildir. Mareşal Tito Hak bildiği yolda başbaşa verip konuşmaları zayıf bir ihtimal olduğuna göre, Rusya Do- ğu Avrupa memleketlerinin, Hindis- tan vs. nin konferansa 1şt1rakın1 is- temektedir. Batılılar dörtler konuş- masına taraftardılar ve konferansa karar vermeden evvel, anlaşma im- kânlarının ölçülüp bıçılmesınm Za- ruri olduğunu düşünmektedirler. Bu usul meseleleri üzerinde her- halde daha bir -müddet çene yarısı yapılacaktır. Fakat iş bu safhaya geldikten sonra, zirve konuşmaları eninde — sonunda gerçekleşecektir. Batı. halk efkârı, konuşmaların lü- zumuna inanmıştır. Mr. Dulles, zir- ve konferansının hiçbir fayda ver- miyeceğini hatta zararlı olacağını düşünse bile ok artık yaydan çık- mıştır. Yugoslavya Samimiyetin hududu eçen haftanın başında turistik Ljubljana'nın sokaklarını — elleri çantalı, ciddi çehreli adamlar dol- durmuştu. Şehir kızıl — bayraklarla donatılmıştı. Normal halinde müte- vazi görünüşlü olan dükkân vitrin- leri, görülmemiş bir bolluk manza- rası arzediyordu. Ljubljana, lav Komünistleri Liginin için hazırdı. Rusya ve onun dinler diğer komünist — memleketle- ri kongreye katılmaktan son da- kikada — vazgeçmişlerdir. Kongrede sadece sefirleri hazır — bulunuyordu. Bu noksanlık, sevimli Nikita Amca- nın bütün gayretine rağmen, Tifo- nun hak bellediği yolda yalnız git- mekteki inadının neticesidir. Ko- münist * dünyasının vahdetinin haya— ti bir mesele olduğuna inanan Kru çef, Titoyu 1948 de ayrıldığı sürü- ye sokmak için elinden gelen gay- reti esırgememektedır Bu hususta a- Rusyâya yaklaşmakta görmiyen Yugoslavya, is- tiklâlinden fedakârlık etmeye — asla yanaşmamaktadır. Tito için, sami- miyetin bir hududu vardır. Fakat Stalinin ölümünden sonra esen ba- har havasına rağmen, ne Tito, ne Kruçef gayelerinden — vazgeçmiş de- ğildir. Rusya bu ihtilâfın herhalde per- de arkasında cereyan etmesini seve- cekti. Ama Yugoslavya, ihtilâfı a- çığa vurmakta bir mahzur görme- miştir. Komünist Liginin programı "siyasiı hegemonya — ve eolojik inhisar" temayüllerin i acı acı tenkit etmektedir. — Başkan Yardımcısı Rankoviç yaptığı konuş- mada daha ileri gıtmekten çekınme— miştir. "Bazı komşuları", — Yugos lavyaya karşı yeniden "bir tazyık siyaseti takip etmeye başlamak" la suçlandırmaktadır. "Kominformun es- ki ve paslanmış silahları" — tekrar sahneye çıkmıştır. Bu sözleri üzerine -Polonya Sefiri hariç- diğer komünist memleketleri- nin temsilcileri salonu — terkettiler. Fakat ne Rusya, ne Yugoslavya ıpı yeniden kopartmak arzusunda değil- dir. Nitekim Kongrenin kapanışına yakın Dışışlerı Bakanı Koca Popo- viç ve Kardel] den farklı dostane bır dil kullanı Anlaş iki ınatçılar arasında- ki, hiç degılse zahiren dostane mü- cadele daha uzun müddet devam et- meye namzettir. Üstelik bu, Yugos- lavyanın işine de gelmektedır Zıra herşeye rağmen Yugoslavya tara lardan birine yanaşma yerine or- tada durma politikasından ayrıl- mak — heveslisi görünmemektedir. AKİS 3 MAYIS 1958