YURTTA OLUP BİTENLER Subaşı ailesi yemek masası etrafında Bundan pan Nihad Subaşı da Basın Kanunu gereğince aynı müddet demir par- maklıkların — gerisinde — kalacaktır. Nihad Subaşı da mahkümiyet kara- rının Temyiz tarafından tasdik edil- diği haberini bayram sabahı — duy- ; Ikı ailenin, Berker ve Su- nasıl ge- çirdikleri tahmin edilebilir.. Bayan Subaşı, kin gütmeyen insanların a- saleti içinde "Allah hiç — kimseye böyle bayram göstermesin" demek- tedir. Göz yaşı, ıstırap ve üzüntü.. Berker ve Subaşı ailelerinin nasibi bunlardan ibaret kalmıştır. Şinasi Nahid, daha evvelce de hapishane- de yatmış bulunduğu için "hapisha- neci kılığı" dediği acaip kılığa bü- rünüvermiş, Nihad Subaşı ise mü- tevekkil ve metin, kendisine bir eşya listesi hazırlamıştır Tahta kaşıktan kitaba, takunyadan diş fırçasına pijamadan şilteye bir. çok — kalem ihtiva eden bir İiste.. Ondan sonra Nihad Subaşı için de, Çin iş- kencesini hatırlatan bekleme devre- si açılmıştır. Şu satırların yazıldığı sırada her kapı çalınışı genç yazı işleri müdürünü, gayrı ihtiyari sar- sıyordu. "Polisler mi geldi?" Bu su- al, her iki evde, her ah dudakların Ucuna gelen sualdir. Frankın Hatıra Defteri" müş olanlar polislerin bekleyenlerin ruh haletini, endişesi- ni, korkusunu Hatırlayacaklardır Günlerden beri Subaşı aileleri, Frank ailesinin çektiğini çekmektedır Üstelik onların, mah- kümiyet kararı — tasdik edıldıgıne göre polislerin çalacakları saatin mutlaka gelip çatacağı hu- susunda bir emniyetleri vardır. Biri gelmesini sonraki konuşmalar kafes Kavaklıderede, — öteki — Yenişehirde iki evin saatleri ilerlemekte, ilerle- mekte ve aileler, aylarca hasret ka- lacakları çocuklarının, — kocalarının, babalarının — alınıp goturülmesine muntâzır durmaktadırlar. Çocu rı, kocaları, babaları katil degıldır hırsız değildir, dolandırıcı değildir, nüfuz taciri değildir. İki genç adam, iki gazetecidir. Biri. nihayet nükte maksadıyla bir küçük fıkra kaleme almış, öteki bu fıkrayı masum larak, siyaset adamlarında mevcut olması şart müsamahaya güvenerek neşretmekte hiç bir mani görmemiş- tir. Üstelik nükte, bizzat davacı ta- rafından, hem eclis kürsüsün- de" kelimesi kelimesine kullanılan bir tâbirin tekrarından ibaret olduğuna göre.. Talihsiz fıkralar âva mevzuu olan fıkralar, dan iki sene evvel, Nisan ayın- da, hemen hemen birbirinin pe- şine Ulusun birinci — sayfasındaki Dolmuş sutununda çıkmıştı. Bir ta- nesi "Sıradan" öteki "Ümid yok" başlığını taşıyordu. Şimdi tasdik e- dilmiş olan ceza, bunların ikincisi- ne verilmiş bulunanıdır Şinasi Na- hid Berker orada "Başa çorap Ör- mek" lâfım anlaşılan talihsiz şekil- de " kullanmış olmaktan suçlu görül- müştür. Sanıkların Avukatı — Sahir Kurutluoğlu, gerçi bizzat — Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başkanı Ad- nan Menderesin Buyuk Meclis kürsü- sünde Muhalefeti "başa çorap örmek" le itham etmekte mahzur görmediğini resmi Zabıtlarla mahkemenin haza- rına arzetmiştir. Fakat mahkeme, ar- kadan Temyiz bu müdafaayı makbul bun.; arkasında olacak görmemişler, tabirin Hükümet Baş- kanıyla alâkalı bir şekilde kullanıl masını Basın Kanunu muvacehesin- de cezayı müstelzim — bulmuşlardır. Aynı tabiri, Başbakan kullanmış ol- sa dahi.. Böy lece Ulusun bir muharririyle bırlıkte ilk defa bir yazı işleri mü- dürü de hapishanenin yolunu tutuyor- ; e, meslek hayatının 13. yılında.. Nihad Subaşı bu haftanın başında, 13 rakkamının uğursuzlu- ğuna inanmak mecburiyetini hisset- ti. 13 sene.. Mesleğe gireli, demek 13 sene olmuştu. Halbuki dün gibi ha- tırındaydı. İlk adım 945 sonbaharının güneşli bir pa- zar günü idi. Genç bir adam öğle üzeri Yenişehirdeki vitrinlere baka baka gezerken koluna biri girdi. Bir ses "Nihad, diyordu, seninle konuş- mak istiyorum.” Genç adam döndü, koluna giren şişmanca zata baktı "Buyurun Nasuhi ağabey" dedi. manca Zat gazeteci ve Nasuhi Baydardı. Nihad ya başladı: Subaşıyı gazeteci yap- mak istiyordu. Halk Partisi Sivas- ta bir gazete çıkaracaktı. Oraya gi- debilir, çalışabilirdi. Halbukı Subaşı nın gazetecılıkle o güne kadar bu mesleğe karşı ara sıra duyduğu işti- yaktan ği karısının birkaç gün önceki bir sö- zü hatırına geldi : "Nihad, senin ga- ze_:tecı olmanı isterdim" Subaşı "Pe- seniz kabul ederim". Karısı İngiliz- AKİS, 3 MAYIS 1958