Gerçi bunlar, kaybedilen eşeğin bulunacağını gösteren — alâmetlerdi. Yoksa, ciddi bir selâh işareti değil- tık. Buna lıderlerın sınırlerı dayana- cak mıydı, bilinmi Buna rağmen gerginliğin azalması herkesi memnun etti. D. P. nin düşman bildiği basın, iyi hareketleri övmekten geri kalma- ı. Tahkikat meselesi Fakat ortada bir Meclis tahkika- tı meselesi vardı. Gerek D. P. ve gerekse eclis başkanlığına takrir vermişlerdi. O iş ne olacaktı ? D.P. ekseriyetinin C.H aleyhinde bir tahkikat açıp onu Mmesul etme- si hiç kimseyi tatmin etmeyecektı D P. yanını seçimzede Hür. P. yi de alsa ve ona "hınk" da dedirtse -junta bunu pek âla yapabilirdi- gene hiç bir mesele halledilmiş olmayacaktı. Zira 1957 seçiminde, hem de bilinen tartlar altında mücadeleye — mecbur edilen C. H. P, nin, elinde bütün dev let kuvvetini tutan İktidara karşı baskı yapıp rey topladığı hiç kimse- nin ınanacagı şey değildi, üstelik Hür. P nin böyle bir şahıtlıge teşeb- büsü bizzat Hür. içinde aklı ba- şında kimselerin şıddetlı itirazlarını çekecektı ve bunlar kendi partileri- ni ithamdan çekinmiyeceklerdi. buki, meselenin halledilmesi de za- rurıyd Bu haftanın ortasında "1946 ya Demokratlarında bir tema- . Meclis tahkikatı meselesi bir orta yol bularak halledilirdi. İki Grubun idarecileri arasında - temas vuku bulur, görüşler telif edılırdı Henuz zemin yoklaması dahi ıl— madığı için aranılan orta yolun ne ö" lacagını kestirmek kolay degıldı İh- timal- ki bakanlar hakkındaki CHP talebini ekseriyet reddeder, buna mu— kabil D teklifindeki C. H. P. a- leyhtarı ithamlar çıkarılır, mesele "bilgi edinmek maksadıyla tahkikat" a irca edilebilirdi. Her halde, Mec- lisin' önümüzdeki günlerdeki açılışını takiben Ankarada bir takım siyasi faaliyetin cereyanını beklemek lâ- zımdı. Bu faaliyet kulis faaliyeti ola- caktı. Doğrusu da oydu. Zira ha- kikaten anlaşmak istiyenlerin, gürül- tüye ve patırdıya, masa başında ka- deh kaldırmaya ıhtıyacı yoktu, "Coaxistence pacifigue emlekette iki büyük — partinin M anyana yaşamasının mukadder olduğu hakikati artık — anlaşılmaya başlanmıştı. Hür. P. den transfer gayretleri bunun heticesiydi. Hür. P. içindeki hakiki kıymetler de Aydın Yalçının fikriyatıyla mem- lekette siyasi rol oynanamıyacağını AKİS, 22 MART 1958 ve boşta dönen uskurların gemi yürüt meyeceğini anlamışlardı. Ya o ta- rafı, bu tarafı seçmek zorunda mu tlaka kalacaklardı Geçen hafta- nın unda D. P. yaptığı,, biz-, zat lıder tarafından ıdare edilen böy- e bir taarruzdu. akikaten kong— renin havasından Ad nan Menderes muntazam haberdar edilmiş, Enver Akoğlu da İstanbula bir yıldırım se- yahati yapmıştı. D P hiç olmazsa Ankarada Hür. P. yi muvaffakiyetle boşaltıyordu. Eski kıymetli eleman- larını yeniden sinesine alacaktı. Piraye Bigat Önce D.P sonra Hür. P. daha sonra ? Önümüzdeki günlerde rejim mev- zuunda bir takım iyi haberlere inti- zar etmek lâzımdı. C.H.P rtık alemdarlıgını yaptığı meseleleri, bız— zat D.P nin ele alması ve boylece es- ki huvıyetını bulması yoluna sapılaca- ği anlaşılıyordu. "İspat hakkı", bir sembol mahi etınde, yeni yolu açabi- lirdi ve bunu D.P. içinde düşünenler hayli yekün tutuyordu Bu arada, sevimsiz bakanl bertaraf edil- mesi de çok kuvvetlı bir ihtimaldi. Üniversite onu u satırlar yazıldığı sırada, İstan- Bbul Üniversitesinin Anayasa kür- süsünden alınıp Celâl Yardımcının Milli Eğitim Bakanlığı emrine veri- len Prof. Hüseyin Nail' Kübalının, va- zifesine iadesi her an beklenıyordu Gecen haftanın sonunda cuma günü, ogle vakti, saat 12.30 da İstanbul Ü- ni Ver sitesi Rektorluk binasının bir kale burcunu andıran ikiz ka deşı Profesorler Evinin kapısı önünde üçü YURTTA OLUP BİTENLER kız, dördü erkek yedi talebe sabırsız- lıkla bir misafir bekliyorlardı. Genç kızlardan en çalımlısının elınde bek- lenen nulm, üzere kır- mızı karanfıllerden yapılmış bır bu- ket bulunuyordu. Erkeklerden biri Milli Eğitim Bakam Celal Yardım- cının yeğeni, İstanbul Hukuk Fakül- tesi Talebe Cemiyeti İkinci Başkanı yüp Yardımcı idi. Profesörler Evi- nin kapısı önünde beklenen misafir Başbakan Adnan Menderes idi. Baş- bakan o gün, öğle yemeğini İstan- bul Üniversitesi profesörlerinin da—, vetlisi olarak Profesörler evinde yi- yecekti. Hâdiseye D. P. çevrelerinin büyük ehemmiyet verdikleri belliydi. Baş- bakanın Üniversiteye gelış ve gidi- şinde - Zaferin tabiriyle - "binlerce talebenin içten sevgi ve coşku te- zahürat" göstermesi arzu ediliyor- du. Nitekim Cuma hı, 1953 yı- lında sessız sedasız lagvedılen ve —ne Vazifeleri kanın ziyareti sırasınd mkün ol- büy uk bır kalabalıgı Ü- duğu kadar niversite kapısı ünde toplamaktı. Büyüklerin Verdıgı dırektıf buydu. Bu talebeler erkenden fakülteye dam- sınıf — dolaşmışlardı. Hatta bunlardan Erol Ergüneş, meş- hur birinci sınıfın kürsüsüne çıkmış. kıdemli talebelerin güzel kızlar etra- fında kümelendikleri bir sırada aleni bir davette bile bulunmuştu. Ama daha birkaç gün evvel sevgili hoca- ları Prof. Hüseyin Nail Kübalıyı al— kışl yan ellerin sahıplerı neşi ıslık sesleri arasında kürs inmeye mecbur etmışlerdi. Güya So- kak politikasının — üniversiteye sira- yetine "olanca kuvvetleriyle" mani olmıya çalışan D. P. sadakatle bağlı bu delikanlıların gayretleri, maalesef beklenıldıgı kadar parlak henüz hocalar üden uzaklaştıran zıhnıyetle barışmış de- ğillerdi. Başbakanın Profesörler Evine sa- at 12.30 da gelmesi bekleniyordu. Ama A. 0073 plâkalı muhteşem Ca- dillac'ı takip eden siyah boyalı lüks resmi otomobillerden müteşekkil ka- file, İmarzede Beyazıt Meydanının bir koşesını kaplıyan eski Harbiye Ne- zaretinin kemerli kapısının altından geçerken iki taraftakı kulede bulu- nan saatlerin ikisi de 12.55'i gösteri- yordu. Başbakan davete biraz gecike- rek ve Hukuk fakültesi ile İktisat Fa- kültesinde okuyan 8.000 kadar tale- benin dağılma saatinde - bu fakü telerin Ogleden evvelki derslerı saat 12.50 de bitiyordu - gelmişti. bir tesadüften ibaretti. A. 0073 plakalı 7