ÇA L I İşçiler Türk - İş G *€çen hafta Pazar gunu Ankara- a Türk - İş t başı mamur bir balo verıyordu Dogrusu balo ga- yet iyi organize edilmişti. Her en ince teferruatına kadar düşünül- müş, bütün gece sabaha kadar neşe içinde eğlenilmişti. Balolar memleke- timizde çeşitli teşekküllerin hemen emen biricik gelir kaynağını teşkil ediyordu. Vakıa, dünyanın başka memleketlerınde de balolardan gelir sağlamaya çalışan teşekküller vardı ama bu İ memleketimizde if- rat hale vardırılmıştı Öyle ki, pek çok teşekkül için balo geliri, asli gelir olarak bütçelerde baş köşeleri işgal ediyordu. Halbuki sosyal teşek- kullerın gelırlerı böyle balo gelirle- gıbı suni gelirler olmayıp, üyele- rını ödedikleri aidatlar ve bu te- teşekküllerin hayatiyeti kaynakları da gene Uyelerının alâkalan olması gere- kirdi. Ancak ne var ki, bu teşekkül- ler de uyeleı'ının odedıklerı aidatları hak edecek şekilde çalışmalı ve onla- rın menfaatlerini korumalıydılar. Türk-İş muhakkak ki son balo- su ile hayli gelir elde etmişti. Ama işin aslı arandığında bu teşekkülün öyle pek de malt müzayaka içinde ol. madiği görülürdü. Gerçi her teşek- külün faaliyet gösterebilmesi için na- raya ihtiyacı olduğu muhakkaktı. Mu- hakkakti ya Türk-İşin de parası ol- madığı söylenemezdi. Bilhassa son yıllarda işçiler ve sendikalar Türk- İşin aidatlarım muntazam ödeme- ğe başlamışlardı. Buna karşılık Türk - İşten bekledikleri randımanı alamıyorlardı Türk - İşin son kong- resinin yapılmasının uzen nden ay- lar geçmişti O günden bu yana ise Türk -İşin adı, bir bu balo dolayısı- ile duyulmuştu. Türk-İşin — vazife-i aslisinin balo hazırlamak olmadığı- nı ise çocuklar bile takdir edebilir- Bu bakımdan son gunlerde Türk- Iş tenkit oklarım üzerine çekmeğe başlamıştı. Ücretli İzin Türk - İş tenkit oklarını üzerine çekmeğe başlamıştı ama, tam bu sırada da Çalışma Bakanlığı Türk- İşin yardımına koştu. Balodan bir gün sonra, pazartesi akşamı, radyo gazetesi hükümetin işçilere gösterdi- ği yakın alakadan bahsederek yayı- nına başladı. Ücretli yıllık izin ka- nunu tasarısı .ne sevk edil- mek üzereydi. Tabii, radyo gazetesı- nin çok bilmiş hazırlayıcısı, söz açıl- mışken işçiler için yeni emeklilik e- saslarını ihtiva eden bir tasarının hazırlandıgından da bahsetmek fırsa- tım kaç radyo gazetesının, herkesin ağzına bir parmak bal çalmakta ma- hir yorumcusunun bu parlak söz- lerinden sonra Türk-İş de artık orta- ya çıkıp rahat rahat, hükümetin ha- zırladığı bu tasanların B. M, M. ne 22 ŞMA getırılmesınde, kendisinin — oynadığı erece mühim" rolden bahsede- bılırdı D. P. Iktıdarının alâkasını i iş- çilerin üzerine çekmek doğrusu az is değildi. Hele biraz zaman geçsin, da- ha neler yapacaklardı. Sonra hiç şüphe yoktu ki İktidarın alâkasını iş- çi mevzuuna çekmekte Türk - İşin gösterdiği uysallığın da gene son de- rece mühim rolü olmuştu. İşte bu uy- sallığın faydasını bütün Türk işçile- ri göreceklerdi. İki tasan hazırlan- mıştı ve neredeyse B. M M. ne su- nulacaktı. Bu iki- tasarıııın ışçıler için son derece mühim olduğunu kimse inkar edemezdi. Gerçekten de tasarılar ka- nunlaşırsa ışçıler hayli büyük avan- tajlar sağlam olacaklardı. Hem de bu avanta_ıları en ufak bir mü- cadeleye bile katlanmadan adeta "ar- mut piş, ağzıma düş" kabilinden ka' zanmış, olacaklardı. Daha da doğru- su bu haklar kazanılmış değil, ken- dilerine bagışlanmış olacaktı. Mem leketimizde bu güna kadar yalnız ış- çi hakları degıl her türlü siyasi hak ve hürriyetler hep yukardan gelmiş- . İlk bakışta bunun hiç bir zararı y ktu Aksine faydalı, bile saymak mümkündü. Bir nimeti mücadelesız ve emeksiz elde etmek hiç de fena yol değildi. Fakat madalyonun bir de öbür yüzü vardı. Yakından incelendi- ğinde bu ortaya çıkıyordu. İktidarlar, hakları ve hürriyetleri bazan ken- diliklerinden verebilirlerdi. Ama bu hakların korunması hakkinin verilme- si bahsine gelince, iktidarlar son de- rece sıkı davranıyorlardı Bu yün- den de bir gün lütuf ve ınayet ola- rak verilen haklar kolayca geriye a* lınabılıyordu İplerin ucu daima hak- n verenlerin elinde kalıyordu Hür- rıyetlerın defalarca görünüp . kay- bolmasının sebebi bu idi. İşçilere mücadelesiz ve emeksiz tanınan hakl r için de durum ayni İdi. İşçiler tam bir te şkılatlanma hakkına sahıp değillerdi. — Seslerini duyurmak, fikirlerim yaymak, hak' larını aramak için toplanmak, mi- ting yapmak imkânlarından — mah- rumdular. İşçi haklarının saglanma 1 ve elde edilenlerin korunması için en kuvvetli silâhları olan grev hak- kını bir türlü elde edememişlerdi. Kı- sacası kendi menfaatlerinin, hak ve hürriyetlerinin bekçiliğini yapmak hakkına sahip değillerdi. Bir misal u hususta işçi sendikaları ile bir- liklerinin, hali meydanda idi. İstan- bul Gazeteciler Sendıkası, bir hiç yü- zünden aylardan beri kapalı kalmış- tı. Üstelik sendika ve idarecileri hak kında da herhangi.bir cezai takibat yapılmamıştı. Sendikanın kanuna ay- kırı bir kuruluşu veya hareketi var- sa, bunun tamamen kapatılmasını is- AMERİKADA merika Birleşik Devletlerinin, dunya ekonomisi içinde işgal et- tiği yerin büyüklüğü sebebi ile bu memleketteki ekonomik olayların ve bilhassa krizlerin diğer mem- leketlere de az çok tesir ettiği dai- ma görülmüştür. Bu defa da aynı memlekette başlayan ekonomik kri- zin ve işsizliğin, dünyanın — diğer yerlerine ve bilahssa ekonomisi A- merika Birleşik Devletlerine sıkı sıkıya bağlı olan memleketlere si- rayet edeceği muhakkak — gibidir. "Tehlikenin küçümsenemeyecek ka- dar yakın ve büyük olmasına rağ- men başlangıçta, Amerikalı idare- ciler dahi meseleyi gereken ciddi- yetle ele almamışlardı. Gerçekten, daha 1950 da bugünkü ekonomik krizin ve işsizliğin belirtileri mey- danda idi. Fakat Amerikan ekono- misinin krizleri önleyebilecek ka- dar kuvvetli olduğuna utanılıyordu Esasen bu memlekette işsiz sayısı- nın ekonomik kalkınma devrelerin- de bile S milyon civarında olmas normal karşılanıyordu. Tehlike an- cak işsiz sayısının 3 milyonu as- ması halinde kabul ediliyordu. Amerıkanın istihsalindeki şüklük ve işsizliğin asıl sebebi 1956 yılındanberı yatırımla istihlâk ara- dü- sında bır denge kurulamaması ol- muştur. Nitekim yeni fabrikalara ve teçhızata yapılan yatırımlar, hu- kümetin mali politikasının — teşvi ile 1955 baharından 1956 sonuna ka- dar 90 34 nisbetinde artmış bulu- nuyordu. Buna karşılık, aynı devre» de mesken inşaatı ve otomobil sa- tışlarında bir düşme göze çarpıyor ve birçok müstehlik malları piyasa- sı canlılığını kaybediyordu. 1967 yı- lmın başlangıcında mesken inşaatı ve müstehlik mallan piyasalarında ki bu durgunluk yanında, ihra- catta da bilhassa Suveyş Kanalı krizinden sonra, bir azalma kayde- dildi. Bu suretle istihsal kapasitesi ile istihsal ve satış hacimleri ara- sında ki boşluk gittikçe büyüdü. gibi hallerde ilk akla gelen tedbır- ler savunma masraflarını ve kredi- leri kısmaktan ibaretti. Nitekim A.- merikan hükümeti de bu yolu tut- tu. Fakat ekonomik faaliyetlerdeki durgunluk geçen yılın Eylül aynıda 1 bariz bir şekilde ortaya çıktığı halde hükümet, işlerdeki bu — durgunluğu ancak Kasımda kabul etmeğe başla- 1 ve bunun üzerine faiz ve reeskont hadlerınde indirme yapıldı, yani u- cuz kredi politikasına dönüldü. Bu politikanın bir devamı olarak mes- AKİS, 22 MART 1958