AKİIS'in Yazı Müsabakası Demokratik Rejim içinde Yaşamağa Azimli Milletleer Ne Şekilde Hareket Etmelidirler ? ktisadi ve zorlayıcı sebepler ha- riç, hangi seviyede olursa olsun; hiç bir milletin, isteyerek ve bilerek zulüm ve esaret rejımlerını kabul edeceği iddia edilemez, çünkü, ay- vanların bile sevki tabıllerıyle is- yan ettikleri esaret ve zulüm kar- şısında, mahlukatın şereflini ve a- kıllısı olan insanların davranışları başka türlü olamaz. Aksine hare- kete zorlanan milletler ise, netice- de koyun veya canavar sürüsü hali ne gelirlerki, akıbetleri başka milletlerin boyun- duruğuna girmektir. Bir toplum içinde ferdi hürriyet- lerin kısmen kayboluşu, iktisadi ve içtimat kanunlar icabı normaldir; sasen tabiatta mutlak hürriyet dıye bir şey yoktur. Ancak ana hak v hürriyetlerinin tamamının yok _cdi— lişiyledir ki, milletler sürüleşir. İda- reci sınıf'lar türlü politik oyunlarla sürü hahne getırdıklerı halkların içtimai seviyesine göre areket et- tikleri iddiasındadırlar. Ve kendile- ri de sanki o milletten değillermiş gibi, kurdukları istibdat rejimleri— ni haklı göstermek jnaksadiyle söy- le derler; Her millet lâyık olduğu idareye kavuşur Dünyamızın Atom devrine girdi- ği, mesafelerin kısaldığı, 'milletler- arası iktisadi, siyasi ve — kültürel münasebetlerın arttığı bu zamanda herhangi bir millete totalıter re_ıım lâyık görülemez. öyle bir görüş ancak, milletlerin huzurunu kaçırıp dünya sulbünü tehlikeye koymak- tan 1deoloıık fayda uman millet ida- recilerinden beklenir. Şu halde her millet demokratik rejime lâyıktır, Ve bu. tabii bir hakdır lâyık olmak ve hak mak realitede kâfi gelmez; lâyık olunan ve hak edileni elde etmek için evvelâ kuvvetli bir arzu ve a- zim,s O n r adakahramanca mücade- le gerektir. ugün mevcut ve hareket tarzları li garabet arzetmektedirler: İngil- tere, İsveç, Norveç birer krallıktır ama, demokratik idarenin en ileri- sine maliktirler. Arjantin bir Cum- huriyettir, Peron ise memleketi se- nelerce zâlim bir kral gibi işlet- miştir. Nazi Almanyası da bir Cura- huriyettir. Fakat Hitlerin idaresi, Neronun zulmünü gölgede bıraka— rak tarihe mal oldu. Bir tonlumu teşkil eden fertlerin sahıbı bulun- rejimler, — şekil itibariyle hay- XXXVILI şahsi menfaatlarının temini müca- delesini, sınıf menfaatları ile bir- leştirip yürütmeleri ve bu suretle doğacak musibet sınıf şuuru ile de, sınıflar arası nfaatlar çatışma- sını milli şuurlarıyla ayarlayıp yük- seli milli menfaatlar potasında erit- meleri lâzımdır ki, milli ahenk ve tesanüt meydana gelebıl Milli menfaat şu olarak teşekkül etmiş bazı mılletlerde de dikta Trejimleri kurulduğu ve bir müddet yaşadığı gorulmuştur. Al- manya ve İtalya gibi. Fakat bu iki millet de Nazi ve Faşist rejimlerini zorla değil, bilerek ve istiyerek ka- bul etmişlerdir; çünkü buna sebep: Milletlerarası iktisadi menfaatlar kavgasıdır. Yukarıda belirttiğimiz gibi, mil- lt menfaatlarını, fert ve sınıf menfa- atlarının'üstünde görüp milli tesa- nüttü temine muvaffak olan bir mil- letin . demokratik rejim içinde yaşa- ma azmine hiç bir kuvvet engel o- lamaz. Böyle milletler, serbest seçim hakkı elinden alınmadıkça hiçbir zaman dikta rejimleri altında yaşa- mak bahtsızlığına uğramazlar; tesa- düfen veya zorla başa geçmek fir- satını bulan diktatörleri ve rejimle- rini de kısa zamanda al aşağı et- mek imkan ve kudretine maliktir- ler. Mesele, bu milli şuura ulaşmak ve bu azmi elde etmektedir. Bu iş- de, en âcil ve pratik çare: Derhal İlkokul seferberliği yapıp okuma yazmayı, askerlik hizmetinden de üstün tutarak millet bütününün e- ğitim ve öğretimini kısa zamanda tamamlamaktır. Buna muvazi ola- rak da, Millete demokratik rejim şuurunun — uyanmasını sağlamak mücadelesini, , münevver Sınıfın bir haysiyet ve şeref borcu ola- kabul etmesi şarttır. Çoğun- luğu cehlin karanlığında bulunan milletlerin demokratik rejime ka- vuşmaları ancak, münevver, namus- lu ve fedakâr evladlarının memleket idaresini ele geçirmeleriyle imkân dahiline girer. Zeki ve kurnaz diktatörler tara- fından, sınıf menfaatları muvakka- ten sağlandığı ve sırtları her çeşit- ten yalancı vaatlerle okşandığı müddetçe, geri milletlerin demokra, tik rejım 1ç1n e yasama azmi degıl ya, o rejimi arzu etmesi dahi bek- lenemez. Geri kalmış milletlerin, sosyal Kemal YILDIRIM tekâmül merhalelerinde, kanlı veya kansız ihtilâllerle sıçramalar yapa- bildiği görülmüştür. - Buna en mü- kemmel misal: Atatürk'ün önderli- ğinde büyük Türk milletinin başar- dığı devrimlerdir. Atatürk devri inle- rinin hemen hepsinin de, başlangıç- ta kitlelerin tam tasvibiyle karşı- landığını iddia edemeyiz. Bununla beraber, asırlarca cehlin, dini taas- subun, hurafelerin karanlık baskısı altında kalmış milletimizin, asıl cev- herindeki hürriyet ve adalet aşkı- nın hiç bir zaman sönmediği çok ça- buk görülmüştür; devrimlerin ni- metlerinden istifadeye başlar başla- maz anlamıştır ki, asırlar- ca iştiyakla arzuladığı, hasretle bek. lediği fakat, bir türlü ad koyama- dığı sevgilisine artık kavuşmuştur: Cumhuriyet. Atatürk zamanında Cumhuriyet idaresinin tek partili oluşu onun demokratik mahiyetini hiç bir zaman gölgelememiştir; ve Atatürk tam bir demokrat devlet başkanı idi. Zamanında devrimlerin hızı hiç gevşemeden "Muasır millet- ler seviyesine ulaşm parolasına uygun hamlelerle hedef'mıze güven- le yürümekteydik. Büyük Ata, fek parti idaresinin devamını değil 1ste— mek, aklından bile getirmemiştir. Ancak, zaman ve imkân gözetmek- teydi' Onun Türk milletine itimadı sonsuzdu. On iki yıldır devam eden demokratik rejim mücadelemiz, ana hak ve hürriyetleri tahdit, hattâ, yok edici antidemokratik kanunla- rın mevcudıyetıne çeşitli idari bas- kılara rağmen, Atatürkün kurduğu sağlam temeller üzerinde istikbal- den emin olarak yürümektedir. Milletlerin hayatında beş, on se- nelik bir bocalamanın pek. fazla kıymetı yoktur Bu mucadelede zul- mez. Devrimiz, dikta rejimleri kur- mak hevesınde olan gafıllere ergeç hüsran ve hayâl inkisarı getiren; namuslu, Vatansever münevverlere ise, hurrıyet ve demokrasi nimeti bahşeden bir devirdir. Netice olarak diyeceğiz ki; Demokratik rejim içinde yaşamağa azimli milletler. Türk milletinin içinde bulunduğu agır şartlara rağmen yürümekte ol- uğu mücadele metodlarını numune alarak hareket etmelidirler. AKİS, 22 MART 1958