DÜNYADA OLUP BİTENLER Eisenhower Kruçef Dışişleri Bakanından çok daha yumu- şak kalpli olan Başkan Eisenhower'i zirve konuşmalarına ikna etmek için yaz başında Amerikaya gidecekti. Amerikalılar Kruçef in de dahılde—, ki prestijini- yükseltmek — arzusuyla irve konuşmalarına son derece is- tekli olduğunu düşünüyorlardı. Eh ar- tık, bu kadar ince hesaplara dayanan dunya buyuklerı toplantısının gerçek- leşeceğine inanma Dulles, mizaci ve siyaseti icabı daha, bir sü- rü kötümser konuşma yapacaktı Ga- Zetecıler yeşil ışık yandı, kırmızı, ışık sönmedi diye bir sürü yazılar ya- zacaklardı. Ama eninde sonunda Ei- senhower ve Kruçef mütebessim el sıkışacaklardı. İngiltere Atom bombasından da, tesirli HıdrOJen bombası için, zaruri ihti- yaçlardan kısarak yüz milyonlar harcıyan İnigilterenin, bu sevgili bom- bayı imal etmekten Vazgeçecegıne ar- tık inanmak lâzımdı. Şimdiye kadar Filozof Russel'ın etrafında toplanan sulhseverler ve İşçi Partisinin sol ka- nadı, çok pahaliya mal olan bomba- larin yok edılmesı için çok propagan— da yapmışlardı. muhafazakâr hükümet kös dinliyordu. Hatta İngil- terenin bombaya sahip olmasının, sulha hizmet edeceğini bile iddia edı— yordu. İşçi partisinin lideri Gaitskell ve bomba düşmanı parti mensupları- na daha nazik davranmıyordu. "Sos- yahzmın zaferi" diye bir cemiyet ku- n bomba aleyhtarlarını partiden atmayı düşünmüştü. Âsi Bevan bile artık, bomba düşmanlarına pek yüz vermiyordu. Ama Hidrojen bombası— nı sevmiyenler, bu dünyanın en müt- hiş silahından daha müthiş bir silâh bulmuşlardı. Oxford Üniversitesinin genç kızları bundan böyle bomba a- Teyhine vaziyet almayan erkek arka- faşlarını hiç bir toplantıya çağırma- a karar vermişlerdi. Oxfordda al- tı erkege bir kız düştüğüne göre, mü- 18 MacMillan Bir araya gelecekleri muhakkak ama ne zaman! cadeleyi mutlaka kazanacaklarından emindiler. Hele hareket yayılırsa, bombanın ismini yazmanın bile yasak edileceği muhakkaktı. Oxfordun zeki genç kızları, kadınlık silâhının atom bombasından kuvvetli olduğunu bili- yorlardı. Zaten bu müthiş silâhın te- siri, eski Yunanda denenmişti. Atina ve Isparta arasında otuz yıl süren kıyasıya harbi ancak İsparta ve Ati- na kadınlarının müşterek mücadelesi durdurabilmişti. Birbirinin kanına su. samış İspartalı ve Atinalı erkekler; karılarının "boykotu" karşısında bü- tün harpçi temayüllerinden vazgeç- mek zorunda kalmışlardı. Aristophane'in geçenlerde Londrada oynanan tuzlu biberli Lysistrata piye- si bu zaferi gösteriyordu. Muhayyile- den mahrum olmayan gene kızlar, el- lerinde tarihi,.. silâh, Hidrojen bom- basıyla dovuşmeye çıkıyorlardı. " kâ d sılah— zimkâr" avranılırsa, bütün şörleri Öönlerinde diz çöktüreçekleri muhakkaktı Maliyeti ucuz bu üniversal silâh, dünyaya yayılmaya namzetti. İstan- bul üniversitesinin genç kızları, Ox— forddaki — arkadaşlarının lesine sahip olsalardı, Kubalı şımdı— ye kadar çoktan kürsüsüne kavuş- muş olurdu Hele bu hareket va- tan sathına yayılırsa, Özlenen demok- rasiyi gerçekleştirmek işten bile de- ğildi... Küba Hürriyetler gene askıda eçen hafta ortasında, hürriyet mücadelesinin 'kızıştıgını goren diktatör Batista, kurtuluş 'çaresini hürriyetleri rafa koymakta buluyor- du. Halbuki bir gün evvel Batistanın yakını Başbakan Portuondo, anaya- sa garantilerini kaldırmayacağını vâ- detmişti. Bu acele tekzip karşısında, Başbakana 1st1fadan başka yapılacak bir iş kalmıy i Ör herşeye rağmen yeni se- çimlere gitmek fikrinde ısrar ediyor- Meşhur'. d du. Ama bu şartlar altında yapılan bir seçimi, değil Kübalılar, Batista- nın Amerikalı iş 'adamları bile şüp- heyle karşılıyacaklardı. Anayasa hür- riyetleri secim arifesinde hiç değilse zahiren mevcut olmalıydı. Batista da herhalde bu son ç. başvurmak istemezdi, ama korku ve endişe için- deydi. 18 bin üniversite talebesinin geçen yıl iki muvaffakiyetsiz hükümet darbesinin yıldönümünü kutlamaya hazırlandıgını öğrenmişti. mumi bir ayakl n teşebbüsünü bir türlü unutamıyordu. Batistanın sarayı et- rafında alınan son derece sıkı tedbir- lere aldırış bıle etmiyen 30 kadar şö- valye ruhlu , gece saraya girme- ye muvaffak olmuşlardı Diktatör üst- le atta yemek yemekle meşguldü. He- yecanlı bir yarım saat geçirdi. Ama âdeta intihara benzeyen bu cesur te- şebbüsün muvaffak olmasına imkân yoktu. Gençlerin hemen hemen hepsi oldurulmuştu Kübalı universiteliler hürriyet için ölen arkadaşlarını dai- ma hatırlıyacaklardı. İşte bunun için, hürriyet fedailerinin ilk ölüm yılında toplanmak istemişlerdi. Kübanın insafsız diktatörü Batis- ta anayasa garantılerını kaldırsa da bu umumi hü mim yenem yecekti. Kubalı ıhtılalcı Fidel Castro hesap gününün çok yaklaştıgım soy— lemekteydi. Yakında — halk grev ilân etmeye — davet edılecek ve Castro kuvvetleri tepeden tırnağa kadar silâhlı diktatörle kozlarım paylaşacaklardı - Halk Castronun ta- rafındaydı, Pariste Eyfel kulesine, Kubalı talebelerin Castro'nun bayra- ğını çekmesi bunun yeni bir delıhydı Bertrand Russel Atoma düşman AKİS, 22 MART 1958