Yasaklar Otobüsler, tıklım tıklım dolu olarak hiç madan, Önü- müzden geçıyorlardı Vakıt bir hayli geçti; Eve dönmekte acele ediyordum. Durakta benim gibi bekleyenler çoktu. Hepimizin gö- e de şu tıklım tıklım Oto- buslerde idi. h bir dursa bir ye- re sıkışabılsek" diye ümitleniyor- duk. Çünkü gideceğimiz yere baş- ka bir vasıta bulamamıştık. Hal- buki daha Usküdar Vapuru faciası kafalarımızda ve kalplerımızde tap- taze yaşıyordu, iç parçalayıcı fo— ile o, enuz gözlerimi- deydi. Gene de, tabii bır adıse olarak hepimiz o an işlerimizi duşunmuyorduk. Benı ev- de çoluk çocuk yemeğe bekliyor- lardı. "Daha patatesler de kızara- cak" diye içim içimi yiyordu. Bel- ki bir başkası mühim bir iş ran- devusunu kaçırmak üzere idi. Bir başkasının aile saadeti, huzuru mevzubahisti, hele bütün gün ora- dan oraya koşuşmuş, didinmiş yor- gun aile reisinin rahat terliklerin- den başka hayatta kaygusu kalma, . Razıydık: Otobus ne durur durmaz binecektik. Ve böyle- ce bahtsız Üsküdar Vapurunun bir teselli köprüsü olanak arkasında bıraktığı "istiab haddi" modasını da günlük telaşlarımız vazifeleri- miz ve kaygularımız arasında ya- kında, hem pek yakında, unutmaya mahkümduk. Birgün gelecekti, lâkalılar bir yolcu vapuruna kaça bilet alarak sığınanları saymaktan gazeteciler "konu- şan resimlerle" hadiseleri her an göz önüne sermekten usanacaklar- derken karısı destek olmuştu. yanında — büyük bir O zaman Süreyya gençliğine rağmen ne kadar kuvvetli bir kadın olduğunu ispat — etmişti. Süreyya içtimai vazifelerini mükem- mel surette başaran bir Kraliçe idi. Birçok hayır cemiyetüerinde, — kadın derneklerinde faal vazifeler almıştı. İran kadınının ılerı cemıyetlerdekı arzusunu ebedileştirdi ve muhtemelen bir daha dönmiyeceği memleketine kadınlık bakımından büyük bir hiz- mette bulundu. Bir kraliçenin kararı ozlerını uzaklara dikmişti. Ba- basının Batı Almanyadaki evin- de, buyuk bir sabırla şahın yolladığı elçiyi dinliyordu Kendisine teklif e dilen şey bir ortaktı. Şah ikinci bir kadın alacaktı. Kralıçe Süreyya yal- nızca "hayır" dedi. yada hiç bir kadın taaddüdü zevcata, sebeb ne o- lursa olsun, lâyık görülmemeliydi. Bunu reddetmek şerefi tahttan da, aşktan da büyüktü: Kraliçe Süreyya böylece boşandı. Memleketindeki res- 26 Jale CANDAN Çünkü okuluna geç kalan tale- beyı dairede imza saatini kaçıran memuru, işlerini Zamanında yetiş- tıremıyen bir kimseyi "istiap had- dinin" müşkül duruma düşmekten kurtaramıyacağı muhakkaktı. "İs- tiab haddi'nin bir şehrin normal hayatını aksatmaması icap ettiği de muhakkaktı. Davayı kökünden halletmek, ancak denizde ve kara' da nakil vasıtalarının ihtiyaca ye- ter derecede arttırılması ile müm- kün un yanında alınacak ufak tefek tedbırlerın faydalı — ol- makla beraber, zamanla terkedl- leceği aşikârdı. Zaten memleke- timizde son zamanlarda hüküm sü- ren bir modaya göre, mühim dava- ları yarım tedbirler, "yasak gibi" sihirli kelimelerle halletmek mera- kından vazgeçmememiz lazımdı. Hürriyetler meselesi, büyük bir kütlenin canı yurekten benımsedı— ği bir mesele olarak karşımıza çık- tığı zaman, biz bunu bir takım ya- sak kanunları ile halletmeye çalış- mıştık. Gene aynı yasak kanunla- rını hayat pahalılığını önlemek i- çın öne sürdük, Et meselesini, pey- nir meselesını zeytın yağ meselesi- ni hep aynı zıhnıyetle ele aldık. Makam sahıbı bir kimsenin serseri çocuklar davasını da gene bir polis gibi. bizzat takiıb ederek, ele aldı- ğını gördük. Olmadı. Olmuyor. Her şeyden evvel oturup uzun — uzun düşünmemiz, hastalıklara ısabetlı teşhisler koymamız ve öylece meselelerın esasına Ulanmamız lâ- zımdır. "Yasaklardın tesiri "aspi- rinin" tesirinden farksızdır. Mu- vakkat ve aldatıcıdır. mi dairelerde ve sarayda — resimleri derhal indirilmişti. Boşanmanın mali ve kanuni şartları görüşülüyordu. Ri- vayete göre sabık kraliçeye 10 milyon rial ödenecekti ve bir kanunla onun bir daha memleketine dönmemesi sağlanacaktı. Gazeteler daha şimdi- den müstakbel İran Kraliçesinden bahsedıyorlardı Bu 18 yaşındaki ka- ra gözlü "Mira ahinur olabilirdi. Şah bu rivayetlere sinirlendi, evlen- mek onun için yalnız bir vazıfe ıdı, fakat şimdilik bu vazifesini yerine getiremiyecek kadar kederli idi. Mahzun bakışlı Süe yaya — gelince o artık herkesin kalbınde idi. Bılhas sa kadınlar ona, derin bir saygı besli- yorlardı. Birçok memleketlerden, ona bu hislerini açıklıyan telgraflar çek- tiler. İzmir Kadınlar Bırlıgı belkı bu telgrafların en güzelini çek- ti. "Kraliçenin kararı" şark kadınına güzel bir örnek teşkil edecekti. Sosyal Hayat İhtiyaç ihtira doğurur v Ekonomisi Birlik - Kulübünün Mart ayı toplantısında dekoras- yon lideri Sevim Önen; misafir ağır- lama ve sofra mevzulu güzel bir ko- nuşma yaptı. Atalardan miras kalan en güzel şeylerımızden Türk misa- firperverliğini yeni — tip — davetlerle bağdaştırdı. Tanrı misafiri, üyelerin karşısına modern bir davetli olarak çıktı. Sevim Önen bu konuşmasında, sokakta rastladığımız bir — ahbaba, "birgün bize buyrun" gibi cali bir davette bulunmamamızı "sabahtan geliniz!" gibi temennilerin de sure- ta söylenmiş sözler olduğunu, sami- mi davetlerin gün tesbit edilerek sa- mimiyetle yapılması icab'ettiğini ve uhtelif davet tıplerını anlattı. - Ko- uşma sonunda ise, Türk Kadınlar Birliği lokalinde guzel bir sofra tan- zimini tatbiki olarak gösterdi. Ko- nuşma bitince üyelerden bir tanesi ayağa kalktı. Bir derdi vardı ve de- korasyon liderind.cn bunu halletmesi- ni istiyordu. Yeni bir eve taşınmıştı. Eski perdeler işe yaramaz hale gel-, misti. Piyasada iyi tül yoktu, zeme yoktu. Ne yapabilirdi ? rasyon lideri Sevim Önen bu işi mo- da lideri Sara Erike havale etti. Mo- da lideri, perde mevzuunda da ihti- sas sahıbıydı Zaten Sara Erik, ih- tiyacın ihtira doğurduğuna iman et- mişti ve muhitinde bulunanlar onun kaşiflerinden daima istifade ederlerdi. Sön olarak tül perde yerine * kolalan- mış salaşpur veya mermerşahi kullan- dığını söyledi. Odanın eşyasına göre bu perdelerin üzerine ince basmalar- dan yapılmış puvanlı veya çizgili fiyonklar ilâve edıyor u. Bu fiyonk- lar mermerşahinin üzerine — açılmış iliklerden geçirilerek bağlanan kur— delelerle elde ediliyordu. Bunlar per- deyi me olarak koyulabilirdi Ve— yahut bır kenarını süsleyebilirdi. Sara Erikin bir ikinci keşfi de ga- yet' enteresandı. Piyasada — bulunan file tipi ucuz tüllerden alıp bunlara, bir nispet dahilinde yer yer saçaklar Merserize iplikten yapı- lan bu saçaklar adi tüle bir ağırlık veriyordu. Perdenin alt kısmı da ta- bii bol saçakla bitiyordu. Sara E- rik evine perde bulamayan dertli ü- yeye amerikandan güneşlik yapma- sını da Öğretti. Şık dikildiği tak- dirde, en adi kumaşlardan güzel per- deler yapmak mümkündü. Ev haya- tını guzelleştıren şey zaten bu ke- iflerdi. Moda Pratik moda elpaze modası olsun, trapez mo- dası olsun, her mevsim' başı çıkan modanın bir pratik tarafı vardır. Çok göz alıcı ve erkeklerin "acayip" de- dikleri büyük terzi modellerine iyi- ce baktıktan sonra işte bu pratik moda üzerinde durmak gerekmekte- dir. 1958 ilkbaharının pratik moda- sı beli fazla sıkmayan, rahat ve çok sade görünüşlü bir modadır. Boylar kısadır, dümdüz biçilmiş çuval elbi- selerde küçücük teferruatlar mühim bir rol oynamakta ve elbiseye husu- siyetini vermektedir. Meselâ —önden kapalı ve arkadan açık bir bebe yaka. AKİS, 22 MART 1958