DÜNYADA OLUP BİTENLER den sonra Müslüman olmayan kardeş- lere geldi. Selwyn Lloyd dersini iyi bilen bir mekteplı edasıyla "başka param yok" dedi. İnce sesli Sehwn Lloyd' dan sonra kalın sesli — Dulles fezada e biraz konuştuktan sonra sadede geldı ve 'Şimdilik elde- kini harcamayı tavsiye etti. İki gün- lük gizli konuşmalardan sonra, pa- ta nedir bilen Sam Acmanın Dışişle- ri Bakanı, Kongre tasvip — ederse Pakta ön milyon dolar vermeye razı edilebilirdi. Bir nezaket ve demokra- si gösterisi olan açık konuşmalarda farklı seslerin çıkması hiç hayra alâ- met değildi. Bu farklı . seslerin en ir memleket, gibiyiz"” dediği, Irakın Bağdat Paktını Rus- yadan çok İsraile . çevirmek istediği aşikârdı. Amerikanın böyle bir tek- lifi asla kabul edemiyeceği de daha âz aşikâr değildi. Müslüman Kardeş- ler için elinden geleni esirgemeyen iyi arkadaşı — Nuri makül olmaya zorluyor- du. Hattâ sevgıh arkadaşının hatırı- nı kırmayarak işlerinin başından aş- kın olduğu bir sırada "adeta — bir memleket gibi olduğumuz" Iraka gitmiş, Kral, Veliaht ve Başbakanla görüşmüştü. Beklenmedik, görüşme- ye dahi, tek haber kırıntısı Abdülveh hap Mircan'ın Irak Parlamentosun- da yaptığı Pkonuşmada — mevcuttu. Mircan, Müslüman Kardeşlerin da- valarım kendi davası yapan Mende- resi Övüyordu. Zaten Menderes ile Nuri Said Paşa günlerdir beraberdi- ler. Hattâ yanlarında bazı bakanlar olduğu halde Yeni-Sabah gazetesine gitmişler ve orada Sefa Kılıçlıoğlu- nun yemeğe misafiri olmuşlardı. Mi- safirler saatlerce gazetede kalmışlar- 1. Öyle zannediliyordu ki binanın üst katındaki hususi dairenin yemek o- dasında Sefa Kılıçlıoğlunun çan çal- masiyle içeri girip çıkan — smokinli garson Alâeddin efendinin hizmet et- tiği uzun masanın başında Türk ve Irak devlet adamları Suriyenin duru— mu, niyetleri, hisleri mevzuunda s lahıyeth bir ağızın Kılıçlıoglunun ağzı. verdiği izahatı — dinlemişlerdi. Teni Sabah gazetesi sahibi bir yan- dan izahat verirken diğer taraftan garsonun serviste bir hata yapmama- sına bilgili ve tecrübeli gözlerle ne- zaret ediyordu. Gizli toplantılar leni toplantıdan sonra, işin asıl çetin safhası olan gizli konuşma- lar başladı. Paktın gazetecileri bir türlü memnun edemiyen İraklı Ge- nel Sekreteri her akşam saat altıda, konuşmalar hakkında izahat verdi. Pakt askeri bakımdan kuvvetlendiri- lecekti. Bir sene için Korgeneral A- kalının kumanda edeceği Müşterek Askeri Plânlama Kurmayı kurul- maktaydı. Yeni teşekkül — Karaşide kurulan Plânlama Teşkilâtının — ge- nişlemiş şeklinden ibaretti. — Bunlar bir savunma paktının elif basıydı ve etrafında çok gürültü yapılan Pakt bu elifbaya bundan sonra kavuşacak. tı. 6 Yeni Sabahtan ayrılış Türk - Arap dostluğu Halidi Paktın müşterek bir gü- venlik anlaşması olduğunu söylüyor- du. Pakt üyelerinden biri tecavüze uğrarsa diğerleri de harbe — girmek zorundaydı. Bu, Paktı kuran anlaş- mada yazılıydı. Paktın ahvalini, Ge- nel Sekreterden iyi bilen gazetecıler bu fikri kabul etmediler. Neden son- ra Pakt anlaşmasında böyle bir şe- yin yazılı olmadığı öğrenildi,, Bu gazeteciler de çok sual soru- yorlardı. Halidi suallerin çoğuna ce- vap vermedi. Askeri sırları da açık- lıyamazdı ya... Tatmin olmayan bir gazeteci ise her NATO devletinin şu veya bu ittifakın ve bu arada NA- TO'nun emrine verdiği birliklerin a- dedini açıklamaktan — kaçınmadığını söyledi. Cahil gazeteci Bağdat Pak- tının NATO'nun Arapçası olduğunu bilmemekte mazurdu. Kıbrıs Beklenmedik ziyaretçi (Kapaktaki Vali) eçen haftanın son günü Esenbo- ğo Hava Alanının üzerine gelen Hasting uçağı iki tur yaptı, alçal- maya çalıştı. Hava.çok kötüydü, İn- gilterenin forsunu taşıyan — uçağın inişi zor olacaktı. ..Bir kaç gün evvel bir İngiliz uçağının — Esenboğaya inerken şaftının kırıldığını — hatırla- yan pilot, ihtiyatlı hareket etmenin doğru olacağım — düşündü Tekrar yükseldi ve hava şartlarının — daha iyi olduğu İstanbulun yolunu tuttu. Bir saat sonra öğle üzeri Yeşilköy Hava Alanına inen uçaktan şakak- ları kırlaşmış, düz seyrek saçh uzun boylu bir adam iniyordu. — Lâcivert elbıse ve siyah palto giymişti. Et- rafına şöyle bir bakındı. Birini ara- dığı belliydi. FHakat dakikalar geçi- yor, siyah paltolu, kalın çatık kaşlı adamın bekledikleri gelmiyordu. Ay- ni anda, acele Yeşilköye gitmek em- rini alıp meydana koşmuş gazeteci- ler de birini beklemekteydiler. Bu çifte intizar pek uzun sürmedi. Ga- zetecilerden biri, bekleyen — uzun boylu şahsın aradıkları adama ben- zediğini, farketti.. Hemen yanına git- ti ve "Merhaba", dedi. Ciddi çehreli adam birşey anlamamış gibi — bakı- yordu. Sonra birdenbire — toparlan- dı, "Merhaba, merhaba" diyerek ve- rilen selâmı aldı. Gazeteci ve bekle- nen adam arasındaki konuşma daha fazla devam edemedi. Zira dikkatli muhabir -Milliyetten Ertuğrul Ünal-, İngilizce tek kelime bilmiyordu ve İngiliz muhatabının bildiği tek türk- çe kelime de "merhaba" idi. Bereket çok geçmeden diğer muhahirler ye- tiştiler. Bu arada İngiliz Başkonso- losluğu memurları da gelmişlerdi. Gazetecileri acele hava — alanına koşturan adam "Makardıos 11" laka- bım kazanan Kibrisin yeni valisi Sir Hugh Foot'tu. Hiç kimse gökten inen ziyaretçiyi beklemiyordu. İstanbulun uyanık gazeteleri bile haberi son dakikada öğrenmişlerdi. Acele teda- rik etikleri muhabirleri - çoğu po- ve ,iktisat — muhabirleriydiler - Floot'u yakalamaya — göndermişlerdi. Ama gazeteciler Kıbrıs Valisinin ağ- zından "Merhaba" kelimesinden baş- ka birşey alamadılar. Foot kendisi- n i götürmeye gelenlerle birlikte Kon- solosluğun yolunu tuttu. Orada iki saat bekleyen,inatçı gazeteciler niha- yet saat 16 da Foot la konuşmaya mu. vaffak oldular. Sürpriz misafir İs- tanbula bir "sürpriz ziyaret" yaptığı- nı söylüyordu, İngiltere Dışişleri Ba- kanı Selwyn Lloyd un Cumartesi ge- cesi vâki daveti üzerine ertesi bah — erkenden tayyareye atlayıp memleketimize gelmişti. Akşam ya- taklı ekspresle de Ankaraya gide- cekti. Adanın akıbetini tayın edecek yeni İngiliz plânına ismini — veren adam, Ankara Konferansının gölge- sinde yapılan Kıbrıs müzakerelerine katılacaktı. Beraber yaşamaya mahküm! azeteciler bu soğuk, fakat son derece nazik adam — hakkında- de iyi düşüncelere sahip değil- diler. Sir Hugh, Makariosdan sonra 2 numaralı düşman haline gelmişti. Yeni Vali, tedhişçileri serbest bıra- kan,. Rumları şımartan adamdı. A- çıkca , Makariosun müidafiliğini ya- pıyordu. Türk basınınında son talarda Sir Hugh için çok sert ma- kaleler neşredilmişti. İngiliz dostla- rımıza karşı çok nazik ve medihkâr bir dil kullanan Zafer ceridesi bile: "Kıbrıs Valiliğine Mr. Foot geleli beri, katil ve tedhişten suçlu olanlar hiç AKİS, 1 ŞUBAT 1958