S | Filmler "Ve Allah kadını yarattı" ilmler daha beyazperdede değil de, küçük kutular içinde oyna- tılırken, sinemanın ilerde bir sanat ve endüstri olacağı kimsenin aklın- dan, geçmiyordu. Sinemaya bir çe- şıt fenni hokkabazlık gözüyle bakıl- ğı bu devirde bir film, zamanının butun hasılat rekorlarını kırdı: 1896 yılının "kinetosc ope gösterilerinin birinde, "Dul Jones" adlı piyesten bir temsil eden May İrwin ile John C. Rice uzun uzun öpüşü- yorlardı. Bu sahne, kinetoscope ku- tusunun deliğine gözlerini uyduran seyircilerde, anahtar deliğinden bir yatak odasını gözledikleri duygusu- nu uyandırmış ve büyük bir rağbet toplamıştı Böylelikle cinsiyet sine- mâya birçok şeylerden önce giriyor- du. Mevzu, teknik ve estetik bakım- dan filmin çeşitli esas unsurları da- ha sonrakı yıllarda gelecektir Ö- püşme' sahnesinin hası rekoru kırdığı günden beri kaıde hiç de- ğişmedi. Cinsiyet, sinemanın daima en büyük kozlarından biri, en emin kazanç vasıtası olarak yer aldı, “Et Dieu Crea la femme. ve Al- lah kadını yarattı" hâdisesi, bu kai- denin değişmezliğini bir kere daha ispatlıyor. Genç Fransız rejisörü Roger Vadim'in bu ilk filmi bir gi- şe şampiyonu olarak memleketimi- ze gelmiş bulunuyor. Yalnız Fran- N saihneyi E M A sada değil, İngiltere ve Am ikâda da hasılat rekorları kırmış olması dikkati çekmektedir. Pekı ne var bu filmde? Brigitte Bardot'nun cin - siyeti. Bundan başka birşey — ara- mamak lâzım. Saçma sapan bir se- aryo, derme çatma bir mizansen, anlaşılmaz bir hikâyeye rağmen nin cinsiyeti filmi ayakta tutu- yor. B. B. üzerine-varyasyonlar.. Vadim'in filminin, — yatılı erkek okullarında yahut bekâr — oda- larında yastık altlarında bulunduru- lan müstehcen kitaplardan pek far- kı yok. Umumiyetle böyle kitapla- rın en açık saçık bölümleri okunur, öbür kısımları atlanır. Hatırda da zâten bunlardan başkası kalmaz. "Ve Allah kadını yarattı'da böyle. Filmden çıkan pek az kimse mev- zuun ne olduğunu düzgünce anlata- bılırdı Fakat B.B. nin. hâsılj soyun- duğunu, nasıl öpüştüğünü yahut dan- settiğini hatırlamıyacak pek — yok- tu. Vadim de kendine göre bu duru- mu izah edecek bir yol bulmuştu; “ben olayların değil, karakterlerın gerçeği ile 11g111y1m diyor! Ka- rakterlerin gerçeği ile değil' cınsıye— ti ile ilgilendiğini söylemesi her hal- de daha doğru olurdu, Çünkü filmi. bir kadının cinsiyet hayatının husu- siyetlerini, temayüllerini, klık- larını göstermekten baş ye gütmüyor. Bu kadının da, kın zamanlara kadar karısı olan "Ve Allah Kadını Yarattı" Ama AKİS, ŞUBAT 1958 sansürü düşünmemiş B. B. Cinsiyet — antolojisi Brigitte — Bardot'dan başkası olma- dığı muhakkak. Vadim bir konuşmasında B. B. yi şöyle anlatıyordu: "Brigitte ilk ba- kışta neşeli ve kalender — görünür, ama aslında bir "neurotic” — olmak yolundadır. Ancak daimi fizik he- yecanlar içindeyken mesuttur. Gü- neşte yatmak, yüzmek, sevişmek, yahut hayvanlarla oynaşmak gibi fiziki bir tahrik olmadıkça kendini hiç iyi hissetmez, Egoist küçük, bir çocuk gibidir. Kendi ekseni etrafın- da bir dünyası vardır. Bir cemiyete bağlı olduğunu aklına getirmez. İn- sanları sevmez. Ama bütün bunlara rağmen müthiş iyi kalblidir." Allah kadını yaratü"nm kah. ramanı Julliette bu tarıfe uyuyor. Vadim, B. lerini, onu iyice tetkik etmiş bir, kim se sıfatiyle perdede yeniden canlan— dırıyor Şimdiye kadar beyazperdede bir çocuksu - kadın tipi olmaktan ileri gitmiyen Brigitte Bardot, kendisini canlandırdığı ilk defa şahsiyet sahibi bir oyuncu olarak ortaya çı- kıyor. Vadim'in ne teknik ustalık, ne de şahsi uslup belirtileri — gösterme- diği, her i bir dramatik yapı- dan ve estetık kaygıdan , mahrum filminde B zengin tabii kaynak- larıyla seyirciyi tek başına Ooyalı- yor. Bu arada şunu da belirtmek ge- rekir-: Bizim sansür Türk, seyirci- sinin olgunluğundan her halde şüp- he ediyor. Filmin yarı . pornografik değer taşıyan bazı soyunma ve se- vişme sahneleri ayıklanmış. 33