İKTİSADİ VE MALİ SAHADA rin kalitesi düzelecek, hem D 25 artacaktı. yvan hastalıkları da ayrı bir dertti. 31 çeşit hastalıkla — memle- ketimiz, hastalık rekorunu muhafa- za etmekteydi. Beslenme kifayetsiz- liğinin hastalık sayısını arttırdığı muhakkaktı. Hayvan ırkları da ısla- ha muhtaçtı. Gelgelelim 100 hin bo- ğaya ve 300-500 bin ineğe ihtiyaç . Eldeki damızlık sayısı ise topu topu 10 bini aşmıyordu. Kısaca, et kaynaklarım yıllarca süren ihmalden sonra arttırmak çok zor bir iş haline gelmişti. Hemen zec- ri tedbirler alınmazsa, et — meselesi gittikçe müzmin bir şekil alacaktı. istihsal Tütün piyasası açıldı u haftanın başında, uzun zaman- dır lafı edilen Ege Tütün piyasa- sı nihayet 43 merkezde birden açılı- yordu. Tütün piyasası ilk gün olduk- ça hareketli geçtı 70 milyon kiloluk rekoltenin aşağı yukarı üçte biri sa- . Fiatlar 300 kuruş civarındaydı. En yüksek fiat Akhisarda 870 kuruş- tu. Prim de ilâve edilince müstahsilin eline en iyi tütün için 425 kuruş geç- mekteydi. Fakat kalitesi düşük tü- tünler için, durum hiç de parlak de- ğildi... Tüccar, Tekelden umumiyetle 5-10 kuruş fazla ödüyordu. Diğer fi- atların dört nala yükseldiği bir za- manda, tütün — fiatlarının bir türlü kaplumbağa temposundan kurtula- maması müstahsili düşündürmektey- di. Bununla beraber pazartesi akşa- mı yaptığı basın toplantısında Tekel Bakanı Hadi Hüsman mutad üzere müstahsilin memnun olduğunu söy- lemeden edemiyordu. Memurlar Tahsisat ve adalet aferin tabiriyle "Kapkara gözlü, kapkara kaşlı, şakaklarına — kır düşmüş, aşk güneşinin zaten esmer olan sert ve erkek tenine ayrı — bir yakıcılık verdiği,orta yaşlı adam" geçen hafta sonunda, hiddetli Maliye Bakanından, memurlara 1953 de bir maaş nısbetınde zam yapmayı hükü- metim düşünüp düşünmediğini soru- yordu. Bütün memurların, Personel Kanunu çıkacak mı, çıkmıyacak mı diye boş ümitlere kapıldığı şu gün- lerde, memurların halini yakından bilen bu milletvekili, unutkan hükü- mete hafızasını tazeletmek istemiş- ti. Fakat vay efendımı Sen mısın bu soruyu soran? Kaç evvel yeni bütçe tasarısı mılletvekıllerme dagı tılmıştı. Anlamıyorsa, sorar öğrenir- di. Yeni bütçeye böyle bir tahsisat konmamıştı. Böyle sual olmazdı! Mil- letvekilinin maksadı, sadece "yarın gazetelerde çizdiği tabloyu görmek"- ti Teknik bilgisizliği veya gizli mak- satları yüzünden çok meşgul baka- nı sinirlendiren, genç kızların ve de- likanlıların romanlarını pek sevdiği H. P. milletvekili Esat Mahmut Karakurttu Romancı, bu asabiyete a. kıl erdirememişti. Binlerce memur 22 gibi o da, bütçe tekniğinden ve "ma- -- porte" lâfından fazla bir şey an- lamasa bile doğru bir iş yaptığını zannediyordu. Memurların halini ya- kından biliyordu. Hiç değilse bir ma- aş ikramiye gibi mütevazı bir tekli- fin anlayışla karşılanacağını ümit e- diyordu. Fakat hayır, 1958 yılı büt- çesinin mail portesi 100 milyon lirayı bulan böyle bir teklif için müsait de- ğildi. Maliye iliminden nasibi olmı- ımyan eski edebıyat hocası yine an- lıyamamıştı: "Şayet para bulamıyor- arsa, İstanbulda yıkacakları bir mahallenın yıkımını gelecek seneye bırakabilirler” diyordu. Korkunç hayat pahalılığı karşısında" ıstırap çeken memurları ilgilendiren bir me- seleden, nasıl "sinemaya gider misi- niz" der gibi rahatlık ıçınde konuşu- labilirdi? Teknik ve adalet arasın- daki bu çatışma, sinirli sözler ve gü- rültüler arasında böylece devam et- ti. Teknikten ötesini görmemekte inat eden Maliye Bakanı, sütçe usullerin- den peki haberi olmasa da memurla- a yapılan adaletsızlıgı .çok iyi bılen mılletvekılını de oji . yapmakla itham — etti. Mılletvekılı tekniğin adaletten üstün tutuldugunu görmek. le şaşırdı. faydası oldu. Soru sahibi milletveki- li gibi bütçe işlerine pek akıl erdi- remedikleri için, hâlâ bu yıl perso- nel kanunu çıkacak, dıye ümide dü- şen bir sürü memur, "bu meselenin istismarına tahammul edemiyen" asabi -bakan sayesinde boş hayaller- den kurtuldular. Memur maaşları- na bu yıl zam yapılmıyacaktı. Me- murlar ümitlerini bir sene daha te- hir etmeliydiler. Ticaret Tepeden inme emirler eçen haftanın sonunda, tç Encümeninde Ticaret Bakanlıgı bütçesini tenkit eden D. P. nin ateş- li İstanbul Milletvekili Muhlis Erde- ner doğrusu muhalifleri gölgede bı- rakan sert bir konuşma yapıyordu. Ticaret Komisyonu Başkanı, sanki Ticaret Bakanım devirmeye ahdet- mişti. "Bugün iktidara atfi mümkün bir toz ve gölge varsa" sebebi bu ba- kanlıktı. Ah şu bakanlık bir iyi işle- se, tozsuz ve gölgesiz kalan iktidara hiç kimse toz kondurmaya cesaret edemiyecekti. Kabahat hep bu ba- kanlıktaydı, "Tanzim ve tedbir namı- na ne karar almışsa yanlış çıkmış- tı" Bugünkü pahalılığın başlıca se- bebi "Milli Korunma Kanunu, bu ba- kanlığın icadı değil miydi sanki? A- ma "maliyet unsuru sağlam bir esa- sa bağlanmadıkça memleket iktisa- dini hercümerç edeceğini bu vekale- te kabul ettirmek imkânı olmamıştı." "Ama bu daire bu hakikatleri bilme- mekteydi ve daha acısı "hâlâ bilme- mekte 1srar” etmekteydi. "Tepeden inine emirlerle iktisadiyat 'düzeltile- mezdi." Halbuki" "mââde darlığı fiat istikrarsızlığı ve hayat pahalılığı gi- Bu çatışmanın yine de bir. bi üç mühim nokta" Ticaret Bakan- lığının alacağı kararlarla az çok dü- zeltilebilirdi. Ticaret Komisyonu Ba kanının sözlerini kimse yanlış tefsır etmemeliydi. O, hâşâ. aynı lâfları kal. kınmayı sabote etmek için söyliyen milletvekillerinden değildi. Bu işleri düzeltmek için zaten mutlaka kal- kınmadan fedakârlık yapmaya lü- arada yürütülebilirdi. yoldan çıkmıştı." Tekrar yoluna kon- lıydı. malıydı Mili Korunma Kanunu bundan daha acı tenkit edilemezdi. İki se- vvel bu, nunun tâdili Büyük Mıllet Meclisinde konuşulduğu — za- man, muhalif hatipler Muhlis Erde- nerden farklı konuşmamışlardı. Şu farkla ki, muhalifler bu akıbeti o za- manlar zihni herhalde başka işlerle meşgul D. P. milletvekilinden iki se- ne evvel söylemişlerdi. Netice mey- dandaydı. Sayın Bakan yine de Mil- li Korunma Kanununun;, yeni tatbika- tını methediyordu: Bakan, tüccarın "hilelerini henüz bulama dıgı bir u sul icat etmişti; Eh, fiyat tesbiti iş- lerini bir hırsız polıs oyunu Zzanne- denlerin, bu keyifli cevabına şaşma- mak lâzımdı. Bakanın sanayileşme ve plân hakkında söylediği sözler daha da ömürdü: Verim arttırılarak zirat nüfus 18 milyondan 6 mılyona indi- rilecek, fazla nüfus sanayie sevkedi- lecektı Madem ki böyle bir gaye gü- dülüyordu, o halde plân vardı. 7 se- nelik halkalar halindeki bütçe tatbi- katı da plânın deliliydi. Bunun "bir yere yazılı veya asılı" olmasına lü- zum yoktu. Anlaşılan şu plân mese- lesi D. P. iktidarına, hattâ bu işleri biraz bilmesi gereken teknik bakan- lara da dert olmuştu. Fakat herkes plânın varlığım isbat etmekle uğra- şıyordu. Plânın ne olduğunu öğren- meyi kimse aklına getirmiyordu. Ne olduğunu bilmedikleri bir şeye — var diyenlerin hali de tabii ki biraz zarıf oluyordu Bakanın tabiriyle yaran' ço- cuklarımız bunları okuyup — burada güleceklerdi. Doğru, fakat bu yazılı olmıyan plânlı kalkınmaya bugün yaşıyanlar acaba gülebiliyorlar mıy- dı? Bugün gülmiyenler fiyat artmala- rı durdurulsun diyordu, ıstıkrar is- tıkrar diye bağırıyorlardı: "Tansiyo- u düşük bir iktisat sistemi" İçinde ıstıkrar neye yarardı? Acaba yük- sek tansiyonlu, bir istikrar mümkün değil miydi? Sayın Bakan bu hu- susta bir şey söylemiyordu. Konuşma herhalde Ticaret Komisyonu Başka- nı Muhlis Erdeneri tatmin etmekten çok uzaktı! Sorduğu suallere cevap alamamıştı. İstanbul milletvekili se- çim zamanı islah edileceği söylenen Milli Korunma nununun ne Za- man değiştirileceğini, ayarlama si- yasetinde istinat edilen maliyet un- surlarının nasıl tesbit edileceğini, her maddenin teker teker maliyeti- nin araştırılmasından vazgeçilip ge- çilmiyeceğini ve iş adamlarının Ba- kanlık kapısında aylarca — bekleyip beklemiyeceğini öğrenmeden — Bütçe Komisyonundan ayrıldı. AKİS, 1 ŞUBAT 1958