MUSİKİ programı, Robert Lawrence'ın bu- güne kadar sunduğu — programların en seçkiniydi. Repertuarın — çiğnen- miş yollarının dışında kalan, ancak gerçek rnusikiseverleri 1lgılendirecek bu aydın program yüzünden olacak, salonun üçte biri boştu. Önce Nevit Kodallının Yaylı Sazlar için Sinfo- nietta'sı çalındı ve bunu Berlioz'ün «Yaz Geceleri» adlı şarkı serisi ve Gustav Mahler'in Dördüncü Senfo- nisi takibetti. Böyle bir konsere me- selâ, BBC Radyosunun aydınlara ihitabeden <<Uçuncu Program» ında rastlamak mümkündü. Konserin solisti Amerikalı sopra- no Ginia Davla, vasatın üstünde ol- mıyan bir şarkıcıydı Sesi küçüktü ve kalite bakımından bir özelliği yoktu. Tekniği zayıftı ve bu kifa- yetsızlık bilhassa tiz sahada kendi- ni hissettiriyordu. Bununla beraber üzgün Fransızcası ve genel olarak kültürden uzak olmıyan tegannısıy— le Berlioz'un eserinin, bilhas son parçalarında zevk Verdıgı anlar ol- b awrence Berlioz'u anıyan bir şef oluşu ve refakatin- deki ustalık, eserin meydana, çıkma- sında buyuk bir yardımcıydı Sop- rano Davis, Mahler .senfonisinin son kısmına da 1şt1rak etti. Memleketimizde ilk defa çalınan Maliler senfonisini dinleyiciler, dün- yanın her yerinde olduğu gibi, iki gruba ayrılarak ya nefretle, ya da ilgi ve sevgiyle karşıladılar. Eserin icrası genel olarak tatmin edıcıydı hattâ Robert Lawrence'ın bugüne kadar Ankaradaki en büyük başarısı sayılabilirdi. Folklorcular Foruma F estivalin dokuzuncu olayı rak gEçen hafta Pazar öğleden sonra Milli — Kütüphanede yapılan «Türk Bestecileri Forumu» esasında iyi bir fikirdi ve — tatbi- katta da neredeyse muvaffak olu- nacaktı. Kanser programı baştan a- şağı Türk bestecilerinin musikisine tahsis edilmişti ve programa bakıl- dığında, memleketimizde batı tekni- gıyle sanat (musikisi yazılmıya baş- landığından bu yana gelip butun nesillerin, meydana gel cephe v e ekollerin -hiç olmazsa bırbuçuk saatlık bir konserin sınır- lan içinde- temsil edileceği anlaşı- lıyordu Fakat daha başlangıçta Bülent Arelin Tenor, Gitar ve Yay lı Kuartet için «Sonnet> lerının te— nor Orhan Çutay'ın rahatsızlıgı yü- zünden icra edılemıyecegı bıldırıldı— gınde hem işin tadı kaçtı m de mın muvazenesi boz ld Us- telık boylece bu eseri Festıvalde ic- ra edilmek besteciye sıparış eden Unıversıtelıler Muzık Der bu örnek teşebbüs tıcesız kalıyordu İlhan Berkın şıırlerı üze- rine yazılmış «Sonnet» İlerin prog- ramdan çıkmasıyla bugünkü —Türk besteciliğinin Bülent Arel ve İlhan Usmanbaş tarafından temsil edilen 30 en aydın, en evrensel, batıya — en çok yönelmiş cereyanı temsilciğiz kalıyordu. Zaten Forumu — takdim ve idare eden tenkitçi İlhan K. Mi- maroğlu başlangıçtaki konuşmasın- da, bu konserde «modern Türk bes— teciliğinin bir panoramasının, — öze halindeki durumunun» takdim edıl— diğini — söylediği halde, — toplantıyı kaparken «bu konserde, Türkiyenin bestecilik sahasındaki — bütün cere- yanlarının gerektiği gibi aksettiril- mediğini». itirafa mecbur kaldı. 'Konserin bir özelliği -ve «Forum» adını taşımasının sebebi-' iştirak e- den bestecilerin, eserlerin çalınması bittikten sonra musikileri hakkında açıklamalarda — bulunmalarının — ve dinleyicilerin suallerine — cevap ver- melerinin tasarlanmış — olmasıydı. Bestecilerden biri -Ulvi Cemal Er- kin- halk önünde konuşmaktan sı- kıldığı için salona gelmemişti bile. Selma Emiroğlu Musikide — karikatür — yapmıyor Geri' kalan İki besteci -Nevit Kodal- l1 ile Muammer Sun- başlangıçta söyliyecek bir şey bulamadılar; sıra dinleyicilerin suallerine gelince bir- kaç dinleyici bu fırsatı, bestecilerin fikirlerini öğrenmek yerine, — kendi fikirlerini küçük konferanslar — ha- linde arzetmek için — kullandılar. Neyse 'ki bu ara besteci Sun, makul bir konuşma p bulanmaya yüz tutan zihinleri aydınlattı. — Eserinin çalınmamasına rağmen salonda bu- lunan Bülent Arel de diğer iki bes- tecinin yanında yer aldı ve «musi- kide akıl mı? duygu mu?» — konu- sunda çıkan bir tartışma esnasında duyguculuk tarafını tutarak — «akla hitabetmek istesem —musiki değil, kıtap yazarım» dedi, program d an — çıkmasıyla meydan, bir baştan bir folklor ve <«alaturka» ile batı Arelin görüldü ki başa, tekniğini birleştiren bestecilere kal- mıştır. Sırayla Ulvi Cemal Erkinin piyano sonatı, Nevit. Kodallının uç şarkısı -Karacaoğlanın sözleri üze rine «Türkü», «Menevşe» ve <<Olme— den Bir Dem Sü relimi»-, aynı beste- cinin piyano sonatı uammer Sunun keman ve piyano için üç «par- çası çalındı. Eserleri tatmin edici icralarla çalanlar piyanist Ferhunde Erkin (Erkin sonatında), tenor Ce- mil Sökmen ve piyanist Oğuz Ona- ran (Kodallı şarkılarında), piyanist Nevit Kodallı endi sonatında) ve kemancı Ersan per ile- — piyanist Muammer Sun (Sun parçalarında) idiler. Eksiklik ve aksaklıklarına rağ- men ilk «Türk Bestecileri Forumu» besteci ile halkı daha yakından te- masa geçirmek, dinleyicinin musiki karşısında daha aktif bir tavır ta- kınmasını ve besteci meseleleriyle ilgilenmesini sağlamak yolunda — a- tılmış başarılı bir adım sayılabilir- di. Samson François U nlü Fransız piyanisti Samson, François'nın bundan iki yıl ön- ce Ankarada verdiği son resital, bu piyanisti daha önce dinlemiş olan- ları da, şöhretini bilenleri de hay- retler 1ç1nde bırakacak derecede kö- üydü. Olamazdı. Sam François boyle, musikiyle ve halkla alay e- der gibi calamazdı. İşin içinde bir şey. olmalıydı. Nitekim vardı da. Sa- natçı o gece halkı beğenmemiş, ger- çekten düpedüz alay etmişti. Fakat Momsieur Samson François, piyanist ve musiki Samson François'nın şakaya gelımıyecegını bilmeliydi. Zaten Samson François, bu gibi hareketleriyle .de tanınmıştı. Kimi bunları züppelik diye vasıflandırı- yor, kimi sanatçı kaprisi diye hoş görüyor, kimi de onu insan üstü bir yaratık sayıp saygı gösteriyordu. Geçen Cumartesi gecesi de «insan üstü» piyanist, gene kapris gösteri- lerine girişti. Mesela — Devlet Kon- servatuvan sahnesine mavi projek- törler tutulmasını 'istedi ve bu ya- pılamayınca huysuzlandı. Fakat Neyse ki bu defa da şaka efmiye kalkmadı. O geceki konserinin din- leyicileri arasında Samson — Fran- çois'nın insan üstü bir yaratık oldu- ğu kanaatine varanlar olduysa bu, piyanistin kaprisleri dolayısiyle de- ğil, doğrudan doğruya — piyanistliği sayesindeydi. Gerçekten Samson François olağanüstü tekniğini, retli bir tefsirci şahsiyetiyle bırleş— tirmiş bir piyanistti. Pek az piya- nistin yapabildiği gıbı musikiyi ya- şıyor ve daha da iyisi, dinleyicisine yaşatıyordu. Kabiliyetlerının en üstün örneklerini Lizst'in — parçala- rında -«Vahşi Av», «Eroika» — vs.- verdi. Chopin'leri, bılhassa «Grande Polonaise» i, tatmin edici olmaktan uzaktı. Fakat Debussy etüdlerinde ve Prokofiyef'in Yedinci — Sonatında hem tekni m de müzikal sevi- yesinin en musbet delillerini sundu. AKİS, 1 ŞUBAT 1958