DÜNYADA OLUP BİTENLER Federasyon isterse sadece kâğıt üzerinde kalsı Mısır e Suriye_nın nüşe göre daha hızlanacaktı. Fransa Korsanlığa dönüş eçen hafta Akdenizin fırtınalı bir gününde, Yugoslav ayragı nı taşıyan 6.000 tonluk bir gemi Ce- zayir — sahillerinden — Casablanca'ya doğru ilerliyordu. İstikamet New York'tu. Çoğu Amerikalı olan yolcu- culuk yapmaktaydılar. iraz sonra milletlerarası bir hâdisenin şahitleri olacaklarından haberleri bile yoktu. Halbuki Slovenija gemisinin akıbe- ti daha bir gün nında dem Fransız evvel FFiume lima- irliyken takarrür istihbarat ajanları, nin nmaya bildir- şüpheli olduğunu dona mişlerdi. Fransız uçakları, geminin peşindeydiler. Sis yüzünden Sloveni- Niha- Oran açıkla- rında oldugunu bildirdi. Birkaç saat sonra Yugos gemisi ers-el-Ke- bir limanına getırılıyordu Yapılan a- raştırmada ambarlarda 148 ton silâh ja'yı birkaç defa kaybettiler. yet bir uçak, ini bulundu. Bütün gece pro_ıektorlerın ışığı altında — mitralyözleri, hava toplarını, otomatik silâhlan lımana çıkarmakla geçirildi. 20 milyon lira- hk silâh yakalanmıştı Fransız Hükümeti neden sonra iş- ten haberdar ediliyordu. Devlet için de ayrı bir devlet olan donanma, Ce- zayirli milliyetçilere gidecek olan si- lâhlara el koyduktan s a, Hük te neticeyi bildiriyordu. Gaillard Hü- mri kabullenmek- ten başka yapacak bir iş yoktu. Hal- buki geminin bütün kâğıtları Fasa silâh götürdüğü kayde- Yugoslavya Lahey Adalet caktı Tito'nun Paris Sefiri Uraliç öfkesini saklamıyordu. Mesele Ciddiydi, denizlerde seyrusefer hürri- yeti çiğnenmişti. Zira gemi açık de- nizde bulunuyordu, onu yolundan çe- virmek, kelimenin tam manasıyla korsanlıktı. Meselenin aslında Fran- sa haklı bile olsa,- takip edılecek yol bu değildi. Yugoslav Hükümeti pek âlâ haberdar edilebilirdi veya Casab- lanca limanında Fas Hükümeti anlaşarak silâhlara el konulabilirdi. u. maya çalışıyordu. Ceza rı 50 mile çıkarıl ıştı. Sonra Fran- sa, Cezayir Millhf Kurtuluş Hareke- ti hesabına çalışan kaçakçı İdris Ben 20 Lacoste Müjdeci başı Said'in Prağda aldığı silâhların ge- mide bulunduğunu biliyordu. Bu işin korsanlıkla alâkası yoktu, sadece k a-. çakçılık bahis — konusuydu. Asker- lerinin hayatınmı korumak Fransanın hakkıydı. Pineau bin dereden su ge- tirse de, milletlerarası hukuk kaide- lerinin çiğnendiği aşikârdı. Yugoslav'- ların hukuk dışında da söyliyecekle- ri vardı: İngilizler Tunuslulara res- men silâah vermişti. Fransa bu silâh- ların Cezayırlılerın eline geçmesin- den korkuyordu. Peki o halde neden silaâh taşıyan İngiliz uçaklarını yaka- lamaya kalkmamıştı? El konan ge- mi Yugoslav bayrağı yerine Rus bayrağınmı taşıısaydır. Fransa aynı işi edecek miydi? da, aslında haksız olmadıkları bu meselede, içple- rinden 'Yugoslav dıplomatına hak verıyorlardı Fakat a, bu korsan- lığın hükümetin haberı olmadan ya- ıldığ söyliyemezlerdi. Sonra Fransız halkı böyle '"enerjik" hare- ketleri pek seviyordu. Cezayirli Mil- liyetçi Ben Bellayı taşıyan Fas Ha- vayollarına ait bir uçak hükümetten habersiz zorla Cezayire indirildiği zaman da Fransız halkı, Mollet Hü- kümetinin "enerjisi"ni takdirle kar- şılamıştı. Cezayır Gelmiyen çeyrek saat eçen hafta sonunda, Fransız Hü- kümetinin Cezayırde oturan ba- kanı Lacoste, tının geldiğini un ilk harp bitti haberi değildi.. İki sene evvel de, “altı ayda asayişi te- sis etmek" için Kuzey Afrikaya yer- leşmişti. Ama Cezayirli mıllıyettıler zayıflamak şöyle dunun gitgi vetleniyorlardı. Milli Kurtuluş Ordu. sunu yakından gören gazeteciler ha- kiki. bir orduyla karşılaştıklarım söy- lemekteydiler. Gerçi Fransız ordusu Cezayirin yarısına hâkimdi. Bu böl- ede Cezayirlilerin hareketlerını dur- durmaya muvaffa muştu. Ama memleketin öbür yarısında milliyet- çiler tamamiyle hâkimdi ve harbe de- vam etmek arzuları katiyyen zayıf- lamamıştı. Bir anlaşmaya — varılmaz- ca harp daha uzun müddet devam e- debilirdi. Dacoste'un son çeyrek saat haberi de zaten harbin devamım is- tiyenlerin uydurduğu bir propaganda silâhından başka birsey değildi. Za- fer laflarıyla anlaşma kapısını kapa- mak istiyorlardı. Bir ara Tunus Dev- let Başkam Burgiba ve Fas Sultani- nin arabuluculuğu sayesinde, bir an- laşma zemini bulunacağı sanılmıştı. i Fransadaki bazı müfrit un- değil Burgibanın arabulucu- luğunu kabul etmek, Tunusu yeniden 1şgal etmeyi düşünüyorlardı. İstiklâ- kavuş uş bir Tunus yamada bir ezayir vilâyetini muhafaza et- menin imkânsızlığım biliyorlardı. El- lerinde fırsatlar da eksik değildi: Milli Kurtuluş Ordusu, Tunus top- raklarım harekât için kullanıyordu. Burgiba istese de, henüz orduya sa- hip olmadığı için bu tecavüzleri ön- liyecek durumda değildi. Bu — hal Fransayı çok kızdırıyordu. Asilerin hımaye gördüğünü iddia edıyorlardı luyordu. Tunusun arasını nusta hazırlıklarını zayirli muharipler, esir alınmıştı. sul tutuyordu. Her türlü — protokol kaidesini çiğniyerek, bir General Devlet başkanıvla görüşmek üzere Tunusa gönderiliyordu. Hem de Bur- gibanın Genarali kabul etmiyeceğini bildirmesine rağm Cumhurbaşka- nından protokole göre aşağıda bulu- nan Fransız Başbakanı hususi tem- silcisi Generali Tunusa yollamıştı Macaristan Değişen bir şey yok u haftanın başında, bundan onbeş ay evvel Rus tanklarının iktidara getirdiği Macar Başbakanı Kadar istifa ediyordu. Bu haberi rın yüzündeki — sevinç. Komünist Partısı Sekreterlıgını -mu- iğ nce silindi.De- parti sekreteri mıydı. Demek, ki Kadar Başbakanlığı bıraksa da |1 numaralı adam kalıyordu. Zaten ve- rine getirilen cası Mac cephesinde yeni bir şe oktu. Parti işlerine daha çok vakit ayırabilecek mevkiini olan Kad herhalde daha saglamlaştıracaktı AKİS, 1 ŞUBAT 1958