28 Eylül 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 9

28 Eylül 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

F K Gokay rıhtımda kendısını karşılayanlar arasında Sir ile konuşmasına ımkan vermek iste- bun ffak da mıyorlardı ve muva olmuşlardı. Bunun bir tek sebebi vardı. Valinin İstanbula gelişindçn bir gün evvel Dr. Namık Gedik -mü- şarünileyh halen İçişleri Bakanıdır- rof. Gökayın seçimlere İstanbuldân ve D.P. adayı olarak katılacağını basına açıklamıştı. Gedik, Vali İstan- buldan ayrılmazdan evvel elinden a- deta zorla alınmış olan bir adaylık di- lekçesine istinaden bu kadar katiyet- le konuşuyordu. Ama valinin böyle bir tasavvuru olup olmadığı pek de belli değildi. Nitekim Prof. Gökay, basınla temin edebildiği ilk kısa te- masta milletvekili olmayı henüz dü- şünmediğini, en büyük arzusunun İs- tanbulun valisi olarak kalmak oldu- ğunu açıklıyordu. Zira Avrupada ge- çirdiği günlerde görmüştü ki D. P. iktidarı için istanbulda seçimi kazan- mak artık bir hayal olmuştur ve olsa olsa D. P. kendi, isminden faydalana- rak bu paçayı kurtarmak istemekte- Ayrıca küçük — Valinin bazı büyük sırları olduğu muhakkaktı. Ama kü- pün çatlaması ve içindekilerin dökü- lüp açılması için biraz daha ama pek çok değil - beklemek icap ediyordu.. Orta Doğu Görüş ayrılıkları u hafta başında Başbakan Men- deres, Suriyedeki son gelişmeler hakkında hükümetin görüşünü açık- lıyordu. Suriye "silâh ithal etmek suretiyle, komşuları için tehdit e- dici bir durum" yaratmışı emellerini çok Turkıyenın endışelerını mak imkânsız AKİS, 28 EYLÜL 1957 yıI tanıyan haksz bul- küpü Gel gelelim Orta Doğudaki yeni dostlar çok' farklı — düşünüyorlardı. Suriyeye karşı ateş püsküren Ürdün bile, komşu memleketteki hâdiselere hiç aldırış etmiyordu. Amerikaya 0- lan sempatisini herkesin bildiği Lüb- nan, Amerikay'ı teskine çalışıyordu. Meşhur Kral ,Suud, dostu isenho- wer'e gonderdıgı mesajda sakin ol- masını tavsiye, ediyordu. Suriye için kanını dökmekten — çekinmiyeceğini de saklamıyordu. Bağdat Paktı üye- si Irak bile komşusu Suriyede san- ki hiç bir şey olmamış gibi hareket ediyordu Ort Dogu memleketlerı ile ara- mızda, büyük — görüş farkları var- dı. Dost lrak bile, Turkıyeden çok, Suriye gibi düşünüyordu. u gerçeği göz önünde bulundur- Orta Doğu sıyasetı mu- vaffakiyetsizliğe mahküm Politikacılar Şeyhin kerameti... on aylarda birhayli şişmanlamış olan D. P. Genel Başkanı, pan- tolonunun ütüsünün bozulmamasına itina ederek uçaktan ağır ağır in- dikten hemen sonra arkasından genç biri, çevik bir hareketle yere atla- dı. D. P. Genel Başkanının hemen ya- esmer adamın bırakıldıgr anlaşılan siyah ve kıvırcık sakalı görenler, kendi ken— dilerine herhalde dediler, bu. da, günlerde memleketimize zıyaretlerı pek sıklaşan Şark hükümetleri ileri gelenlerinden birisi olsa gerek. Hani doğrusu genç adama bu simsiyah sa- kal yakışmıyor da değildi. Uçaktan inen Genel Başkan ve yanındaki sa- YURTTAOLUPBİTENLER kallı genç hava meydanına kendileri ni karşılamağa gelenlerin ellerini sık- tıktan sonra pistin üstünde bekleyen Başbakanlık makamına tahsis edil- miş son model 0002 kırmızı plâka)| abaya bınıp şehre doğru gözden kay D. P. Genel Başkanını meydan karşılamaya gelenlerin bir kısmı dal Genel Başkanın yanındaki bu sakal li genç adamı tanıyamamıştı. Gerçi tip olarak yabancı değildi, gözleri biryerden bu adamı ısıtıyordu ama nereden? Pek çok karşılayıcı merak la yanındakine dönüp ayni suali so- ruyordu: — O sakallı kimdi Allah aşkına P. nel Başkanının berabe- rınde gelen sakalh genç, ne bir şark hükümdarının oğlu ne de bir şark hü- kümetinin devlet adamı idi. Eğer Ge- nel Başkanı hava meydanında kar- şılamağa gidenler bu simsiyah sakal- lar ardındaki cehrenln sakalsız hali ni görselerdi, "-- A.." diye bir hayre nidası salıvermekten kendilerini ala- mazlardı. Zira Genel Başkanın ya- nındaki bu sakallı genç adam 1956 Meclisinin en genç milletvekili ve is- bat hakkı alemdarlarının şanlı hati- bi, nüktedan, heccav ve hoşsohbet Ka- sim Küfreviden başkası değildi. Ni tekim tanıyanların yanlarındakine dönüp "o sakallı kimdi Allah aşkına' diye cevap vermeleri üzeri- ne bu cevabı alanlar şaşıp — kalıyor- lardı. Kasım Küfrevi'yi nasıl tanı- mazlardı! Şarkın şu kudretli milletve- kili. Bir zamanlar bakanlıklar teklif edildiği halde kabul etmeyip de De- mokrat Parti Gurup İdare Heyeti ü- yeliğiyle iktifa eden, sonra da İsbatçı- larla birlikte baş kaldırıp D, P. der ovulan Kasım Küfreviyi... Nasıl ta- nımazlardı? Tanırlardı ama, peki bu sakal bırakmak da nereden çık— mıştı? Sonra, sonra bu Kasım Küfre- vi D. P. den kovulmamış mıydı? Ko- Vulmuşsa Beyefendinin yanında ne yordu. Yoksa, ortada bilmedikleri bırşeyler mi donu rdu ütün bu suallerı soranlar ikinci sınıf D. P. lilerdi. a birinci sınıf D. P. liler için duru malumd . Bü- tün bu suallerin cevapları daha önce verilmişti. Evet, son zamanlarda D.P. içinde pek çok 'kimsenin bilmediği bu takım şekler dönüyordu. Seçimler gelmiş dayanmıştı. Seçimlerin arife- sinde ise. teşkilâttan gelen raporlar hiç de iç açıcı değildi. Hemen her yer- de hizipler, çekişmeler oluyor, teşki- lât adetâ için için kaynıyordu. Hele Parti yüksek kademelerindeki son is- tifalar D. P. yjiiyiden iyiye hırpala- mıştı. Doğu vilâyetlerine bir tetkik gezisine çıkmış olan Devlet Bakanı Celâl Yardımcı, bilhassa buralarda seçim şanslarının tamamen kayboldu- ğunu dehşetle müşahede etmişti. E- ğer 1950 de ve 1954 de seçimleri ka- zanmışlarsa bunu dogu Vılayetlerınde sırf Kasım Küfrevinin sayesinde mışlardı.. Halbuki — şimdi, dogul Vilâyetlerinin bu genç şeyhinin parti-

Bu sayıdan diğer sayfalar: