te değil, aynı zamanda bütün dünya- da sevilen bir kimseydi. Norveç tah- tına, bundan tam elli bir yıl önce, 1906 da çıkmıştı. O sıralarda Haa- kon'u dünyanın diğer taçlı başların- dan ayıran en mühim fark, Norveç Kralının tahtına veraset yoluyla de- ğil, seçim yoluyla oturmuş tek kral olmasıydı. Bılındığı gibi, Norveç 1905 yılında İsveçten ayrılarak tamamen müstakil bir devlet olduğu zaman tahtına kimin getirileceği uzun tar- tışmalara sebep olmuş ve neticede Norveç halkının hakemliğine başvur- mak gerekmişti. Seçime Danimarka hanedanına mensup bir prens sıfatıy- la katılan Haakon bu imtihandan ba- şarıyla çıktığı sıralarda 43 yaşında bulunuyordu. Kral Haakon'u bütün Norveçliler gözünde milli bir kahraman yapan hâdise, şüphesiz, İkinci Dünya Harbi sırasındaki Alman istilasıdır. 1938 de sevgili karısı Kralii Içe Maud'u kaybe- den Norveç Kralı, İkinci Dünya Har- binin patlak, verdiği günlerde eşinin yasım tutuyordu. Savaşın — patla vermesinden az sonra buna bir de Alman istilâsına uğramanın verdiği yas katılmış ve Kral Haakon, savaş devamınca, memleketim' kurtarmak için uykusuz geceler geçirmişti. Haa- on'un memleketi uğrundaki bu çalış- maları onu sadece Norveç istiklali- nin harp içindeki sembolü yapmak- mış, aynı zamanda Norveç- lilerin kalbindeki yerini de biraz da- ha sağlamlaştırmıştı. Karısının ölümünden ve memle- ketinin Alman istilâsına uğramasın- dan sonra geçirdiği güç hayat, Haa- kon'un sıhhati üzerinde derin izler bırakmıştı. O acı günlerin sona er- mesinden az sonra hastalanan Kral, doktorların söylediğine göre, kan deveranı kifayetsizliğinden mu ripti. Bu rahatsızlığı vazıfelerını hakkıyla yarıne getirmesine — engel oluyordu. Bu bakımdan, Haakon, 1995 yılı ortalarında artık çok yaş- landığını ileri sürerek — vazifelerini oğlu Prens Olav'a devretmişti. Şim- diye kadar Kral selâhiyetini kullan- makla iktifa eden Prens Olav, baba- sının ölümünden sonra, tahtın — da sahibi ve tıpkı müteveffa babası gi- bi Norveç ordularının başkıımandanı oluyordu. Prens Olav, Oslo'dan bil- dirildiğine göre, onıımu zdeki Ocak ında Norveç Meclisi açıldığı za- n Anayasa'ya sadık kalacağına dair yemin edecek ve bundan sonra da tahta çıkmış addolunacaktı. Norveç'in tanınmış ve mııtevazı kralı Haakon'un ölümü bütün dün- yada büyük teessür uyandırmıştı. Os- lo'ya dünyanın her tarafından taziyet telgraf ve mesajları yağıyordu. Siyam Askerler saltanatı ğer geçen hafta yayınlanan a- jans bültenlerinde çıkan bazı ha- berlerin kaynağı bellı olmasaydı, bu hâdiselerin herhangi bir Güne merika devletinin başkentınde geç- AKİS 28 EYLÜL 1957 tiğini söylemek hiç te sor olmazdı. Filhakika bu haberler de birtakım hükümet darbelerinden bahsedili- yor, bazı generallerin ismi geçiyor, memleket dışına kaçanlar veya dı- şardan memlekete dönenlerden söz açılıyor ve nihayet, ortalık yatıştık- sonra idarenin bir askeri junta- nın eline geçtiği bildiriliyordu. Bun- lar Güney Amerikada o kadar ola- ğan işlerdi ki aynı şeylerin başka diyarlarda da vuku — bulabileceğini insan birdenbire aklına bile getire- miyordu. Halbuki bütün bu olup bi- tenler Güney Amerika'da değil, Gü- neydoğu Asya'da Siyam'da cereyan etmişti. İkinci Dünya Harbi sona erdiği günlerden buyana, Siyam mılletlera— rası politikada oldukça im bir yer işgal etmeye başlamıştı, Baş- DÜNYADA OLUP BİTENLER şekilde atmasaydı Siyam — bugün SEATO da bulunmayacağı gibi, A- merika da Uzak Doğudaki mühim dostluklarından birini kuramamış olacaktı. İşte geçen hafta yapılan hükü- met darbesi sonunda iş başından u- zaklaştırılan, Mareşal Pibul — Son- gram'dan başkası değildi. İdareyi e- le aldığı günden bugüne kadar, Ma- reşal Songram işleri muhtelif rakip- leri arasında kurduğu bir muvaze- ne sistemine dayanarak — yürütmiye çalışmış ve bunda bir dereceye ka- dar da muvaffak olmuştu. Mareşal bu arada kendisine en tehlikeli rakip olarak polis müdürü General Phao - yu goruyor ve kısa zamanda Song- ram'ı tasfiye ederek iktidarı ele ge- çirmek 1stedıgı söylenen bu adamı frenlemek için, Siyam siyaset sahne- Haakon torunuyla oynuyor Kralların en alçak gönüllüsü idi kenti PBangkong SEATO'nun ve Birleşmiş Milletler (Teşkilâtı Asya temsilciliğinin karargâhı olmuştu. k milletlerarası sahada iş- gal ettıgı bu mühim yere mukabil iyam iç islerinde siyasi — istikrar kurabilmekte bugüne kadar — büyük güçlükler çekmişti. Dünya Harbi sı- rasında Japonlara karşı şiddetli Ur mukavemet gösterdiği için mütte- fikler tarafından desteklenen Pridi, arp sona erdikten sonra, komünist bloka meyleder gibi olmuştu. Ger- çi Piridi komünist bloka iltihak ede- ceğini - açıkça söylememişti ama, hiç değilse, komşuları ' Hint ve Birmanya gibi tarafsızlar safın- da kalmak ıstedıgıne şüphe yok- tu. Eğer areşal Pibul Song- ram Piridi' yı tasfiye ederek İ- dareyi eline almasa ve Siyam dı politikasının temellerini sağlam bir sine, bundan bir kaç sene önce ye- ni bir şahıs çıkarıyordu: Siyam or- duları başkumandanı Mareşal Sarit Thanarat.. Nitekim bu yılın başın- da yaptığı bir kabine değişikliği so- nunda General Phao'yu İçişleri Ba- kanlığına getirmek zorunda — kalan Songram Millf Savunma Bakanlığı- nı da Mareşal Thanarata vermeyi de ıhmal etmemişti m'da vuku bulan bu hükü- met darbesinin bu memleketin dış politikası üzerinde tesirler yapması beklenmemelidir. Siyam dış politikası- nın temelleri Songram tarafından o kadar sağlam bir şekilde atılmıştır ki bunu değıştırmek kolay olmaya- caktır. Kaldı ki, m'da general- leri birbirine duşuren dış meseleler değil, herşeyden önce şahsi prestij endişeleridir.