YURTTA Millet Sam yeli gibi.. Eı haftanın başında Ankara Pala- ın salonlarından birinde oturan, zunca boylu, saçları hafiften kırlaş- mış bir adam yanındakilere: Yazık yahu, bu hava bir sam elı gibi geldi geçti, diyordu. Sam yeli gibi geçtiğinden bahse- dilen hava İşbirliği havası ve biraz a alaylı bir dille bu havanın geç- -inden bahseden adam da, D. P. lis- tesinden aday gosterılmek ıçın Anka. raya gelmiş bir aday adayı idi. Bu konuşmadan bir kaç gün son- ra ise D. P. aday adayı, aynı salon- da, biraz da endişeli bir şekilde : —, Yahu, bozuldu falan diyorduk 'bu sefer de halk bu havayı ya- ratacak galiba, diyordu. Aradan ge- çen bir kaç gün, bir anda bulutla- nan havayı yeniden açmış ve kara bulutlardağılmağa yüz . tutmuştu, Muhalefet İiderlerinin ameli ce phesi- ni gerçekleştiremedikleri işbirliği teş- kilâtın alt kademelerinde ve bilhas- sa tarafsız seçmenlerce ısrarla tutul- maya başlamıştı. Kuran nabız G eçen haftanın sonunda Cuma nü ise, güneşin Ankara sokakla rını aydınlatmasına ve minarelerden ezan seslerinin yükselmesine pek az zaman kaldığı bir sırada Menekşe so. kaağıdaki3 numaralı evin içinde ve bahçesinde bir çok uyanık adam var- dı. 3 numaralı ev, Hür. P. nin Umu- yi Merkezi idi. İçerde üç muhalefet partisininen selâhiyetli temsilcileri birliğinin kaderini çizmekle — meş- guldüler. Binanın etrafında partili- ler sıkı tedbirler almışlardı. Gazete- ler bahçede bekleşiyorlardı. Her- keste bir heyecan havası vardı. Kim- se sesini yükseltmiyor, şakalaşma- dır ve nükteler bile fısıltıyla yapılıyor du.Sanki içerde bir hasta vardı v başında doktorlar konsultasyon 1ç1n planmışlardı. Bahçede bekleşen ga- zeteciler, o anda kimi müsterih, kimi endişe 1ç1nde yataklarında uykularıy— la başbaşa bulunan vatandaşın işbir- liğine karşı duydukları alâkanın can. temsilcileriydi. Bütün gazeteler zırlıklarını tamamlamı geç ate çıkmayı göze alarak, işbirliği temaslarının son merhalesini okuyu- cularına bildirmek için bekliyorlar- lar. O gece sabaha karşı, milletin nabzı Menekşe sokağındaki evde a- lıyordu. İhtimal pek zayıf atıyordu, ama atıyordu Gecenin sessızhgı içinde toplan- odasından hırçın bir ses, uğultu ilinde bahçeye aksediyor ve gaze- cilerin kulaklarına ulaşıyordu. Ga- zeteciler sesin sahibini tanıyorlar- dı: Tahtakılıç.. Tahtakılıç neler söy- yordu? Bu anlaşılamıyordu. Ama için bu kadar hırçındı Tahtakılıç? bu hırçın sese İnönünün sakin, ve OLUP BİTENLER F. L. Karaosmanoğlu Hissi lider kararlı sesinin bir cevap verdiği de dışardan duyuluyordu. Zaman zaman Karaosmanoğlunun tiz sesini tanı- mak, Arnanın gürlediğini duymak ta gazeteciler için mümkün oluyordu. Kimse .içerde neler konuşulduğunu bilmiyordu, ama neler döndüğü artık anlaşılmıştı: Artık, üç muhalefet par- tisi arasında seçim kanunundaki ta- Ahmet yüksekten çıktı Tahtakılıç Sesi ama. dillerden evvel tasarlanan şekilde bir işbirliği imkânsız hale girmişti. Tebliğ varışı ykusuz gecenin gerginliği, ertesi gün de sinirli tebliğlerle devam edıyordu C. M. P. . lıglerınde 'son dakikada fikir değiş- tiren" C.H.P. ye ateş püskürülüyor- du. İki partı bir bardak suda fırtına yaratmak için sanki yarışa girmişler- di. Bölge taksimi mümkündü, diyor- lardı. Hukuk komisyonundan şahit- ler de bulmuşlardı İşbirliği uğrunda nice — gayretler sarfeden bazı genç hukukçular da, sinirleri bozuk siyaset adamlarının değirmenine su getirmeyi vazife bil- mişlerdi. Kanun metnine sıkı. sıkıya bağlı kalınırsa bahsedilen muvazaa hali, bir partiden istifanın müddet ve şartlarına taalluk etmekteydi.Ce- za mevzuunda kıyas yapılamayaca- ğına göre, muvazaa iddiası varit de- ğildi. İşbirliğini her ne pahasına olursa olsun önlemek maksadıyla çıkartılan siyasi bir kanun, normal bir hukuk tefsirine tâbi tutuluyor meselenin siyasi tarafı ihmal ediliyordu. Eğer kanun soyledıgınden faz- lasını yapmaya muktedirse, genç hu- kuk ve siyaset adamları için mesele gayet — basitti: "Sözde — seçimler"e boykot edilirdi. Ya millet ne olacak, tı? Dört sene daha ıstırap mı çeke— cekti? Öfkeyle havaya — fırlamanın sırası değildi. Muhalefet nefsine mağ- up olmamalıydı. Önlenen komplo . artilerin en çağırtkanı olmasa bi- le, en ateşlisi C. M. P. öfkesinde çok daha ileri gidiyordu. Ankaradan dönen il başkanlarına "bu seçimlerde den ziyade C. H. P. ye vurun" emri Veriliyordu. Tahtadan kılıçları- nı kınından çıkaran C. M. P.,- bir senden bir benden deyıp arkadaşımı» alnına konan sineği vuran Arnav dun hikâyesini hatırlatıyordu, Don— kişotlar değirmenlere saldırmak üze- reydi. Halbuki mazilerinde kapatılan bir parti bulunan C. M. P. lilerin, İktida- rı vemetodlarınıçok daha iyi tanı- maları icap ederdi. İktidarın, bir be- şinci kolun gayretleri sayesinde Mil- let Partisini, nasıl kapattığını hatırla- manın tam zamanıydı. İşbirlikçilerin içinde Bayurun evvelce oynadığı rolü tekrarlamaya hazır kimseler eksik değildi. Partilerarası siyaset adamı Mu- ammer Alakant'ın sabahı beklemeden sesini yükseltmesi, bu şüphelerin hiç te hayalı olmadığım — gösteriyordu. Hür. P. nin müstafi milletvekili, böl- ge taksımınm lugat manasıyla da muvazaa — olduğunu ilan ediyordu. "Bu muvazaa da olsa nasıl ispat ede- bilirsiniz" diyenlere, hercai siyaset adamı, zamanı gelince gerekli cevabı vermekte herhalde pek sıkıntı çekmi- yecekti. AKİS, 28 EYLÜL 1957.