Daha ortada ne fol, ne de yumurta varken, D. P. ocagında bilgisini bir hayli arttıran müstafi H .Hi, ki arkadaşlarını ıhtılal heveslısı ola- rak takdim ediyordu: Bölge taksimi- nin yüzlerce kışının tevkıfine sebe- biyet vereceğini söylemesi üzerine, aldığı cevabın "bınlerce kişi tevkıf edilsin, ne çıkar" olduğunu iddia e- diyordu ğrusu kalenin içinden — çıkan boyle bır şahit, D. P. iktidarının ara- yıp ta bulam ayacagı bir lıazıneydı Sıyasetın bu sahasında bir hayli mayüz eden D. P., dört başı mamur bir dâva yapıp damarına basan mu- haliflerden kurtulmak fırsatını kaçır. mıyacaktı. Munhalefet bölge taksimine gitme- mekle, İktidarın gizli ümitlerini boşa çıkarıyordu. Gazetecilik dilini mağ- şuş kelımelerle zenginleştiren — Za- fer'e, çok evvelden hazırladıgı uzun yazıyı neşretmekten başka çare kal- y ordu: "Ma: vatandaşları alda rak gölge lıst ler lüles rumune kıtle halinde ıştırak ettırmek ve ondan sonra da seçim encümenle- riyle zabıta harekete geçince memle- keti bir başından bir başına ateşe salmak" Zaferin ithamnamesinin can noktasını teşkil ediyordu. Arkasında çok usun bir iktidar hayatı bulunan C. H. beylik o- yunları evvelden sezecek kadar tecrü- beliydi. Aklıselimin sesi artilerin en yaşlısı sadece tecrü- beli değil, aynı zamanda olgundu. Diğer partilerde görülen hissi taş- kınlığa kendini bir an için bile .olsa kaptırmıyordu. İki hırçın tebliği mü- teakip . nin neşrettiği tebliğ, sadece aklıselimin ve musamahanın icaplarım yerine getiriyordu: C.H.P. işbirliği için hiç bir fedakârlıktan ka- çınmıyordu. Ne çare ki yem kanun, ameli sahada, muhtemel işbirliği ka- pılarım kapamıştı. El yazılı liste, bir partilinin diger bir parti listesinde yer alması, seçim çevrelerinin taksi- mi, bütün bunlar imkânsız hale ge- tirilmıştı. Bu durumda Muhalefet a- dına tek bir partinin seçimlere işti- raki düşünülebilirdi Fakat tecrübeli P., muhtemelen herhangi yan- lış bır tefsire meydan vermemek için, bu hususta hiç bir teklif yapmamıştı. Diğer iki parti, tek partiyle temsil edilmeyi reddediyorlardı. Üç partinin ayrı ayrı seçimlere girmesinden baş- bir çare kalmamıştı. Tepeden inme bir kanundan son- ameli sahada doğan bazı görüş [ayrılıkları İşte, iki genç partinin yaygaralarına sebeb olan bütün me- sele buydu. C. H. P. nin işbirliği, ilk görüş ay. rılığında yıkılan iskambilden bir şa- to değildi. İşbirliği, herşeyden evvel bir program etrafında — birleşmekti. Son kanun, ameli sahada işbirliğini Önleyebilirdi, fakat — işbirliği fikrini onleyemezdı Dört Eylül beyanname- sine imza koyan partiler, yaygara e- AKİS, 28 EYLÜL 1957 decekleri yerde aralarındaki iyi mü- nasebetleri devam ettirmeliydi. Ka- nunların bahşettiği imkân dahilinde seçim tatbikatında yardımlasmalıy- dılar, C. H. P., muhalefetin müşte- reken tespit ettiği programa sadıktı. Teşkilâtına diğer muhalefet partile- rinin aleyhinde bulunmama emrini veriyordu. Kazanırsa re]ım meselesi- ni halledecek nisbi seçim — usulünü getirecek ve Mayıs ayında yeni se- çimlere gidecekti. Aklıselim ve işbirliği ruhu bunu icabettiriyordu. G. H. P. Genel Başkanı geçen haftanın sonunda kendi seçim bölge- si olan Malatyada C. H. P. nin se- -im kampanyasını açarken yaptıgı konuşmalarda işbirliği ruhuna ne dar bağlı olduğunun yeni bir delılını veriyordu. İşbirliğini muhalefet ara- sında bir program birliği olarak an- Üzeyir Avunduk İş adamı... lıyan İnönü milletten reylerını mu- halefet partilerine vermesini" — isti- yordu. Inönünün bu basiretli konuşma- sının ilk meyvası Cumhurbaşkanı Bayarın da yakın akrabası olan es- ki C. M. P. Genel Başkanı Mustafa Kentli'den gelen ve kendisini tasvip eden bir telgraf şeklinde tecelli et- mişti. Gafletten uyanış Ik günlerin hissi — feveranından sonra, iki muhalefet partisi ileri gelenleri arasında, aklıselime dönü- şün tek. tük ışaretlerı bu haftanın basında görülmeye başladı. . Geçen hafta "reyimi Halk Partısıne ver- mektense P. ye veririm" diyen Hür. P. li bir başmuharrir birkaç gün sonra kendi kendine Adnan Bey kazanırsa ne yapar? sualini soru- YURTTA OLUP BİTENLER yordu. Çizdiği tablo hakikaten ibret vericiydi. Papaza kızıp oruç bozan- lar bu yazıyı okumalıydılar. - Hür. P. ye. yeni katılan müsta- killerden Sabahattin Sönmez, duru- mu soğukkanlılıkla ıncelıyordu Sen ben kavgalarına düşmenin — zamanı degıldı Aksi halde, nereye gittiği çok iyi bilinen ıktıdar partisi kar- şısında, hiç bir fren kalmayacaktı. Sonra, işbirliği seçimlerle bitmiyor- du. Seçımlerden sonra da müşterek cepheyi devam ettirmek bir zaruret- ti. Liderlerin yapamadığım belki ma- halli teşkilât başaracaktı. Hür. P. nin hissi lideri de, niha- yet yapıcı bir zihniyetin lüzumunu anlıyordu. İşbirliğinin — bozulmasına herkesten evvel D. P. sebeb olmuştu. [şbırlıgının fikri cephesi devam e- decekt Dıger bir Hür. P. li, Çelikbas, "hangi muhalefet partisi iktidara ge- lirse gelsin 4 Eylül beyannamesine sadık kalacagım söylüyordu. Ateşli C. ye, daha hâlâ ak- lıselimin sesi ulaşmamıştı ne sadakatim ilân eden li Aldoğan Paşa idi. Millet, bu bir bardak suda kopar- tılan fırtınayı sakin sakin seyrediyor. du. Muhalefet Partileri ne yaparlarsa yapsın, ne derlerse desinler, oniki yıllık faal siyasi hayat, mılletın gö- zünü açmıştı. Taşla pirinci kolayca ayırabiliyordu. Doğru yolun nerede olduğunu çoktan anlamıştı. Kanunların mani olduğu işbirliği- ni millet, ancak ve ancak kendisinin yapacagından emin, seçim gününün gelmesini bekliyor. du. D.P. Taarruz hazırlığı Bu haftanın başında, Başbakanlı- ğın giriş kapısında nöbet bekle- yen uzun boylu asker, kendi kendine, içerde herhalde bazı mühim hâdiseler cereyan ediyor diyordu. Başbakanlı- ğı hiç böyle görmemişti. Hallerinden, tavırlarından hiç de memura benze- miyen adamlar, gruplar halinde mer- mer merdıvenlerı telâşlı — telâşlı tır- manıyorlardı. Bir müddet sonra aynı merdivenleri yavaş yavaş, düşüne dü- şüne iniyorlardı. Bazan da bir mer- diven basamağı üzerinde uzun ve si- nırlı münakaşalara dalıyorlardı. Başbakanlıkta hakikaten mühim meseleler müzakere ediliyordu. D.P. Genel Başkanı karargâhım oraya kurmuştu. İktidarın başı, malüm kurmay heyeti etrafında olduğu hal- de, Vılayetlerden gelen heyetleri ka- bul edi D.P. nin seçim plânlarına nıhaı şeklını vermeğe çalışıyordu. manda, şehrin diğer bir u- cundakı faalıye daha az hummalı değildi. Rüzgârlı sokaktaki meşhur Zafer binasının üst katındaki D.P. Genel Merkezinin telefonları durma- dan çalıyordu. Posta müvezzileri her İşbirliği- C. M. P. gelişlerinde kucaklar — dolusu büyük zarflar taşıyordu. Bu zarflar derhâl açılıyor teşkılattan gelen raporlar 5