Şu Avrupalıların Sefaleti !... Şu D.P. Türk iyesinin Saadeti!... P. iktidarının yıllardır. hem kendine hem de vatandaşlara âdeta zorla inandırmağa çalıştığı bir sloganı vardır; Her şeyin iyisi bolu, güzeli bizdedir. Bizde bula- mıyacağınız eşya, erişemiyeceğiniz meta yoktur. Bu kanaatin, başarı kazana- mamış olmanın sürüklediği — bir ruh haleti ve bir aşağılık komp- leksinin mahsulü olduğunda elbet psikologlarımız ittifak — edecekler- dir. Ancak bu ruh haleti son za- manlarda öyle bir hüviyete — bü- rünmüştür ki rahmetli Recep Po- keri anmamak imkânsızdır. Kendi acı, çok acı şartlarımızı idrak etmek, buna sabırla katla- nıp daha fazla çalışmak için teşvik icap edeceği yerde çocukça böbür- lenmeler ancak rüştüne ermemiş bir siyasi zümrenin tezahürleri ol- maktadır.. Ancak iş bu kadarla da kalmamaktadır. Şimdi bir de Av- rupalıların geçim derdinden, sıkın- tılarından, sefaletlerinden bahis a- çılmaktadır. Netice itibariyle de- nilmek istenmektedir ki, şu Avru- palıların sefaletini görün de halini- ze şükredin' ğ Tahsisattı Basının "alaylı" baş- muharrirleri gerek yazıları gerek çeşitli yerlerdeki - konuşmalarıyla bu fikri aşılamağa çalışmaktadır- lar. İ ktidar basınının mağşuş adamla- rından bir tanesi son aylarda, Batı Avrupa memleketlerinde "u- zunca" bir müddet ikamet etmiş- tir. Devletin kesesinden -yani sizin, bizim kesemizden, bol dövizle bu- ralarda seyahata ve eğlenmeğe "mecbur" edılen bu zat, döner dön- mez "büyüklerine" Av palıların içinde kıvrandıkları sefaleti hikâ- ye etmeğe başlamıştır. Avrupada mal yokluğundan, olsa da para yok- luğundan, ev derdinden, ahalinin vitrinleri yalnız seyrettiğinden, yi- yecek azlığından bahis açan mağ- şuş başyazar belki bu şekilde sar- fettiği dövizin ağırlığıyla ezilen vicdanını hafifletmek istemiştir. Döner dönmez Türkiyede refaha, bolluğa kavuştuğunu her vesiley- le gürültülü bir şekilde ıfade eden yazar, Avrupadaki ikamet "ceza- sı" nın sona ermesınden - tabil an- cak zahiren, memnundur. Yazıla- rıyla da Vatandaşları safça bir gayretle iknaya çalışmaktadır. Üs- tadın bu yazılarına ve sözlerine Hanyayı ve Konyayı bilen Türkle- rin ve yabancıların acı da olsa sa- dece gülecekleri bir gerçektir. An- cak mağşuş yazar, bazı şeyleri ilâ- ve etmeği unutmuştur. Meselâ dı- şarıya çıkmak saadetine eren her- kesin niçin bavullarını ve çantala- rını kucak kucak akla hayale gel- AKİS, 28 EYLÜL 1957 Aydemir BALKAN mez en basit eşyalarla doldurdu- unu!. Meselâ şu çanta çanta ılaç- ların, tüplerin, şişelerin hikmeti vücudunu.. Onları bırakalım m, sa- bun, ayna, krem, traş bıçagı, ıgne, kahve, peynir, hardal v Acaba bütün bunlar D.P. nın mesut Türkiyesinde, D.P. nin refah içeri- sinde vatan sathında yok mudur?.. Sefalet ıçerısındekı Avrupadan, müreffeh Türkiyesine şu basit malzemenın aktarılması a- caba sadece dostlara bir şaka ol- sun diye midir?... Avrupanın se- faleti.. Her yıl kemerini bir de- lik daha daraltmağa mecbur olan vatandaşların -tabit kem: lanların. İktidar sözcülerii nı çız dikleri bu sefalet ve saadet tablosu önünde ne duşunduklerı, veya nıç sadece düşündükleri kendileri i- çin elbet bir ibret vesilesi olmalı- dır. Ancak bu ilenin gecikme- mesi hepimizin faydasınadı S Avı'upalıların sefaletı .D.P. yazarını lâfları Avı'u dakı kedıler bıle guleceklerdır Her devrin, her "şefin dalka- vuğu, basit ruhlu insanlar bütün cemiyetlerde vardır. Bir dereceye kadar da bunlar o cemiyetlerin manevi muafıyetlerıne hizmet e- den bir nevi virüslerdir. Ancak başka yerlerde bunların bizde oldu- ğu kadar büyük kitleye hitap ede- bilme şans ve ımkanları yoktur. Onun içindir ki Türkün bu çeşit ınsanlar m tesir- lerinin az olmasına dikkat etmesi lâzımdır. Şu - Avru; palıların sefaletı Bu sözler konjonkt lehimize olmasına rağmen zaruret ve ısti- rap içinde kıvrandırılan, büyük, pek üyük bir çogunlugu en basıt ihti- yaçlarını dahi tem n mil- letimizle alay e tme degıl de ne- dir?. D.P. iktidarının, seçim hırsı ve gayretiyle dahi olsa, bu çeşit kü- çültücü alaylara fırsat vermemesi bir vatan borcudur. Çünkü sabırlı ve vakur Türk milleti hemen her şeye tahammül etmiştir. Yalnız bir şeye asla; gururu ile oynanma- sına hiç bir Türk anamaz. Köylüsünden kentlisine; işçisinden rençberine kadar fakrü zaruret i- çerisinde bırakılan Türk milleti a- caba böyl ce yalancı tablolarla 0- yalanmağa daha ne kadar taham- mül edecektii . Her ahalleden bir milyoner çıkmasını övünme ve- silesi yapan D.P. iktidarı; bu mil- yonerlerin diğer yurttaşlarının se- faleti üzerine zengin olduklarını inkâr ettikçe, bu sorunun nı veremiyecektir. Ancak bu bekle— yiş sadece kendi çukurunu kaz- maktadır... Pamuk tarlası Seçmene taviz.. car ıstıhsalının 1 300 bın tondan aşa- ği düşmesi bekleni Bu durum karşısında yalnız fıat farkından Ötü- rü pancar müstahsilinin eline 20 mil- gibi ratle gelişen sanayı şubele ridir. Yalnız bu şubenin gelışmesının milli ekonominin pek yararı üolm dığı artık anlaşılmış bulunmaktadır. Çünkü iktisaden kalkınma safhasın- da bulunan memleketler artık istih- lâk endüstrisini kurmak yoluyla kal- kınma şıkkını terketmiş bulunmakta- dırlar. Bugün daha ziyade ithalâtı kısıcı veya ihracı geliştirici sanayile- rin kurulması yoluyla kalkınma şık- kı tercih edılmektedır İkinci olarak daha Türkiyede milli şeker ıstıhlakı ıkıyuz bin tonu pek aşmamışken üç- yüz bin ton raddesinde şeker istihsa- linde bulunmak istihlak edilmeyen şe- kerin ihracı meselesini ortaya çıkar- tıpkı 1958 yılların- ihracında karşı- laştığımız meseleye benzer bir durum ortaya çıkarmaktadır. Kilosu doksan küsur kuruşa mal olan şekerler Yu- nanistan ve Yugoslavya gibi mem- leketlere 30 31 kuruştan satılmakta- Arad zarar ise gen am- baçlı şekil d Merkez Ba! kası emıs— yonlarıyla karşılanmaktadır. Aşağı- da zikrolunan rakkamlar Şeker Şir- ketinin Merkez ankası tarafından reeskont ettirilmiş senetlerini göster- mektedir. 23