B A S Gazeteler Bu, avuca basılmaz ya!. asasının başında bezgin birtavır- la oturan genç adam, odaya giren başmürettibe önünde duran bir kâğı- dı başıyla göstererek "İşte, dedi, manşet hazır. Sekiz sütuna.. Kırmızı başlığın da üzerine al ve etrafını ka- lınca bir çerçeveyle çevir.. Hâdise geçen haftanın sonunda Cu- martesi gününün ilk saatlerinde, — İs- tanbulun meşhur Ankara Caddesin- deki Tan matbaasının bir odasında geçiyordu. Masa başında oturan genç adam, İstanbul Yeni Gazetenin his- sedarlarından ve Yazı İşleri Müdürü Gökşin Sipahioğlu idi. Üzüntü içinde olduğu her halinden belliydi ve bu ü- züntünün sebebi biraz önce başmü- rettibe Verdıgı müsveddede tafsilatıy- la yazılıydı: "Gazetemiz çıkmamak tehlikesi ile karşı karşıya, kâğıt tah- sisimiz ayda 30 tondan 3940 kiloya düşürüldü!" İstanbul Yeni Gazete, nesir haya- tının henüz beşinci ayında bulunan bir "genç gazete" idi. Başında bulu- nanlar, gazeteye bir canlılık, bir ye- nılık vermek için uğraşan gençlerdı Gazetenin tutumu ve neşriyatı İkti- darın hoşuna gidecek neviden sayıla- mazdı. Hoş, zaten şu günlerde neşri- yatı lktıdarın hoşuna gitmeyen tek gazete İstanbul Yeni Gazete degıldı Basın Kanununun son derece ağır hükümlerine, gazetelerin en ehemmi- yetli ıhtıyaçları olan kâğıt; mürekkep, Bilişe çinkosu gibi malzemenin tevzi- nindeki müdahalelere rağmen Basın, vazifesinin ne olduğunu biliyor, neş- riyatına ölçü olarak İktidarın hoşu- na gitmesini veya gitmemesini almı- yordu. Aksi şekilde hareket eden ga- zeteler de yok değildi. Ama okuyucu bu ikinci nevi gazeteleri hakiki gaze- telerden ayırmasını biliyor, kâğıdı ve mürekkebi -hem de en âlâ cinsten- bol olan bu nevi gazeteler, kıtlığı oku- yucu bulmakta çekiyorlardı. İstanbul Yeni Gazetenin başında bulunanlar, her şeyden çok gazetecilik vazıfesıne ehemmiyet veriyorlardı, yatla- rında kullandıkları ölçü buydu Bu arada bazı tazyiklere maruz kalacak- larını; çok çetin güçlüklerle karşıla- şacaklarını önceden hesaplamışlardı. Ama kağıtsız kalmak.. İşte bu hiç hesapta yoktu. Gazetecilik büyük seryetler yutan ve gıdasını en çok ka- ğıttan alan bir endüstriydi. Dünyanın er yerinde gazete deyince akla ilk gelen, şüphesiz, kâğıttı. Bizde basını hükümetin tesiri altındatutmaya ma- af tedbirlerden biri olarak gazetele- rin kâğıtlarının Devlet Bakanlığı ta- rafından yapılan tahsislerle veril- mesi âdet edilmişti. Her /| gazeteye, pullanılan ölçünün ne olduğu pek iyi nmemekle beraber, muayyen bir kağıttahsisi yapılıyor ve — gazeteler limitteki fabrikadan — ihtiyaçlarını aydan aya çekiyorlardı. Kâğıt tahsi- 12 Altan Öymen Mesleğin — haysiyeti sinde en adıl ölçülerin kullanıldıgı id- dia edilem teler buna da şükür dıyerek yapılan tahsıslerle iktifa edıyorlar tirajlarım ellerinde- i imkâna göre ayarlama yollarım tutuyorlardı. Kâğıt fabrikasının taka- tının üstünde çalıştırılmasına rağ- men, gazetelerin bu muayyen mikta- rı bile almakta güçlüklerle karşılaş— maları ahvali adiyedendi. Am bu miktar ergeç fabrikadan çekıhr ve gazete neşriyatına devam etmek im- kânından tamamiyle mahrum kal- mazdı. Şimdiye kadar bir büyük İs- k -resmen- bırakıldığı olmamıştı. İstanbul Yeni Gazetenin başına gelenler, 'bu bakımdan, son derece alâka çekici, hattâ "ibret' vericiydi İktidarın hoşuna gitme- yen neşriyat yapan diğer gazeteler de -bilhassa Cumhuriyet- çok zaman kâğıtsızlık tehlikesini Demokles'in kılıcı gibi tepelerinde — hissetmişler, ama "“hak belledikleri yol"dan dön- meyi bir an olsun akıldan geçilme- mişlerdi. Çok zaman bu gazeteler ti- rajlarım talebin çok altında tutmak fedakârlığında bulunmayı, salim yol- dan ayrılmaktan çok daha iyi bul— muşlardı. Ama doğrusu şimdiye ka- dar da hiç bir gazete İstanbul Yeni Gazetenin durumuna sokulmamıştı. u genç gazeteyi) tahsis edilen kâğıt miktarı, ayda 30 tondan ibaretti. Ya- ni gunde 27-28 bin nüsha basmaya ancak yetecek kadar kâğıt.. Bu mik- tarı ani bir kararla ayda 3940 kiloya düşürmek, "Sen artık neşriyatını kes" demekten başka hiç bir manaya ge- lemezdi. Kâğıt musluğunu — elinde tutan hükümet, böylece hoşuna git- miyen gazetelerı kapama imkânını eli tuttuğunu ameli bir misalle diğerlerine göstermek istiyor da ola- bılırdı nyada kağıtsız çıkacak hiç bir gazete düşünülemez u, ne avuca basılabilirdi, ne de kagıt helvasına.. Kâğıt, bir gazetenin — damarındaki Çatal yolun ağzında I stanbul Yeni Gazetenin idealist yazı işleri müdürü Gökşin Sipa- hioğlu, Cumartesi günü güneşin doğ- mak üzere olduğu saatlarda masası- nın başında derin derin düşürtüyor- u. Ayni zamanda gazetenin hisse- darlarından biriydi. İşe büyük ümit- lerle ve bazı mesleki iddialarla giriş- mişti. Şimdi bütün düşünülenler kâ- ğıtsızlık tehdidinin gölgesi — altında birer birer yıkılıyordu. ÜUzülmemek imkânsızdı. Gökşin Sipahioğlu başla- rında dolaşan bu fırtınanın nereden estiğini de iyi biliyordu. Neşriyatı se- çimlerin yaklaştığı şu günlerde iktida rın hoşuna gidecek şekle soktuğu tak- dirde kendisine altında boğulmasına bile kâfi gelecek kadar bol kâğıt veri- leceğini bilmiyor değildi. İmdi çatal yolun ağzına gelip durmuştu. İki yol- dan birini seçmek lâzımdı: Ya gaze- tenin kapanmasını göze alacak, "hak bildiği yol" dan ayrılmıyacaktı gazetenin neşriyatım "hoşa g şekle sokarak hiç değilse şımdılık ka- panmak tehlikesini önliyec Gökşin Sipahioğlunun bırıncı ihti- malden başkasının gönlünü yapması- na imkân yoktu. Gazete kapanırsa varsın kapa nsındı. Ama insan doğru- luğuna inandığı bir yoldan ayrılmama lıydı. Fakat Gökşin Sipahioğlu ga- zetenin yegâne sermayedarı degildi Ertesi gün gazetenin büyü issesini elinde tutan Halil Lütfi ıle karşı kar- şıya oturduğu zaman bunu çok daha iyi anladı. Halil Lütfi gazetenin k panmaması için her fedakârlığı göze almayı, gazetenin istikametinde gere- ken bütün degışıklıgı yapmayı Zaruri görüyordu vi na ha ırdı Maksadı ne pahasına olursa olsun "müessese- yi kurtarmak" tı. Gö kşın Sıpahıoglu ise asıl kurtarılması lâzım gelenin rusu imkan yoktu. Halil Lütfiyi ikna için bütün gayretini sarfetti. Fakat muhatabı, Bâbiâlinin çok fırtınasını görmüştü. Çok kuvvetli değil, u- fak ruzgarlarla bile gazetelere nasıl istikamet değiştirttiğini iyi biliyordu ve kâğıdı almak için her nevi degı— şikliği bir kusur saymıyordu. karşısındaki genç gazetecinin olçu— leri tamamiyle başkaydı. O gazete- nin kapanmasını çoktan göze almış- tı. Baskı karsısında - onda uyanan tek arzu, mutavaat değil, metti. Ortagı ile anlaşmasına imkân kalmamıştı. Artık ona bunca ümitle giriştiği bu işten şapkasını — giyip çıkmaktan başka yapacak bir şey kal- mıyordu. Yazı İşleri Müdürlüğünden hemen istif asım verdi. Gazetedeki his- sesinin tasfiyesini de ilerde — ve fakat AKİS, 28 EYLÜL 1957