e a —üi aa * — eiği af -ç lerine karşı alâkasının son derece u- yahdığı bir sırada sadece partililer i- çin değil bütün vatandaşlar için bü- yük ehemmiyet taşıyordu ve bu se- beple büyük bir dikkatle takip edile- ceği m kkaktı. Genel Başkan İşbirli$ine temas e- decekti. Böylece bir mühim mesele Ü- zerinde bilhassa kücük — muhalefet partilerinden gelen hücumlar cevap- landırılmış olacaktı. Hakıkaten Hür. P. ve C.MP. işbirliği bahsınde C.H. P. yi müşkül mevkide bırakmak için ellerinden gelen gayreti esirgemiyor- lardı. Hür. P. liderleri hâlâ geçen yıl vermiş oldukları “ültimatom muhtı- ra” yı basına yaptıkları beyanatlarda bahis mevzuu ediyorlardı. Bunun son misali Fethi Çelikbaşın bu haftanın başında. hem de Genel Başkan Fevzi Lâütfi Karaosmanoğlunun refakatind» İstanbulâ gittiğinde “bizim muhtıra- mız ortada” mealindeki sözleriydi. Genel Sekreter İbrahim' Öktem de aynı fikri ileriye sürmüştü. Halbukı anlaşmaya varmanın yolunun o muh- tıradan geçmediğini Hür. P. ileri ge- Doğan AVCIOĞLU “sengi târh"inden kurtulamamak- tadır. C.H.P. “boyundan — hbilyük lâflar eden” C M.P, nin devlet ada- mı nlaı-uk çapta insanlara sahip bu- Junmadığını ileri slirmektedir. Muhalefet partilerinin birbirleri- nin aleyhine kazandıkları hu küçlik zaferler herhalde Işblrllğlnl kolay- luş(ırıııaıımklıulır Bugün kötü de- enle yarın birleşmekte, meslekten partllller bir mahzıtr görmeseler de, her ıseçıııeıı bunu kolay kolay anla- niyacaktır. Bıı tmosfer içinde D.P. iktidarı sank; ııııııııılmıış gibidir. Sadece üç ıııııhulı—!e't ııarnıı.l ve ufak kavgaları rdıir. Böbürlenme, — itimatsızlık, hlrhlrlııı çeklstirme asıl nı(-ıwlelerl gölgede hırakmış Bununla her.ıhe D.P. yi u—nıııek için tek şansı birleşmekte bulunan Bursadaki muhalefet töşkilâtına iş- birliğini kabul ettirmenin muhal duğu sanılmamalıdır. Ankarada varılan bir. anlaşmanın yaratacağı “şok” mevcut psikolojiyi bir anda değiştirebilir. — İşbirliği, eğer haki- katen isteniyorsa ancak — liderlerin anlaşması ve birlikte hareket etme- siyle gerçekleşebilecektir. Liderler hâlen ufak parti hesaplarından sıy- rılamamışlardır. Her anlaşma kar- şılıklı — fedakârlıkların — sonucudur. Fakat muhalefet partileri rinden herbiri kendisinin azami fe- d rlığı yaptığından — şüphe bile etmemektedir. her ihtimale karşı aralık hırakılıııakmdır' fakat seçimler ari- fesninde ışlılrllği mekelesi Lâlâ çık- mazdadır. AKİS, 20 TEMMUZ 1957 OLUP BİTENLER Dr. Sarol, Hayri Göneni tebrik ediyor “Ben vasıtayım, eser senindir” lenlerinin bilmeleri Jâzımdı. Hür. P. lilerin bir başkâsteranesi de “müsa- vat” idi. Kuvvetlerin müsavi olduğu hallerde müsavattan daha tabii bir şey olamazdı. Ama daha az zenginin a çok zenginle ortaklık kurarken "varlıklarımız nısbetınde müsavat” H.P. nin “daha zengin” olduğunu ka- bul eden Hür. P. nin hâlâ o türküyü söylemesi de yakınlaştırmayı kolay- laştırmıyacaktı İnönü bunlara cevap vermekle he- raber işbirliği kapısını elhette ki a- çık tutacaktı. Genel Başkanın asıl bil. yük şikâyeti Seçim Kanunundan ola- caktı ki iktidarın o şikAyete kulak vermesı kendım için faydasız sayıl- P. B İşler çatallaşınca kbıyıktaki ahşap Köprülü kona- ğının geçen aftaki — misafirleri “büyükanne Köprülü" nün elini öp- mek istediklerinde çok defa konağın geniş balkonuna götürülüyordu. Siyah h beyazlı, sade dikişli, pötikare bir elbise giymiş büyükanne vaktinin bü- ismını - balkonda, Ormhan Koprülunün 1 yaşındaki oğluyla meş- gul olmakla geçiriyordu. “İnsanların hislerine dahi hevesli bir kurulla teş- riki mesai edemiyeceğini” bildirdik- onra artık “işsiz” kglan Orhan Köprülü de balkonda oğlunun ve- ba- haannesinin yanında yer almaktan zevk duyuyordu. Akbıyıktaki eski, ahşap konağın hbalkonunda üç farkil nesle mensup üç insanın neşeli kal- kahaları ışitılıyord 3abaanne uyanık bir kadındı. Or- han Köprülünün ismi etrafında yara- tılan hadise hakkında muntazaman i- renin tertipleriyle, Orhan Kbprülünlın inhilâl etmiyen İl başkanlığı mevki- ine Hayri Gönenin seçilmesi, İstan- bul D.P. teşkilâtını ikt başlı olmak gibi garip bir vaziyete düşürmüştü. u durum Orhan Köprülüyü zerre ka- dar ilzülmüyordu, işi bu hale sokanlar hal çaresini de bulsunlar diyordu. Or- han Köprülü ne İl başkanlığından, ne D.P. den ayrılmayı düşünmüyordu. Ayrılık onun için son çareydi ve bu yola sapan asla Orhan Köprülü ol- mıyacaktı. Orhan Köprülü hareketin karşı taraftan gelmesini bekliyordu. Orhan Köprülü, D.P. ile olan müna- sebetlerini bir baba ile haşarı ve hay- laz oğlununkine benzetiyaordu. Oğul ne kadar yaramazlık ve haşarılık ei- se, ne kadar ziyan verse babalık söv- gisi bunu hoş görmeyi ve evlâdı bağ- ra basmayı icap ettirirdi. Orhan Köp- rülü D. P. yi işte höyle müsama- hakâr bir baba şefkatıyle seviyordu; haşarılıkları hoş görmeye, ziyanları sineye çekmeğe hazırdı. Oıhan Köprülü, ihraç edilmedik- çe . den ayrılmaya niyetli değil- AAA