ÜYLE DEĞİL, BÖYLEDİR ! İsinet İnönll Parti politikası için fikir hareketi olarak Nihad Eri- min söylediklerini dadma tasvip etmemiştir. Kendisiyle 1955 başından be- ri her türlü fikir temasını kat'i surette terketmiştir. Nihad Erim İsmet İnönünün bugünkü pnlltlkıııını kendisinin 1954 sonundan beri müdafan ettiği politika zannediyor. Bu, ciddi itibarı ol- mayan bir iddiadır. Müfrit bir mücadeleci iken ııtırırı düşmüş selâhi- selâhiyetli Muhalefet Parti Başkanı m AŞA açılmasının birhbirine henzer tek tarafı yoktur. Birincisi basit bir arz-ı teslimiyet, ikincisi müsavi şartlarla mün ttir. ihad Erimin iddialarında bir tek doğru taraf vardır: Parti Lideri kendisini hakikaten bir an elince yalnız bıra r. Bu an Nihad Erimin “kurtulma gayretleri”ni bir “fikir hareketi” kisvesine bürüdüğü andır. Yoksa Nihad Erim 1954 sonundan beri İsmet İnönü ve C.H.P. ile hic münasebeti olmayan bir yoldadır. İsmet İnönilnün malümatıyla te- mas etmiş. yarı yolda bırakılmış masalının iç yüzü hudur. lıtı.rır lle u—- mas etmistir, İsmet İnönü bu hali tabil gürmüştür. Kurtulmas n olmustur. Sonra Nihad Erim tutumumu bir fikir hırekeu ve ıyrı bir sivaset olarak değerlendirme yoluna girmiş, o zaman İsmet İnönit kendisiyle her türlü teması kesmiştir. 1954 hadiselerinin hakikt tç yüzü sadece ve sadece bundan ibarettir. HAFIZA BOŞLUĞUNUN DELİLLERİ ihad Frimin savcılık vasıtasiyle Dünya gazetesinde neşrettirdiği “İşin ic Yüzü” başlıklı yazıda eski Başbakan muavininin hakikaten hafıza bosluğuyla malül olduğunu gösteren pek çok satır vardır. Nihad Erim “D P. İktidara gelir gelmez Basın Kanununu büyük bir iyi niyetle ele almıştır" diyor. Halhuki o tarihte kendis; bu ele alışın şiddetle aleyhin- de bulunuyordu. Nihad Erim D.P. İktidarının o Basın Kanununu “Bedii k ve onun gibiler” yüzünden değiştirdiğini yazıyor ve hak veriyor. Doğru değildir. D.P. 6334 sayılı meşhur kanunu Nihad Erinı yüzünden çıkarmıştır; huna rağinen tamamiyle haksızdır. Nihad Erim Basın Ka- nununun himayekâr faslından faydalanıp mahkemelere — koşmadığını söyvlüyor. Doğru değildir. İdeal arkadaşları Menderes ve Sefa Kılıçlıoğ- hiyla beraber Basın mahkemesine koşup, hem de kanemun son tadilleri- nin tatbikini istemtiştir. Hüseyin Cahidin dâva mevzuu —olan yazıları hakkında “1954 seçimleri arifesinde İzmitte seçim — işleriyle meşgul bu- lunduğum bir sırada sayın Yalçının sayın İnönüyü müdafaa ma.knadıyla garetenmle neşrettiği başmakaleler” demesi ve — Menderesten derken “savyın Menderes memleketin nadir votişurdiki kıvmetlerdendır. hiürmelt ettiğim aziz bir dostumdur" cümlesini yazması bir nevi aleni özür dileme. kendini marzidr gösterme, bu “aziz. dnst"un gözlüine "k veya gözünde kalmak gayesini gütse de mükemmel bir samimiyetsizlik örneğidir. Zira bu, “politik değil, tıbbi bir mesele” diye ne kendisi, “Ben o sdamın elini «ikmam” diye direten gene kendi- sidir. Nihad EKrim mücadelesinin parti hizmetinde, parti politika- 8) istikametinde, parti gazetesinde parti kademelerinin dalma en yakın mürakabesi ve tasvibiyle yürütüldüğünü iddia ediyor. Doğru — değildir. Genel İdare Kuruluyla Nihad Erim aşa halinde olmuşlar- dir. Nihad Erim “muhatabıma sert tenkitlerle hücumlarımın asıl sebebi savın Menderesin İktidarın başı ve temsilcisi oluşudur” diyor. Doğru de- gildir. Öyle olsaydı Ulua gazetesinin zabıta muhabiriyle fotoğrafçısını ge- ce varıları “Bay Menderes”in bir hususi resmini çeksinler diye Sağlık sokaktaki bir evin önüne gönderenin Nihad Erim olmaması gerekirdi. e gecimlerinde C.M.P. ile işbirliğini o mtidafaa etmiştir. Basit blr kendini kur- tarma gayvretine sonradan bir fikri hareket kisvesi ve n çekinmeyen Nihafl Erim şimdi de, umumi efkârın wrdiğı n(ıtıı ımıfltmek için hâ- diseleri baska titrlit göstermek yolundadır. bunda muvaffak ola- mayacaktır. zira hafıza-i beşer kendisinin ve 1denl arkadaşlarının san- dıkları kııdar nlsyan ile malül değildir. Nihad Erim her çırpınışında mut- laka ve multlaka karşısında hakikatleri olduğu gibi söyleyenleri bulacak- tır. Demokrasi, politikacıların hatalarının kefaretini ödemeye mecbur kal dıkları rejimin adıdır ve o rejimde Şefin eteği altına girmek insanı kur- tarmaz. oO € yazıda doğru olan nedir? Doğru olan Nihad Frimin şu cümlcsldir' “Memleketin hayır ve #elâmetini düştiinen ve tstiyen her aklı haşında vatandaş beni hafızasının mutena köşesinde elbette muhafaza eder”, Hem de en mutena köşeainde! Bugünkü ve yarınki — nesillere ebedi bir ibret olsun diye... AKİS AKİS, 20 TEMMUZ 1957 rilmişti. Aynı rekabet ilkbahar arife- sinde Muhlis Sırmalının başkanlığın- daki idare heyetinin infisahına yol aç- mış ve C.H.P. nin İstanbul teşkilâtı 9 günden bugüne Dr. Fazıl Şerıfemn Bürgenin başkanlığındakı bir müte şebbis heyet tarafından idare edn.mış- lonunda il kongresi toplanacak ve iki rakip grup burada kozlarını paylaşa- caklardı. Hazırlıklar bütün hararetile aylardan beri devam ediyordu. Bir ta- rafın fikirlerini İlhami Sancar, diğer tarafınkileri Muhlis Sırmalı temsil e- diyordu. İki tarafın da başları İl baş- kanhğına kendilerini aâaday göstermi- yorlardı. İlhami Sancar sıhhatını ve hadisesinden sonra AKİS'e yolladığı mektubunda “başkanlık devrinin bir rüzgâr gibi geçtiğini” ifade etmişti. Grupların başları il başkanlığına ta- lip değildiler ama bu mevki için de3- tekledikleri birer adayları mevcuttu. İlhami Sancar ve arkadaşları Ekrem Özdeni bu işe en lâyık adam diye gösteriyorlar: Muhlis Sırmalı grubu nazarda Ekrem Özden başkanlık içın aha şanslı görünüyordu. Zira ken- disini destekliyen grup daha kuvvet- liydi. Yalnız bir nokta Ekrem Öz- den taraftarlarını düşündürüyordu Teşkilâtta Ekrem Özdeni sevmiyen- lerin sayısı da hemen hemen ıevenler kadardı. Bu hal ilerde başkanın çalış- malarını gucleşurebilirdî Bu sebep- le başkanlığı kabul etmesi için İlhı- Şemsettin Günaltay Biçilmiş bir kaftan