4 vermemiş olsa. şüphesiz eserleri, ağır, çekilmez ve boğucu bir dram olmaktan öteye gitniiyecektir. Yazarın her iki piyesinde de acı, bu- ruk, vahşice bir ifade tarzı, aynı za manda seyirciyi güldüren bir ıfad.- tarzıdır. Tıpkı jik piyesi gibi “Fin de Partie” de gllilerek seyredilir. Ama bu insanın içini burkan, &acınacak ha- limizden doğan bir gülüştür. Hem gillüştür. hem ağlamak. “Fin de Par- tie” de kahramanlardan biri, Nell piyesteki bu replik Beckett'in piyeslerindeki fikri ve ni- yeti apaçık ortaya koyar. İnsanlık dramı Beckett'in kaleminde farsa bo- yanmış ve öyle karşımıza çıkmıştır. Beckett'in piyesleri dış yapılazı bakımından da ayrıca Üstlünde durul- mağa değer. Kullandığı kelimeler a- lelâde, hattâ bayağıdır. Dekor daima cok basitleştirilmiş, mümkün olan en cıplak şekle indı'riımiştir (Godot'da tek bir ağaç, “Fin de Partie” de mi- nicik iki pencere). Bilhassa bu son piyesinde kahramanlar hemen hiç ha- reket etmezler. Zaten dört tanesinden üçü sakattır. Entrik namına piyesle- rinde hemen hiçbir şey geçmez. Bü- tün bunlara en, yahut bütün bunlar yüzünden Beckett günümüzün tivatrosunda bir ihtilâl yapmıştı”. Tabiidir ki Becketı bu ihtilâlinde tek başına değildir. thier ve Adamov'la olan benzerhğı inkâr edi- lemez. Ancak Beckett'de vasıtaları en indirmek suretiyle en yüksek dramatik noktaya — varmak gibi bir kudret bilhassa dikkate şayandır. Bü- tün bu şartlar altında Beckett ya ge- vilir. ya sevilmez. Ya hayran olunur, ya olunmaz. Ya: kabul edilir, ya edil- mez. Beckett için bütün bunların or- tası düşünülemez. Onu kabul etmek de, etmemek de olsa olsa eserlerinin dramatik kuruluşu, şekil yönü, söy- leviş şe için olabilir. Yoksa Bec- kett in pıyeslermde fikir bakımında"ı tehli mak — yersizdir, tıpkı devekuşlan glbı başımızı kuma sok- maktan ibarettir. Tâ Erasmus'tan be- ri. tâ Spinoza'dan beri. tâ M: dan beri binlerce yı r insan hayatı- o ten meselâ bir “Godot'yu kere geyircisini bulmuşsa, meselâ İs- tanbulun Küçük Sahnesi kadar, oy- nadığı Üçbeş gece Zarfında tıklım tıklım dolmuş ve dolmakta ise, ve do- facaksa elbette afişten kaldırılması düşünülmemiş, oyunun sonu da bizde olduğu gibi bir gömülüşle değil. bir “Fin de Partfe' ile kendini göster- miştir. Neden “son yirmi yılın en mü- him yazarını” sadece kitaplardan, sa- dece okuyarak tamyalım" Bir tiya romuz Vvarsa, bir tiyatromuz var diye öğünüyorsak “s mi vılin en mü- hinz tiyatro yazın" nı elbette sahNe- & tanın tı eserlerini sahne ışıkları ıgn meği biz de isteriz. Bu, bir zilyalı âadar bizim de hııkk ..Agş.ı Yizis Do TEMMYZ 1987 $© 0 R Fenerbahçe Maskeli Kongrede Geçen haftanın sonunda — Pazar güniü, Fenerbahce camiası için fevkalâde ehemmiyetli bir — gündü. K lübün uzun zamandan beri bekle- en kongresi yapılıyordu, bu toplantı —ındece İstanbulu değil Anadolunun r ve İzmir'den gelen eski Fenerbahçe- lıler birleşiyorlar, hatıralar canlanı- yo kongre ve seçimler genc de ön vlânda konuşuluyordu. Kad'- köy'deki meşhur Süreyya sineması- na giden yol sabahın erken saatle- rinde — Fenerbahcçelilerle doluydu Gruplar halinde kongrenin yapılaca- ı salona yürüyen azaları, doğrusu aranırsa pek muhteşem bir kargıla- ma töreni beklemiyordu. Sinemanın kapısında iki elindeki tabancalarını azalara çevirmiş maskeli bir adam tehditkâr bakışlarla “Ben adaleti temsil ederim aksızlığın yerde bulunurum. Beni kartmayın” dercesine hafif hafif kı- mıldıyor, silâhlarını oynatıyordu. Kongrenin ehemmiyeti — dolayısiyle ma salonuna celbedilen yüklü mıktardakı polis vveti, maskeli adama birşey yapamıyorlardı. O, sımsıkı yapıştığı duvarın Üüzerinden polislere rağımen tabancalarını indir- miyordu. Eee, elbette, Maskeli Suva- D di bu!.. Fenerbahceli üyeleri ta- bancaları ile karşılayan adam, ada- leti temsil ettiğini bildiren Maskeli '?üvırıyd Sabahtan karanlığa k gürültüleri, ayakları dibinde heyecan.- la bağrışan insanları duyuyor, fakat sıla.hlarım komık bir edayla ialla)u— rak verinden bile kımıldamıyordu. O haksızlığın bulunduğu yerlerde gö- rülürdü. Gene kaidey bozmamıştı. Ancak simdi bütilüin kuvvetı elınden 8- duvara mıhlanmıştı. yor fakat bir şeyler Onu tanıyan ülyeler başlarını eğerek içeri giriyorlar, civarda dönen bazı geşleri hiasediyorlar, bır ktsım taraf- tarlar da Maskeli Suvari'ye istihza ile bakarak geciyorlardı. Onlara vara mıhlanmıştı ve Birşey yapamazdı. İşte o kadar... Dar kapı Kongreden bir hafta önce, son ha- zırlıklarını tamamılayarak, iktida- ra karşı listesini açıklayan idenlist- leri düşünceye sevkeden bazı hâdi- seler olmuştu. İdare heyeti kongre- ve girecek rey hakkına sahip aza- ların kartlarını dağıtmak hususun- da büyük müşküller çıkarmış ve ik- tidarı destekliyen üyelere günün her saatinde otomabillerle ulaştırı- lan giriş kartları, muhalefette olduk- ları bilinen Üyelere eski senelerin makbuzları ibraz edilmek şartıyla günün sadece iki saatinde — verme yolunu tutmuştu. İdealistler bu güc- lüğün bertarafı için — didinirlerken, yeni ve çok daha biiyük bir dert kar- şılnrına dıkllmıştı İktidar ilân ettiği . idealistlerin en kuvvetli sözcusü Dr. M mduh Fron kaybediyor. Kongre sabi doöğ- rusu aranırsa geçilmesi — fevkalâde ZO! nen “Dar Kapı” en aşağı ice- B v -7 ü Gürev)a îin'e.msmmda Fenerbahçe | nngresı ve “Maı—kı—ü Siv - Bller yukarı!.