dir. Yıkılanlar nasıl olsa günün birin- de yapılacak, harabelerin yerinde ma- mureler yükselecektir. Yeni yetişen bu işlerin mihrak nesillere mamureler de güç bir iş değildir. rinin izlerini insan oğlu eninde sonun- da, silebilir. Ama, çektiğimiz sıkıntı- ların sebebi yalnızca tabiat değildir. Hâkim —teminatı, tariyeti, serbest basın meseleleri de- mokrasi tecrübesinin 11. inci yılında Sezarın Karısından Şüphe Edilemez !. Emekliye ayrılan yüksek dereceli hakimler hâdisesi, hâlâ günün 1 No.lu meselesi olarak, fikirleri usan uzadıya meşgul etmektedir. Nasıl etmesin ki,.. "Hâkimlerin azledilmemesi" prensibi demokratik rejimle- rin kilit, taşı mesabesindedir. Yalnız, emekliye ayrılan hâkimler me- selesi üzerinde hassasiyetle duran Türk basını arasında İstanbulda, neş- redilen ve D.P.nin İstanbuldaki "Zafer"i Havadis ile buna biraz geç da olsa ayak olduran, meşhur ve malüm Zafer de yer aldı. Yalnız Hava- dis ila Zaferde çıkan yazı, hâkimlerin, etoakliffe. ayrılmaları kararım şiddetle tenkit eden, başka gazetelere cevap teşkil ediyordu, Havadis başyazarı, Adalet Bakanının icraatının, tek başına, alınmış bir. kararın tatbikatı şeklinde olmadığını, bilakis, böyle bir kararda, Hükümet ve Devlet Başkanının da imzalarının yer aldığı hakikatini ortaya, koyuyor- du, bu yazara göre, "elbette ki bir takım yargıçlar emekliye sevk edi- lebilirlerdi, Bu basit bir muamele idi. Her zaman hâkimler olacaktı. Bunlar arasından tekaüde sevkedilenlere, muhtelif sebeblerle işlerin- den ayrılanlara daima tesadüf edilecekti". Havadis başyazarı böyle di- yordu ama Adalet Bakanına "icranın kanuni, bir tasarrufundan ibaret” icraatına alkış tutarken unuttuğu bazı noktalar vardı. İngilterede -demokrasinin anavatanı saydır- anayasa hükümlerinden pek azı yazılı halde mevcuttur. Ama hal böyleyken dahi, demokrasinin bu anavata- nında ta 1701 tarihinde anayasanın bir kaidesi yazdı olarak yer almıştır. Bu, "Hâkimlerin siyasi makam sahipleri tarafından — azledilememesi" kaidesidir. Üstelik insan hakları beyannamelerinin ve yazdı anayasa- ların en eskilerinde bile bu prensibe rastlanır. Bırakın insan hakları beyannamelerini, eski anayasaları, bugünkü —Amerikaya bakmak, bile, bu hususta insana yeteri kadar fikir verir. Amerikan Birleşik Devletle- rinde hâkimler bizzat emekliye çekilmek arzusunu izhar edinceye ka- dar is basında kalırlar; Yoksa Amerikadan bir hâkimi hem öyle, Tem- yiz Başkanlığına kadar, yükselmiş olanlarım değil, en ufak dereceli bir hâkimi bile siyasi, makam sahiplerinin en kodamanı yerinden oynana- maz. Üstelik orada belli bir yaştan sonra kendi arzusivle emekliye ay- rılan hâkim tam maaşını almakta da devam eder. Oralarda emeklilik bir nevi "ceza" değildir Havadis başyazarının unuttuğu bir nokta da, diğer., gazetelerin üzerinde ısrarla durdukları ve sebebini öğrenmek istedikleri "görülen lüzum"un mahiyetidir. Böyle bir, lüzumun mevcudiyeti halinde bunun açıklanmasının acaba ne zararı vardır? Havadis başyazarını böyle bir makale yazmaya sevk eden ilha- mın hangi yüksek tepelerden, estiği, aynı makalenin -hem de tam üç gün sonra- İktidar organı Zaferde aynen neşredilmesiyle anlaşılmasay- dı, ileri sürülen fikirlerin üzerinde durmaya değer olmıyacakları mu- hakkaktı Ama şimdi, "bu basit muamele" kadar, "İcranın kanunit tasarru- fu"na hâkim olan zihniyet de her türlü alâkaya lâyık hale gelmiştir. “Şahsi kinler" ve "hasta karihalar" edebiyatının arkasındaki bu zih- niyet te pek çok ümit kırıcı şeyi bir anda ve bir arada bulmak müm- kündür. Emekliye sevkedilen hâkimlere ait kararııamenın altında — İktidar partisinin pek yüksek mevkilerde, bulunan pek mümtaz şahsiyetlerinin imzasının bulunmasının bu tasarrufa, tenkide karşı bir masuniyet kazan- dırmasını beklemek ve istemek!.. Ve bunu demokrasi mefhumu ile bağdaştırabilmek... Bütün bunları yapabılmek için Zaferde veya Hava- diste başyazar olmaktan başka çare yoktur Asıl hasta karihalar, XX. Asrın ıkıncı yarısında ve demokrasi ile idare edilen bir memlekette hâlâ"Sezarınkarısından şüphe edilemez”" prensibine şak şak tutanlarda aranmalıdır. AKİS bırakmak pek Tabiat afetle- lü yapılamıyordu. üniversite muh- gelecek herhangi bir hâlâ ve, hâlâ birer, münakaşa mev- zun, olmakta devam ediyordu. Bütün noktasını teşkil etmesi gereken D.P. Meclis grubu tam bir, atalet içinde tatilden tatile geçiyordu. Grup toplantıları bir tür- Halbuki milletin gözleri D.P. gru- buna çevrik duruyordu. Bu gruptan harekat bir- çok ıstıraplarımızı giderebilir ve ta- YURTTA OLUP BİTENLER biat âfetlerinden mütevellit felâket» iare dahajbüyük cesaretle göğüs ger- memizi temin edebilirdi. Kırık ümitler eçen hafta Çankayadaki Cum- hurbaşkanlığı önünde birçok kır- mızı plakalı ve bir kaç tane de husu- sio — bekliyordu.. Otomobillerin şöförleri aralarında sohbet edip şaka- laşırken, otomobillerin — sahipleri içeride en hayati bir dâvamızın üze- rine, eğilmişler, enine, boyun mesele- yi, ölçüp biçiyorlardı. O gün Çanka- yada bizzat Cumhurbaşkanının rıya- setinde bir toplantı yapılıyordu, ve ü- zerine eğilinen mesele, Kıbrıs, idi. Toplantıda, Başbakan, bakanlar, D.P. İdare kurulu üyeleri ve D.P. Meclis Grubu idare heyeti hazır bulunuyor- du. Bulunmayanlar, bütün arzu ye ümitlere rağmen, Mecliste temsil edi- len Muhalefet partilerinin liderleriy- di. Kıbrıs meselesinin beynelmilel si- yaset sahasındaki almış olduğu vazi- yet ve haklı dâvamıza karşı gösteri- len anlayışsızlık bir "milli politika" zaruretini bütün açıklığı ile ortaya koymuş bulunuyordu. Bu — zaruret, basın tarafından defalarca ifade edil- halefet liderleriyle aynı masa başına oturmaktan bile kaçındığı, bu mevzu- da İinanılmaz bir 1ısrar gösterdiği Çankayadaki toplantıdan sonra daha İiyi- anlaşılıyordu. Çankayadaki — toplantıya — sadece Başbakan ve bakanlar davet edilmiş olsaydı, D.P. Genel. İdare kurulu ü- yeleriyle, D.P. Meclis Grubu idare heyeti bu toplantıda hazır bulunma- saydı, uğranılan hayal kırıklığı bu kadar büyik olmıyacak, fakat Çan- kayadaki toplantı da Cumhurbaşka- nının da iştirakleriyle yapılmış normal bir Bakanlar durulu, içtimai olmak- tan ileri gidemiyecekti. Halbuki bek- lenilen, bu değildi. Yapılacak iş, Çan- kayada Devlet Başkanının huzurunda Mecliste temsil edilen partiler lider- lerinin bir araya gelmeleri ve Türki- yenin tutumunu, kararım ilân etme- leriydi. Böyle bir hareketin dahilde olsun, hariçte olsun müsbet akisler uyandıracağı ve meyvalarını vermek- te gecikmiyeceği şüphesizdi. Gene şüphesiz ki, böyle bir tutum en çok İktidarı büyütecek, en çok ona şeref kazandıracaktı. Beklenmiyen ziyaret ankayada ve Dış İşleri Bakanlıgın da Kıbrıs meselesi üzerinde te- maslar ve, görüşmeler yapılırken, Makarios'un serbest bırakıldığı habe- ri duyulur duyulmaz soluğu Ankara- da alan Kıbrıs Türk cemaatının li- derleri Dr. Fazıl Küçük ve Faiz K mak Hür. P. Genel Merkezini ziyaret