2 Mayıs 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

2 Mayıs 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T 1 "Su Kızı" D evlet tiyatrosu geçen haftanın sonunda, Pazar gecesi, Büyük Tiyatroda, -belki fle' mevsimin son e- aeri olarak, Fransız yazarı Jean Gi- raudoux'nun “"Ondine"ini "Su Kızı" namı altında sahneye koydu. 1944 yılının Ocak ayında hayata gözlerini sryumah Jean Giraudoux bu akte kadar 15 tiyatro eseri, bir o- kadar roman ve hikâye kitabı, bun- ların dışında da iki flim senaryosu, hatıralarını toplayan üç cilt, Fransız edebiyatı üstünde — yığınla tetkik ve tenkitler kaleme almış verimli bir yazardı, Ölümü, Fransızlar için hiç kuramayacak sandıkları bir kayna- ğın tükenivermesi manasına gelmiş- ti. Fakat zaman, Giraudoux'nun o vakte kadar meydana getirdiği eser- lerle Fransanın olduğu kadar bütün dünya sahnelerinde de Racine gibi, Corneille gibi ölümsüz kaldığını is- patta gecikmemiş ve bu verimli ya- zarın adı Fransız Tiyatro tarihinin klâsikleri arasında şerefle yer alma- ğa hak kazanmıştır llk i "Si- egfrıed 'den son eseri "Pour ce"e kadar bütün piyesleri sahnelerinde sık sık afişe - çıkmakla kalmamış, "La Folle de Chaillot" Al- manyada, "Amphitryon 38" Londrada, "İntermazzo" Milanoda ve "nihayet "Ondine" Broadway'de arka arkaya temsil edilmiştir. İstanbul Şehir Ti- yatrosunun — vaktiyle "La Folle de Chaillot"'yu "Deli Saraylı" namı al- tında temsili ile bundan aşağı yukarı on yıl önce Jean Marchat idaresinde şehrimize gelen Fransız Tiyatro tru- punun "La Guerre de Troie n'auıa pas lieu" isimli piyesini temsilleri, gene başka bir Fransız tiyatro tru- punun Büyük Tiyatroda "Siegfried"i sahneye koymaları ve son olarak da Üniversiteliler Tiyatrosunun yazarın "Bellac'lı Apollon"unu temsilleri Türk seyircisinin Giraudoux'yu, pek mahdut da olsa, tanımalarına yar- dım etmişti. Devlet — Tiyatrosunun, şimdi "Ondine"i sahneye koyarak bi- raz geç kalınmakla beraber, Giraudo- ux'ya nihayet sahnelerinden birinde yer ayırması sevinilecek bir hâdise- dir. Tiyatro değerleri bir hayli mü- nakaşa götürür bir takım piyeslerle sahnelerini doldurup taşıran Devlet Tiyatrosu şayet şimdiye kadar bu neviden piyeslerden yer bulup da sahnelerinde hiç değilse klâsik Fran- sız trajedilerinden birkaç örnek ver- miş olsaydı —-meselâ bir Racine'in mevcudiyetini unutmuş görünmesey- di- şuphesız şimdi arah — seyirci- lerin "Ondine'i anlama imkânlarını da bir haylı arttırmış olacaktı. Her şey- den önce bizzat Devlet Tiyatrosu'Gi- rTaudoux'yu gerçekten tanısaydı ne "Ondine'"in mütercimi eseri "adap- te" etmek cesaretini gosterebılır ne de "Ondine' 'in rejisörü 'başta kendi- 28 YA T R O ai olmak üzere oyuncuların diksiyon- larının bu kadar " inşat" sanatından mahrum kalmasına göz yumabilirdi. "Fhedre" nasıl adapte — edilemezse *Ondıne de öyle adapte edilemez. Phedre" de kahramanlar nasıl Ayşe hanım, Fatma hanım gibi konuşamaz- larsa "Oridine" 4e de kahramanlar böyle gelişi güzel, böyle yarım yama- lak bir diksiyonla konuşamazlar. Dev- let Tiyatrosu "Othello"yu — "Arabın İntikamı" namı altında temsile ka- rar verdiği gün, "Ondine"i de adapte'- sinden temsil etmesi mazur görülebi- lir. Ama belki de Ahmet Muhip Dranas'ın "Ondine"i "adapte" etmek- ten başka bir beklediği vardır. Belki de bizim bilmediğimiz bir sebeb ken- disini o yer yer . Giraudoux'ya yakı- şan şiir dolu güzelim — tercümesi- ne “"adapte" damgasını yapıştırmağa zorlamıştır. Ama bu seyircinin aklını karıştırmaktan başka pir işe yarama- mıştır. Yoksa, Giraudoux'nun görü- nüşte bir feriden de ibaret olsa, güzel eserlerinden birini eline alırken mütercimin Giraudomuc Tiyatrosunu bilmemesi imkânsızdır. Bizzat ken- disi bir şair olarak da hiç değilse Gı- raudoux Tiyatrosunun kuruluşu, dış yapısı bakımından şiire, söz sanatına dayandığını kavramış ve yer yer ba- zı zorlamalara rağmen işin' bu tarafı- nı iyi de başarmıştır. Ancak bu mev- zuda, provalar esnasında pek dikkat- li bir piyes yazarı ve bir mütercim olarak kendisinden rejisörün de kula- ğını biraz bükmesi beklenirdi. Giraudoux her şeyden önce günü- müzün — tiyatrosunu gerçekçi bağla- rından, kurtarmış bir yazardır. Onun Nevit Kodallı Afişten silinen — isim için, tiyatronun hiçbir saman solma- yacak tek tesir çaresi sözdür. Konuş- malardakı olgunluk ve dolgunluk, sözdeki sihirdir. Yazar sinemama dört nala tekâmül ettiği bir devirde tiyatronun selâmetini ilk saf şekline dönmekte bulmuştur. Girâudoux İçin bu üslübun sum, tıpkı Racine, Sha- kespeare ve Yunan trajedilerinde ol- duğu gibi sahnedeki kahramanları in- san kaderinin bir takım sembolleri haline getirmektir. İşte yazar "On- dine"i de 1939 da bu anlayışın ışığı altında kaleme almıştır. Feri ile tra- jedinin bırbırını mükemmelen ta- mamladığı "Ondine"de şövalye Hans -adaptasyona göre Hansun- eserin ana fikrini şu cümlesinde toplamış bulunmaktadır: "Tabiatla insan ka- deri arasında tıpkı kapana sıkışmış bir fare gibi sıkışıp kaldım". Eserde Ondine tabiat ruhunu, Hans ise in- san ruhunu ifade eder. Seyirciye bir su perisi şeklinde görünen tabiat ru- hu hep olduğu gibi kalır. İnsan ru- hundan da olduğu gibi kalmasını is- ter. Fakat insan ruhu — değişkendir. Bugün neyi, yarın kimi seveceği bel- li olmaz. Halbuki, istediği de devam- lılıktan gayri bir şey değildir. Tabi- at ruhuna yaklaşmak istedikçe cemi- yet kanunları onu bu yoldan alıko- yar. Sahtelikleri, — kötülükleriyle be- şer tabiatı onu kendine sıkı sıkıya bağlamıştır. Tabiat onu kendine çek- mek ister, o tabiatı kendine.. İnsan şayet cemiyetsiz bir dunyada tek ba- şına — yaşasaydı su perisi Ondine Hans'a yaklaşabilir, Hans cemiyet nizamları dışında sadece Ondine'in olabilirdi. Ondine'e göre: "insan sa- dece kendine ait bir ruh istedi. Böy- lelikle dünya ruhunu sersemce par- çalamış oldu. İnsan Truhları bütün mevsimlerle, bütün rüzgârlarla, bü- tün aşklarla birlik olacaktı. Ona lâ- zım olan buydu. Ama ne mümkün!" Hans'ın kalıbı içinde insan ruhu sa- dece kendine ait kalıyordu. İstemiye istemiye de olsa kendi Sahtelikleri, kendi kötülükleri içinde kalıyordu. Tabiatın ruhu Ondine, insan ruhuy- la birleşmek istemekle hata etmişti. İnsanın tabiatla olan birliği sadece vücuduydu, "Bunun — dışında tabiatın olduğu gibi kalan saf Truhu insanın bozulan Truhuna aykırı düşüyordu. Cemiyet nizamlarının insanı tabiat- tan ne büyük bir uçurumla ayırdığı- nı göstermek için de beşer hâkimine iki kurban gerekiyordu. Tabiatın ru- hu Ondine hafızasız ve hatırasız, be- şer ablukasının kurbanı olarak mağ- lüp, eski yerine dönüyor, insan ruhu Hans, tabiatın intikam kılıcı altında tabit kaderini yaşıyor, yani sefilâne bir ölümle ölüyor. Giraudoux insanla tabiat ruhu a- rasındaki birlik, yahut bakıma aykırıhk temini bir masal atmosferi ıçıne oturtmakla tiyatrodan beklediği bir "fayda"yı da ortaya koymuş olu- yor. Giraudoux'ya göre, günlük dert- ler içinde sıkılmış olan seyirci tiyat- roda kendi dışında bir hayat bulmalı, onunla avunmâlıdır. La Motte-Fou- gue 'nin bir masalından tiyatro piye- si haline getirdiği "Ondine" inde ya- AKİS, 4 MAYIS 1957

Bu sayıdan diğer sayfalar: