İKTİSADİ VE MALİ SAHADA program kelimelerinin sarfına yol aç- masın. İnsana öyle geliyor ki, bir an- layışa göre devayı kül denecek ka- dar büyük bir sihir taşıyan plân ve program tabirleri yalnız, — yüzlerce zorluğu yenerek medeniyet abideleri dikeninin haricinde kalan mahdut sayıda insanın sırrına varabildiği bir tılsımın anahtarıdır Tasar, bugüne kadar Türkiy-ede plândan, programdan bahseden her- kesin bu mefhumların ne demek ol- duklarını bilmediklerine — inanıyordu. Fakat Zafer yazarı bu mevzuda ya- zılmış olanları dikkatle okusaydı gö- recekti ki plândan, programdan bah- sedenlerin bazıları bu mevzuda bir şeyler bilmektedirler. P ve programın ekonomideki hakiki yerini tayıne çalışan yazar bir yabancının tarifini alıyor, bu tarife uygun olması ıçın planın a) İstihdaf edilen bir gayeyi, b) Bu ga- yeye erışmek için tesbit edılmış im- kânları cami olması icap eder". B çok yerinde hükümden hemen sonra yazarın su cümlesi okurları şaşırtı- or: "Plân tabırınde, iktisadi sahaya inhisar edan, kem ve keyfiyet iti- bariyle tahdidi herhangı bir mâna bu- lunmamaktadır". Ne demek ıstedıgı açık olarak anlaşılamıyan bu cümle- nin mânası yapılacak işleri eldeki im- kânlara göre sıralamak gerekir di- yenlerin bu görüşlerini reddetmek ol- sa gerektir. Fakat bu takdirde yazar büyük bir tezada düşmektedir. Çun- kü kendi verdigi hüküm, plânın ' ga— yeye erışmek için tesbit edılmış im- kânları cami olması icap" ettiği yo- lundadır. İmkânlar hıçbır zaman sı- nırsız olmadıklarına göre iktisadi mâ- nası ile plânlamada her zaman için bir tahdit bahis mevzuu olacaktır. Yazı çeşitli memleketlerde tatbik edilen bazı plânlardan — bahsettikten sonra sözü 1950 yılından bu yana memleketimizde — başarılmış işlerin plânlı, programlı bir çalışmanın mah- sulleri olduğu İddiasına getiriyor: "Memleketımızde 1950 yılından bu yana başarılmış işlerin kaffesıne bır göz atacak olursak, yol, den, silo, liman, elektrıfikasyon, ba- raj y.s. hepsinin herşeyden evvel plâ- nın ilmi mânâsıma uygun olarak beti- li bir '"Gaye" takip ettiğini goruruz. Plânın ikinci (bariz vasfı olan - imkân- ların tesbiti ve koordinasyon- bütün bu işlerin hepsinde kendisini göster- mektedir. Bu plânlar bütün demokra- tik, dünyada olduğu gibi kısmi plân- lar veya plân - programlar halinde her yıl devlet bütçesinin yatırım fas- lında, esbabı mucibeleri, gayeleri, tat- bik şekilleriyle yer almaktadır. yıl, bir yıl evvel alınan neticelere go— re yapılacak işler hükümet tarafın- dan gözden geçirilip planlanmakta, bütçe encümeninde aylarca etüt ve münakaşası — yapıldıktan sonra Bü- yük Millet Meclisinde kanuniyet ka- tıleşmektedır. Tatbıkat, inkişaf sey- rine göre ait okluğu — vekalet veya dairece en ince teferruatına kadar işlenmektedir." . Yazar bir noktada haldi idi, bütün bu teşebbüslerin bir ' vardı. Fakat bu "gayeler"in hangi yöneldiği belli değildi. fabrıkaları sıyasetının iktisadi veya siyasi bir "gaye"si olması tabii,idi. Fa- at bu siyasetin kalkı ma sıyasetı içindeki yeti, kalkınma 'gaye"sine hizmet derecesi herhalde iddia edil- diği gibi degıldı. Plân, program söz- lerini sı yetleri tekrarlayanların şikâ- ımkanların tesbiti ve koordi- Bayram alış-verişi Ne satanın yüzü gülüyor, ne alanın.. nasyon" noktası etrafında dönüyordu, kânlar çok iyi tesbit edıldı_gınden Jıç yılda bitirilmesi gereken İşler altı senede bitirilememekte, yeni yeni fab- rikalar kurulurken eskileri ham mad- desizlik ve vedek parças'ızlıktan ka- panmakta ve kapasitesinin — altında çalışmak zorunda kalmaktaydı. Yeni kurulmuş bir çimento —fabrikasının ilk ıstıhsal ettiği bir torba çimento- yu bir başka fabrikanın temeline at- makla plânlama ve koordinasyonu sağlanmış — farzetme için insanın çok iyimser olması gerekirdi. İktisad? plân anlayışı bakımından hükümeti tenkit edenl r yasarın id- dia ettiği gibi bu mefhuma "ne idü- ğü belirsiz" bir mâna vermiyorlardı. Zaten bugün planlama konusunda yazılmış bir sürü eser vardı. Merak- h bir kimse bu. kitapları karıştırır, plânlan kastın ne olduğunu öğrenebi- lirdi. Zaten mevzu o kadar karışık da değildi. Bir kere Türkiye için tam bir plânlamadan — bahseden — yoktu. Bütün iktisadi faaliyetlerin devlet tarafından üzenlenmesi mânasına gelen bu çeşit plânlamada piyasa me- kanizmasına yer yoktur. Piyasa me- kanizmasının iyi kötü işlediği bir düzende birçok iktisadi meseleler bu mekanizma sayesinde halledilir. Han- gi mallardan ne kadar istihsal edile- ceği, nasıl İstihsal edileceği ve milli hasıladan kimlerin ne miktar pay a- lacakları birinci derecede fiat meka- nizması tarafından tâyin edilir. Bu mekanizmayı rtadan — kaldırmayı teklif eden yoktu Fakat plânlamanın bir başka şekli vardı. Fiat mekaniz- masından da faydalanmak bu çeşit plânlamada son derece' önemli bir yer tutuyordu. Çeşitli tedbirlerle devlet hususi teşebbüsü cemiyet için fayda— hi gördüğü istikamete sevkedebilir- di. Ayrıya devlet kendisi bir takım müstahsil hizmetler görüyorsa, fab- rıka işletiyor, kuruyorsa f ekonominin kalkındırıl- ması için nefer yapılması gerektı- ğini tesbıt eder, sonra da elindeki im- kânları —ölçer, biçerdi. — Yapılması mumkun iki şeyden hangisinin daha elverişli, daha faydalı olduğu cezbe halindeki politikacıların ilhamları ile kararlaştırılamazdı. Bir takım hesap kitap yapılır, gelecek hakkında rak- kamlara dayanan tahminlerde bulu- nulur, elde edilecek olanlarla kaybe- dilecek olanlar karşılaştırılır. karar ondan sonra verilirdi. Yoksa bir gün ziraatçı bir memleket olarak kalkın- ma sevdasına kapılmaktan, havalar kurak gidince sanayii ön plâna ge- çirmekten, veya bir gün imar faali- yetlerinin gösterişine — kapılıvermek- ten hükümet adamları alıkomak im- kânı kalmazdı. Plan, program hikâ- yesine şu meşhur imar hareketlerin- den daha güzel misal bulunamazdı. İşler soh derece Trastgele gidiyordu. AKİS, 4 MAYIS 1957