Chester Bowles Doğruyu gören göz tırıcı bulduğu bu netice, daha Rich- ards Washington'dan ayrılmadan Ön- ce belliydi. Bu sekiz memleketin Ei- senhower doktrinini kabul edeceğini Mısırdaki sağır sultan bile biliyordu. Asıl mesele geri kalan memleketlerin takınacağı durumdu. eselâ Yemen- de İmam Yahya, Richards'ı kabul et- meye yanaşmamıştı. Yapılan konuş- malar sonunda bir tebliğ, neşretmek bile mümkün olmamıştı. Ürdündeki son kargaşalıklara, Richards'ı kabul edip etmeme — münakaşası sebebiyet vermişti. Başbakanlıktan Dış İşleri Bakanlığına gelen Nabiusi, Richards'ı yarım ağızla davet etmişti. Büyük Elçi ise yarım ağızla yapılan davetle- re iltifat etmiyor, resmen davet edil- mek hususunda ısrar ediyordu. Fakat Nabluait yarım ağızla,, marım ağızla bir defa gel dedik, ister gelir ister gelmez benden, yeni davet bekleme- sin cevabını Verıyordu Suriye Dış İş- leri Bakanı Selah el Bitar da aynı şe- kilde hareket etmişti.. Bu durmanda Richards'ın bu memleketlere gitmek- ten vaz seçeceği tahmin ediliyordu. Ürdün ve Suriye, Eisenhower doktri- ni için şimdilik "olgun" değildi. Bu- nunla beraber Richards'ın neticenin menfi olacağını bile bile Kahireyi zi- yaret edeceği — söyleniyordu. — Mısır, Suriye ve Ürdün ÂAmerikayı bir müd- det daha uğraştıracağa — benziyordu. Ürdün yavaş yavaş Nasırın dümen suyundan çıkıyordu. Suudi Arabistan Nasırı terketmişti. Suriyede Nâsırcı- ların durumu eskisine nazaran daha zayıftı. Tek başına kalan nasır da so- nunda muhtemelen sürüye, katılacak- tı. Bu bir zaman meselesiydi, bekle- meliydi. AKİS, 4 MAYIS 1957 Bu sırada Amerikan siyaseti hak- kında Tel-aviv de bir konuşma yapan Beyan, Orta Doğuda —Amerikanın, mazide İngilterenin yaptığından pek farklı bir şekilde hareket etmediği- ni söylüyordu... Farklı bir ses eçen hafta New York'un meşhur Waldorf- Astorıa otelinin şık ye- mek salonunda San Demokrasisi Cemiyetinin yıllık yemegınde Birle- şik Devletlerin sabık Hindistan Bi- yük Elçisi Chester — Bowles, mutad nutuklara hiç benzemeyen bir konuş- ma yaptı. Sabık diplomatın görüşleri ihtimal pek isabetliydi ama konuş- ması hiç de diplomatik sayılamazdı. Bowles, Amerikan hükümetine kar- şı ateş püskürüyordu. Dünyanın en i- leri demokrasisinin dolar sayesinde, dünyanın en şarklı sultanlarının dost- luğunu satın almaya çalışması — gö- rülmemiş bir rezaletti. Şurası unu- tulmamalıydı ki, saltın alınan millet- ler hiç bir zaman alıcının elinde kal- mazdı; tekrar satışa çıkardı. Sabık Büyük Elçi bu sözleriyle Suudi Arabis tanla yapılan anlaşmayı kastediyor- ahran üssü ve Nasırın eteğini bırakması için Amerikan demokrasi- si Kral Suuda az mı tatlı dil ve do- lar dökmüştü? Suuda en modern si- lahlar cömertçe veriliyordu. Suudun bu silâhları 27 sarayını, 300 Cadıllac— ını ve yüzlerce cariyesini muhafaza etmek için kullanacağı sanki bilinmi- yor muydu? Amerikan yardımının arttırılma- sından bahsediliyordu. Bu, şüphesiz, iyi bir şeydi. İktisadi yardım en az iki misline çıkarılmalıydı. Fakat bu iş. Ortaçağ sultanlarının şatafatı ve DÜNYADA OLUP BİTENLER sefahati için yapılmamalıydı. Ameri- kan dolarlarım gerekli sosyal reform- larda kullanmıyan memleketlere ya- pılan yardım kesilmeliydi. Mısır Kadının fendi... nihayet geçen haf- Kahiıjç basını, ta Ürdünde oynanan kukla oyu- nunda ipleri perdenin arkasından çe- kenin kim olduğunu keşfedebildi. Nablusi'nin istifasının, Ebunevvarm kovulmasının mesulü, Anakralıçe Zeyd idi. Bütün bu işler, Ingılızlerın hedi- ye ettiği uçaklar ve "canlı bebekler” ile oynamaktan başka bir şey bil- meyen 21 yaşındaki kralın eseri ola- mazdı. Hakikaten ÜUrdün sarayındaki tek "devlet adamı", Anakraliçe Zeyd 1d1 (Bak: AKİS sayı 152, sayfa 22) S bık Kurmay Başkanı Ebunevvarın bir manevre da bölük idare etmekten bile aciz olduğunu oğlunun kulağına sokan, Anakralıçeden başkası değildi. Ama n r ki, Kahire basını bu ha- kikati keşfedıp, yazmakta geç kal- mıştı... Glub Paşanın azlinden hemen sonra Anakralıçenın niçin Londraya koştuğu, Eden'le niçin uzun uzun gö- rüştüğünü Mısırlı gazeteciler ancak şimdi —anlıyorlardı. — Anakraliçenin Beyruta ve diğer Arap başkentlerine yaptığı gızlı seyahatların esrarı niha- yet çozul üştü. "Devlet adamı Ana- kralıçe böylece tahtı saglamlaştır— mak için gerekli parayı temin ediyor- du. Kral Suud'un Anakraliçeye karşı pek cömert davrandığı da rivayetler arasındaydı. İşte nihayet Zeyd, gayretlerinin se- Kraliçe Dina ile Kral Hüseyin iyi günlerde Nasıra kaptırılan gönül...