Büyük Dert ok partili hayata geçişimizden bu yana, demokrasi yolundaki ge- lişmemizi çelmeleyen bir çok engellerin yanı başında en fazla üzün- tü uyandıran bir derdin bizzat politikacılardan geldiğini — görmemek imkânsızdır. Bu dert politika hayatına atılan kimselerin, politikanın icaplarına karşı gösterdikleri tahammülsüzlüktür. Bu marazın mikro- bu, yakasına yapışacağı insanlar arasında, muhalif veya muvafık diye bir fark gözet - emektedir. Bu hastalığa tutulanların yerinin politika hayatı olmadığını en geç ani yanlar, bizzat bu hastalığın kurbanları- dır. Belki de bu, hastalığın teşhisini kolaylaştıran bir arazdır. Halbuki politikaya atılan kimselerin herşeyden önce tıpkı bir oyuna girenlerin evvelâ oyunun kaidelerini öğrenmeleri lâzım geldiği gibi, politikanın icaplarına katlanmayı bilmeleri şarttır. Politika ha- yat'tıa atılan bir kimse, aktar dükkânı açan herhangi bir vatandaş değildir. Bu hayata adımını atan her insan artık üzerine oklar yağ- dırılarak bir hedef olduğunu bilmelidir. Bu oklar ekseriya muarızlar- dan geldiği gibi, geriden' taraftarlar safından da atılabilir. Hüner her iki taraftan gelenleri de tahammülle ve sabırla karşılayabilmektedir. Bunu beceremiyenlerin bu hayatta gözleri olması manasızdır. Yapıla- cak iş avukat yazıhanelerine, hasta muayenehanelerine veya çiftlik- lere dönmektir: İşte o zaman kimse sizinle ne meşgul olur, ne de ra- hatsız eder. Ancak o zamandır ki arzuladığınız huzura kavuşur ve ba- şınızı istediğiniz kadar dinleyebilirsiniz. Yok eğer, ben ille politika ya- pacağım derseniz, oyunun kaidelerine riayet etmek vazifesi sizindir. O zaman size "beceriksiz" de deseler, "en az fena" veya "Karamanın ko- yunu" diye de seslenmeler bunlara ne kadar haksız olursa olsun taham- mül etmelisiniz. Hatta ve hatta politikaya atılan şahısların "vatan haini" olarak halka tanıtılmak istendikleri de nadiren tesadüf edilen bir hal değildir. Bu okların hedefi olmak, itiraf edelim ki zevkli bir iş değildir. Ama politika hayatına da insan zevk ve sefa için atılmaz. Beylik bir lâftır ama, doğrudur: Politika dikenli bir yokuştur. Bu ha- yata girenlerin, eğer dikenler kendilerini rahatsız ediyorsa, yapacak- ları iş çekilmektir. Esasen illa kalacağım diyenleri teşkilât 'kolayca çiftliklerine veya avukat yazıhanelerine gönderir. Orada istediklerin- gibi kimseler hakkında halk efkârının verdiği hükümdür. Halk efkâ- k daha kuvvetlidir. Oyun bozanlar tek- rar karşılarına çıkıp kendilerinden oy istedikleri zaman, onlara ya nilerin politika mücadelelerini okuyunuz. Bu kimselerin nasd insafsız- ca hücumlara maruz kaldığım görmek, tahammülsüzlük mikrobuna karşı tesirli bir aşı yerine geçecektir. Bu adamlara neler söylenmemiş- tir ki.. Hususit hayatları didik didik edilmiş, mazilerinde el uzatılma- mış nokta bırakılmamıştır. Hatta bu şahısların üzerine atılan oklar çok zaman yalımlarına da çevrilmiş; karıları, çocukları ve kardeşleri yaralayıcı hücumların hedefini teşkil etmiştir. Ama bu adamlar gene de tahammül etmişler, yapılan hücumları sabırla' karşılamışlardır. Üzülmemişler öfkelenmemişler midir? Elbette üzülmüş ve öfkelenmiş- lerdir. Ama bana içlerinde saklamışlar, tahammüllerini sonuna kadar zorlamışlar ve oyunun kaidesi neyse ona uymuşlardır. Neticede de ta- rihin malı olan ve onun nesilden nesile intikal eden sayfalarında isim- lerini bırakanlar bu adımlar olmuştur. Yapılan hücumlar, eğer haksız- sa yapanları yaralamaktan başka hiç, ama hiç bir şeye yaramamıştır. Üzerlerine ok yagdırılanlar eğer bunu haketmişlerse demokrasinin Tahammülsüzlük bu akıbeti daha da hızlandırır. Ama SİZ siz", "en az fena" veya "Karamanın koy değilseniz bu sözlerin size soylenmesı ne tesir uyandırır ki? Ama bu sozler hakedilmişse ye- riniz elbette avukat yazıhanesindeki koltuğunuzdur. mevkiinlze bir lâyık olanı getirilir. Ancak o zaman arzu ettiğiniz hu- zara kavuşabilirsiniz. Hem emin olun millet te rahat eder. AKİS AKİS, 16 MART 1957 YURTTA OLUP BİTENLER kınlaşmayı dejenere etmek için bu fırsatı mümkün olduğu kadar iyi kul- lanmaya çalışıyordu. Zıra Kılıçlıoglu da, ideal arkadaşı da ün işlerin masa başında, "kadehli" toplantılar- da halledılmesını arzu ediyorlardı. Hem İnönü ila İktidar liderinin son hareket tarzı, 1955 yakınlaşmasın- dan, zihinlerde kalan hatırayı - 180 derecelk dönüşü - haklı gösterecek safhalar arzedebilirdi; hem de masa başında yapılacak kadehli bir toplan- tıda ideal arkadaşları ihtimal kendi- lerinin de hazır bulunabilecekleri ü- midini besliyorlardı. Menderesin cevabı Bu telâkki ve propagandalar, hat- ta C.H.P. içinde bile, şüphe uyandır mamış değildi. Hakikaten İktidar li- deri ıstese hapisteki gazeteciyi affet- tirecek kanun teklifini Meclise getırebılırdı ve böylece ideal arkadaş- tatmam kıldıkları gazeteci hapishane - den bir, "ölü" olarak çıkabilirdi Fa- kat İktidar lıderı, böyle bir taktiğe tenezzül etmedi, iki liderin karşılıklı iltifat dolu sözlerinde "kapalı bir he- sap" uyuduğunu düşünenler ve 1955 yakınlaşmasının neticelerini bir ke- e daha görmeyi arzulayanla şımdı- lık kendilerini hayal s tuna Zzır- lamalıydılar. Zira bu defa hesap baş- ka türlü çıkmıştı ve yakınlaşma "hiç bir husust hesaba dayanmadan" or- taya çıkmıştı; "hiçbir husust temas"a lüzum göstermeden, tamamiyle halk efkârının gözleri önünde cereyan ve inkişaf edecekti. İzmir Bağra basılan lider Bu haftanın başında, bütün yurtta hemen hemen bütün gözler İzmi- İnonu İzmir Kongresinde Tarihi vazife