ÇALIŞMA SINIF İşçi sendikaları birlik ve federas- yonlarının kapatılması hususun- da ileri sürülen iddiaların pek yerin- de ve haklı olmadıkları selâhiyetli- ler tarafından anlaşılmış olmalı ki, şimdi de Çalışma Bakanının bu ka- patılma hâdisesine sebeb olarak, ye- ni bir iddia ortaya attığını görüyo- ruz: Sınıf mücadelesi. Geçen hafta Çalışma Bakanı kapatılan işçi sen- dikaları birlik ve federasyonlarının sın;£ mücadelesi yapmakta oldukla- rını ileri sürüyordu. Bu iddiaya karşı selâhiyetli sen- dikalistler pek yerinde cevaplar vermişlerdir. Fakat Bakanın temas ettiği mevzu hakikaten incelenme- ğe değer bir meseledir, öyle bir mesele ki politik ve ekonomik bakımdan gelışmesmın ilk adımla- rını atan Türkiye halkını degıl yer- yüzündeki mılyarlarca insanı yıl- larca alâkalandırmış ve hâlâ da alâkalandırmakta devam etmekte- dir. Sınıflar, bütün inkârlara rağmen insanlığın karanlık yıllarından gü- nümüze kadar mevcut olagelmiş- lerdir. İster Hindistanda, ister İn- gilterede bu böyle olmuştur ve ha- len de böyledir. Esarete dayanan is- tihsal sisteminden feodal istihsal sistemine ve ondan da kapitalist istihsal sistemine geçerek ilerleyen cemiyetlerde çeşitli sınıflar arasın- da mevcut ayrılıklar gittikçe art- mış ve kesinleşmiştir. Kapitalist is- tihsal sisteminin makineleşmesi bu ayrılıkları busbutun şiddetlendir- miş, "şehir"le "köy" ve "sermaye" "emek ' arasındaki uçurum git- Şüphesiz, aynı şekilde çeşitli sı- nıflara ayrılması ve bunlar arasında bir takım farklar gözetilmesi ge- niş halk kütlelerinin tepkilerini da- vet etmekte gecikmemiştir. Bu tep- kilerin arasında dünya ölçüsünde bir alâka ndır olan Büyük İhtılalının başlıca gayesi evvelâ Fransada, sonra da, diğe memleketlerde fertler arasında eşit- lik, kardeşlik ve hürriyet bağlarını kurmak olmuştur. Milyonlarca in- lan ve zama- - kıtasına ya- hareketine rağ- ancak hukuk sa- sağlanabilmiş, a- kaldırılmış — fakat insanlar arasın- da farklar yaratan faktörün a- salet ve kan değil "servet" ve bil- hassa "mülkiyet” olduğu anlaşıl- mıştır. Hakikaten bir taraftan en- düstrinin hızla diğer taraftan da ziraatın yavaş yavaş makineleşme- si, eskiden dükkânında çalışan za- AKİS, 16 MART 1957 naatçıyı, fabrikaya işçi olarak, ve kendi tarlasında çalışan köylüyü de büyük çiftliklere tarım işçisi olarak sürüklemiştir. Böylece fertleri ve sosyal sınıfları birbirinden ayırmak ıçın sırf ekonomik bir ölçü olan “varlık" esas alınmış ve bundan da kl arlıksız" — sınıflar arada biz sınıfsız bir mil- let" olduğumuzu ilân etmekten if- tihar duymuşuzdur. Kanunlar, diğer medenit memleketlerde olduğu gibi, bizde de her türlü imtiyazları ve sınıf farklarını kaldırmıştır. Fakat acaba hakikatta durum bu mudur? Hiç şüphesiz ki hayır. Bugün eko- nomik ölçü esasına göre ayrılmış sınıflar Amerika Birleşik Devlet- lerinden Endonezya Cumhuriyetine kadar hemen her memlekette mev- cuttur. —Sınıfların varlığını inkâr etmek, hakikati görmemek demek- tir. "Sınıf mücadelesi"ne gelince bunu kabul edenler olduğu gibi red- dedenler de vardır. Her türlü anlaş- mazlığı gidermek için "sınıf müca- delesi" mefhumunun herkes için ay- nı mânayı ifade etmediğini belirt- mek lâzımdır. Bunu sert mânada alanların maksadı emeklerinin geli- ri ile geçinenleri istismar eden ser- mayedar sınıfı zor kullanarak orta- dan kaldırmak ve böylece "sınıfsız cemiyet"e varmaktır. Fakat Batı memleketlerinde bu mücadele ka- bul edilmekle beraber "sınıfsız ee- içindeki tezatların sınıf ayrılıkları- nın tedrici bir gelişme sonunda sos- yal inkılâplarla giderilebileceği dü- şünülmektedir. Görülüyor ki, Batılı anlamındaki bu sosyalizm sert de- ğildir, yani cemiyet nizamını değiş- tirmek istemekle beraber bunun için zora değil, ikna kuvvetine baş- vurmak ve işi zamana bırakmak niyetindedir. İngilterede, İskandinav memleketlerinde ve dünyanın daha birçok memleketlerinde bu şekilde düşünenler vardır ve bunların bir kısmı iktidara gelip gitmiş, bir kıs- mı da lıalen iktidarda olan kimse- “sınıf kavgası” bir "iç harp" bir imiş gibi zanne- dilmiş veya böyle gosterılmıştır Halbuki aklı başında olan meşru gayelerine ulaşmak için en- gellerle karşılaşmaz veya bu engel- lerı kolayca ortadan kaldırabilirse ” " etmez. Esasen etmek değil fakat ugünkü cemiyette Önemi inkâr e- MÜCADELESİ, İSNADI HAKSIZDIR Adil AŞÇIOĞLU dilemeyen iktisadi kuvvetlere müm- kün olduğu nisbette sahip olmaktır. Bütün dünyada olduğu gibi biz- de de sendikaların kuruluş sebebi ve gayesi iktisadidir. Milli hasıla- nın meydana gelmesinde birinci de- recede rolü olan insanların bu milli hasılanın sağladığı gelirden daha fazla pay almak istemeleri ve bu- nun için mücadele etmeleri nasıl bir “sınıf mücadelesi" olarak gösterile- bilir? Bir tüccar diğer bir tüccarla, bir fabrikatör diğer bir fabrikatör- le mücadele ve rekabet halinde de- ğil midir? — Bunlar millt hasılanın sağladığı gelirden başkalarına nis- betle daha büyük bir pay almak için mücadele etmiyorlar mı ? Henüz siyasi bir parti halinde birleşememiş olan işçilerimizin "sı- nıf mücadelesi" yapamayacakları- nı Çalışma Bakanı herkesten daha iyi bilir. Eğer Çalışma Bakanı mem- leketimizde bir "sınıf mücadelesi"- nin varlığına inanıyorsa bu mücade- le muhakkak ki işçiler tarafından değil, fakat onlara karşı açılmıştır. Ücretlerini ve sosyal guvenlıklerını 3 arttırmak için en zaruri el vasıtası olan "grev"den dahi mah- rum olan Türk işçisinin bütün işle- rini bitirip şimdi de diğer sosyal ınıfları ortadan kaldırmaga çalış- tığını iddia etmek için n ge- ni bir hayale sahip olması lazım- dır. eğer mücadele istemiyor- ak herkesın hakkını vermek daha doğrudur. İşçilerin bütün hakları, tanınmış mıdır? Ekonomik ve poli- tik alanda diğer sosyal sınıflarla eşitlikleri sağlanmış mıdır? Sağ- lanmamışsa bağlı olan ellerini, kol- larını kımıldatmaları "sınıf ınüca- delesi" mi sayılmalıdır? Türk İşçisi sınıf mücadelesi yap- mak şöyle dursun, uğradığı haksız- lıkları tam olarak duyurmak imkâ- nından dahi mahrumdur Bakanı "biz onları diyebilir. Fakat bu "her ferdin ken- di menfaatini başkalarından iyi bil- diğini" savunan ferdiyetçi ve libe- ral sistemımızle nasıl bagdaş r? Bı- rakınız, işçiler de kendi menfaatle- rini kendılerı duşunsunler, siz onla- ra sadece bu menfaatlerini ve emel- lerini gerçekleştirebilmeleri için di- ğer vatandaşlar gibi eşit haklar ve imkânlar tanıyın ve meselâ grev ya- sağını kaldırın. O zaman işçilerin- menfaatlerini gözetip korumak zah- metinden de kurtulursunuz. Cemiyetin kendilerine çok şeyler borçlu bulunduğu, işçilerin hakkını tanıyınız ve tanıtınız. Kuvvetliler- den ve ezenlerden yana değil, zayıf- lardan ve ezilenlerden yana olunuz. 27