K A D | Meslekler Üniformalı kızlar İnci Arcan dolabının kapağındaki aynaya bir göz atarak nöbetçi ro- zetini yakasına iliştirdi. Sonra ağır adımlarla yatakhaneye girdi; geniş pencerelerden birine yaklaştı, dışarı- ya baktı: Ankara, taştan varolmuş bu güzel şehir, ayağının altında idi ve tam karşısında Anıt Kabir olanca heybetiyle ona bakıyordu. İnci Arcan gülümsedi. Mesuttu Hayattaki en bü- yük gayesine erişmiş, asker ocağına girmişti ve seneye asteğmen olarak Türk Ordusuna katılacaktı. İnci Arcan Harp Okulundaki 23 kız talebeden bir tanesiydi ve bir ba- kıma en kıdemlileriydi. Çünkü Türk Ordusuna katılmak için ilk müraca- atı yapan genç kızdı.. Bu işte büyük- lerin yardımı kadar genç kızın azmi ve mücadele kabiliyeti de rol oyna- mıştı.* Fakat askerlik aşkını kalbin- de taşıyan tek kız İnci değildi. İlk havadisler gazetelerde çıkar çıkmaz müracaatlar birbirini takibetmişti. Bugün yalnız Harp. Okulunda değil Askeri Tıbbiyede, İstanbul'da Deniz Harp Okulunda, İzmirde Hava Harp Okulunda bırçok genç kız subay ol- mak üzere tahsil görüyorlardı. Sabahları yatakhaneden ayrılırken minnetle Anıt Kahire bakan tek kız da İnci değildi.. Üniformalı genç kız- lar ile Türk kadınına bütün medeni haklarını bağışlayan Atatürk arasın- da adeta gizli bir anlaşma vardı. İnci Arcan, seri adımlarla mutfa- ğa doğru yürümeğe başladı. Zira o gün mutfak nöbetçisiydi. Aynı anda arkadaşlarının bir kısmı talime koşu- yorlardı; bir kısmı ise okulun Önünde bekleyen otobüste yer kapmaya ba- kıyorlardı. Bunlar muhtelif fakülte- lerde okuyarak askeri okullarda öğ- retmenlik yapmak üzere yetişenlerdi. Çalışma arp Okulunda geçen bir çalışma günü çetin bir gündü; Yalnız ta- lim terbiye ve yalnız askerlik ders- leri ile iktifa edilmiyor, bu dersler Fen ve Hukuk şubelerinin bütün ders- lerine ilâve olarak görülüyordu. Bu Elektronik, Mekanik, Harp tarihi, Ekonomi, Topoğrafya, Yaban- cı dil, Fizik, Kimya, Anayasa huku- ku, Siyasi tarıh, Psikoloji gibi ders- ler de vardı ve bunların mecmuu yir- miyi geçiyordu. Spor da — mecburiy- di. Fakat şurası muhakkaktı ki Harp Okulunda çalışmak fevkalâde zevkli bir şekle sokulmuştu. Sınıflar çok fe- rah, çok aydınlıktı ve öğretim de en modern vasıtalardan istifade edili- yordu. Sınıflarda projeksiyon ve film tertibatı vardı. Kimya laboratuvar- ları gayet zengin birer depo ile mü- cehhezdiler ve ayrıca hocaların araş- tırma yapabilecekleri küçük birer odaları vardı. Motor dershanelerinde motöre ait dersleri tatbiki surette AKİS, 16 MART 1957 N görmek mümkündü. Kıyafet odasın- da giydirilmiş yüzlerce küçük bebek, talebelere Türk Ordusunun ve dunya— daki birçok orduların zamanla deği- şen kıyafetlerini gösteriyordu. Hava- cılık dersleri de motörler ve uçak çe- şitlerini gösteren maketlerle talebele- rin Öönüne çok garip bir şekilde çıka- rılmıştı Harp Okulu talebelerinin çok iyi yetiştirdiklerini ve meselâ geçen sene lisan imtihanlarında diğer fakültele- re kıyasla çok büyük muvaffakiyet- ler kazandıklarını ifade eden okul ko- mutanı Tuğgeneral Muhittin Okya- yus bu muvaffakiyetin sırrım sınıf- ların çok rahat olmasında buluyordu. Her sınıfta ancak 25 talebe vardı. Bu da öğretmene her talebeyle ayrı ayrı meşgul olmak imkânını veriyor- . Öğretmen boylece her talebesinin 1çını dışını tanıyordu sevdikleri şeydi; amatörlük hudutla- rım aşan caz kolları, klasik Türk mu- sikisi kolu, türküler ve mandolin kol- ları vardı. Kız talebeler girdikten son- ra korolar çok daha tatmin edici ol- muştu. Müzik kolları ayda bir defa, talebeleri coşturan, çok güzel kon- serler tertip ediyorlardı. Lisan kolla- rı da Almanca, İngilizce, Fransız'ca Rusça üzerinde çalışıyor, muhte- lıf lisanlarda temsiller veriyorlardı. Bu güzel meşgaleler talebeleri gü- zel sanatlara teşvik ederken bir yân- dan da sıkılmalarını önlüyor ve gü- nün yorgunluklarını onlara kolayca unutturuyordu. İnci Arcan bütün gün mutfakta nöbet tutmuş ve aynı gün akşamı ve- rilen aylık konsere gidememişti. Dil ve Tarih -Coğrafya Fakültesine de- vam eden arkadaşı Sönmez Uğurun söylediği şarkıları çok uzaktan duyar gibi oluyor, 63 vilâyetimizden gelmiş olan gençlerin hep beraber, yürekten söyledikleri türküleri duşunuyordu Nihayet Harp Okulu marşı çalınırken, Üniformalı genç kızlar Kadınların yeni mesleği İstirahat ve eğlence Fakat muvaffakiyetin tek sırrı bu değildi. Harp Okulunda birçok o- kullarımıza misal olabilecek çok mo- dern bir çalışma ve eğlenme sistemi tatbik., ediliyordu. Saat 4'de dersler sona erdiği halde ortalıkta çıt yoktu ve koridorlarda avare dolaşan tek ta- lebeye rastlam mümkün değildi. Bu istirahat saatlermde gençler zevk- lerine ve istidatlarına göre kendile- rine birer meşgale bulmuşlardı. Spor sevenler için spor sahaları ve her türlü konforu havi kapalı spor salon- ları vardı. Bu salonlarda faaliyet ak- şam geç vakitlere kadar devam edi- yordu Resimle iştigâl etmek isteyen- ler için her türlü malzeme temin e- dilmişti. Müzik ise onların en çok 0 da nöbetten çıktı. Okulun şeref ku- paları ile dolu pırıl pırıl şeref odasın- da gazeteci kadınlarla konuşan arka- daşlarına iltihak etti. Kendisi gibi mu- vazzaf subay olacak iki arkadaşı daha 'vardı. Muzafferiye Şener İzmirliydi ve İnciden sonra okula kaydolunan ikin- ci kız talebeydi.. Asker olmak iste- mişti, çünkü askerliği seviyordu ve kaybettiği bir subay ağabeysinin ye— rini doldurmak istemişti. Sema cân da askerliği çok seviyordu, erkek arkadaşlarının yaptıkları bütün ha- reketlere, atışlara iştirak ettiklerini soylerken gayet ateşliydi. Hele aynı şekilde muvaffak olduklarını belirt- mek için bir hayli de kızarmıştı "Süngü hucumuna geçer misiniz" su- âlini üç muvazzaf subay namzedi de aynı heyecanla karşılamıştı: 21